Hüseyin Çelik Ahmet Hakan'a konuştu: Gemi su alıyorsa lüks kamarada batarsınız!
Hüseyin Çelik, Ahmet Hakan'a konuştu, AK Parti için "gemi su alırsa batar" "Everest'i Everest yapan Himalayalar" gibi açıklamalarda bulundu.
AK Parti kurucularından, eski bakan ve parti sözcüsü Hüseyin Çelik,
eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın hükümete ve Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan'a yönelik eleştirileri sonrası başlayan tartışmalara
ilişkin yeni açıklamalarda bulundu. Çelik'le görüşen Hürriyet
yazarı Ahmet Hakan'ın röportajı şöyle:
Abdullah Gül, Bülent Arınç, Sadullah Ergin, Suat Kılıç ve Hüseyin
Çelik... AK Parti içinden gelen bu isimler bir isyan hareketi mi
başlattılar? Kopacaklar mı? Dertleri ne? Neyi eleştiriyorlar? Neyi
amaçlıyorlar? Makam mevki sahibi iken sustular mı? İşte bu can
alıcı soruları Hüseyin Çelik’e sorduk.
Nedir sizin meseleniz?
HÜSEYİN ÇELİK: Ben parti kurulmadan önce partinin
programını yazmak üzere görevlendirilen 11 kişiden biriyim.
Üzülerek görüyorum ki: Bu 11 kişiden biri hariç hiçbiri şu anda
partide karar alma mercilerinde değil. Çoğunluğu ise partiden ya
kopmuş veya koparılmış durumdadır. Arkadaşların hepsi armudun sapı,
üzümün çöpü gibi bahanelerle bir şekilde partiden kopmuş ya da
koparılmıştır. Birlikte yola çıktığınız, birlikte emek sarf
ettiğiniz, ter döktüğünüz insanları, şu veya bu bahanelerle, “Benim
ayağıma dolanıyor, bana itiraz ediyor” gibi gerekçelerle bir tarafa
iterseniz...
Bir dakika! Sizi partiden kimse koparmadı ki, siz partiden
atılmadınız ki...
HÜSEYİN ÇELİK: AK Parti denince akla gelen ilk 10
isim hangisidir? Mesela yabancı bir gazeteci geldi ziyarete, ilk 10
listesi çıkarmış, sonra ilk 20, sonra ilk 30... İlk 50’ye kadar
liste yapmış. Netice şu: Bunların yüzde 98’i şu anda mekanizmanın
dışındadır. Bu insanlar sistematik bir şekilde dışlanmıştır, kenara
itilmiştir.
*
Ama sizin açınızdan böyle bir durum yok. Sizler üç dönem
kuralına takıldınız.
HÜSEYİN ÇELİK: Üç dönem kuralı, partinin merkez
teşkilatında görev almaya mani değildir, milletvekilliği ile
ilgilidir. Kaldı ki bu kural, 1 Kasım’da ortadan kalktı. Bence esas
üzerinde durulması gereken konu şudur: AK Parti denilince ilk akla
gelen 50 ismin yüzde 98’i mekanizmanın dışındaysa bu kimin suçudur?
Tüm bu insanlara “hain”, “davaya ihanet etti” muamelesi mi
yapacaksınız? Yoksa sıkıntıyı başka bir yerde mi arayacaksınız?
*
Eleştiriyorsunuz, rahatsızlığınızı dile getiriyorsunuz.
Nedir amacınız?
HÜSEYİN ÇELİK: Bizim derdimiz bireysel değil. Siz
bir gemidesiniz. Sizin kamaranız çok rahat ve lüks de olabilir.
Eğer geminin dibi su alıyorsa, siz rahat ve lüks bir ortamda
batarsınız ama sonuçta batarsınız.
*
Ne yani AK Parti batıyor mu?
HÜSEYİN ÇELİK: Benim 15-16 yıldır büyütüp meyve
verme aşamasına getirdiğim bir bahçem var. Bunun çekirdeğini
toprağa atarken, fidesini dikerken biz vardık. Fakat bugün birileri
hoyratça bu meyveleri ayakları altında eziyorsa bu benim zoruma
gider.
*
İyi ama siz bu röportajda söylediklerinizle partinize zarar
vermiş olmuyor musunuz?
HÜSEYİN ÇELİK: Ben AK Parti’nin kaderiyle
Türkiye’nin kaderinin özdeşleştiğine inananlardanım. Kimseye
hakaret etmeden, kimseye sövmeden, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’na
veya Başbakan’ına karşı saygısız bir tavır almadan düşüncelerimi
söylüyorum. İçeride söyleme ve düzeltme imkân ve şansınız yoksa
dışarıda, olup bitenlerden çok da haberdar olmayan geniş tabana
konuşmak durumunda kalırsınız.
Daha önce katıldığım bir TV programında “Tayyip Bey bu hareketin
lideri olarak Everest tepesidir. Fakat Everest tepesi, oradaki
duruşunu ve varlığını Himalayalar’a borçludur. Himalayalar olmazsa
Everest diye bir şey olmaz” dedim. Bazı arkadaşlarımız bunu bile
mesele yaptılar. Biz Kemalistlere neden kızıyoruz? Bütün bir
milletin iman ve haysiyet mücadelesi olan Milli Mücadele’yi sadece
bir kişiye izafe ettikleri için değil mi? Şimdi biz de
Kemalistlerin düştüğü hataya düşmüyor muyuz? Tayyip Bey’i savunuyor
görünüp edepsizce laflar edenler şunu bilmelidirler ki Tayyip Bey’e
iyilik etmiyorlar.
Gemi su alıyor diyorsunuz ama son yapılan seçimde AK Parti
yüzde 50 oy aldı.
HÜSEYİN ÇELİK: 1 Kasım’ı çok iyi okumak lazım.1
Kasım’da vatandaşın bir kısmı bize kahrede kahrede oy verdi. Bir
tarafta HDP var, vaziyeti ortada. Bir tarafta MHP var, vaziyeti
ortada. Anamuhalefet partisi asla göz doldurmuyor. İnsanlar
istikrarın devam etmesi, ekmeğin küçülmemesi, çocuklarının
istikbali için oy verdiler. Ben çok sayıda CHP’li işadamı
tanıyorum, “Kredi borcum var, faiz borcum var, döviz borcum var”
diye AK Parti’ye oy verdi. 7 Haziran’ı da aklımızdan çıkarmamamız
lazım.
Ne yapsaydınız partiden dışlanmazdınız?
HÜSEYİN ÇELİK: Davutoğlu, Tayyip Bey’in itirazına rağmen
gelmiş değil. Tasvibiyle geldi. Ama şimdi orada da yağlı ballı bir
durum olmadığına dair yaygın bir kanaat var. Temenni ederiz ki
bunlar söylenti olsun. Bazen dalkavukluk prim yapabilir. Ancak biz
hiçbir zaman bu ucuzluğa talip olmadık. Mütevazılığa hiç gerek yok,
mesele birilerinin hoşlanacağı laflar etmekse ben de Bülent Bey de
hem kelime dağarcığı hem kendini ifade etme kabiliyeti
açısından bunu en rahat yapabilecek insanlarız. Fakat biz böyle bir
şeyi kendimize de partimize de muhatabımız olan şahsiyete de büyük
bir haksızlık olarak kabul ederiz. Mevlana’nın bir sözü var. Diyor
ki: “İyi bir dostu olanın aynaya ihtiyacı yoktur. Dost yüzümüze
ayna tutandır.”
*
“Parti içi mekanizmalarda eleştirilerde bulunduk ve
dışlandık” diyorsunuz. Eğer dışlanmasaydınız bir sorun yok muydu?
Makam mevki sahibi olsaydınız yine bunları söyleyecek
miydiniz?
HÜSEYİN ÇELİK: Biz itirazda bulunurken dışarıda
kaldık. Bizim derdimiz, “Bizi yine içeri alın, bizi şu veya bu
göreve getirin” değil. Bizim böyle kişiselleştirilecek bir
meselemiz yok. Biz genel bir sıkıntıdan söz ediyoruz.
*
Ama sanki içeride kalsanız bir sorun yokmuş
gibi...
HÜSEYİN ÇELİK: Olmaz olur mu? Esas mesele partinin
durumu ile birlikte temel politikalar. Bana göre bugün memlekette
beş temel sorun var. BİR: Kutuplaşma. İKİ: Dış politikada allak
bullak oluş. ÜÇ: Ekonomi iyi değil. DÖRT: Kürt meselesi ve terörle
mücadelede gelinen son nokta... BEŞ: Paralel’le mücadelenin bir
paranoyaya dönüşmesi...
Ekonomide sorun ne?
HÜSEYİN ÇELİK: Biz yıllardır ekonomideki
başarılarımızla övündük. İki kanadımız vardı: Adalet ve kalkınma.
Kalkınmada çok büyük emek sahibi olan arkadaşlar var. Birileri
geldi “İngiliz ajanı” dedi, “Faiz lobisi” dedi. 70’li yılların
başında milli ekonomi gibi laflar vardı, bugün neredeyse Saray
çevrelerinin itibar ettiği sözler olmaya başladı. Küresel
ekonominin olduğu yerde, New York Borsası’nda insanlar öksürdüğünde
bizim burada grip olduğumuz bir yerde, ihracatçı ekonomiden söz
ettiğimiz, küresel ekonomiden, Türkiye’yi dünyaya, dünyayı
Türkiye’ye taşımaktan söz ettiğimiz bir dönemde... Bu “milli
ekonomi” lafı nereye götürür sizi? Nitekim şu anda ekonomi iyi
gitmiyor, bu ortada. Rusya’ya olan ihracatımız yüzde 65 düşmüş,
Irak’a olan ihracatımız yüzde 50’den fazla düşmüş.
Çeşitli politikalarla ilgili farklı görüşlerinizi parti içi
mekanizmalarda dile getirmiş olabilirsiniz. Ama sorun şurada: Böyle
bir yapıya doğru gidilirken, çarpık bir medya düzeni
oluşturulurken, demokrasi örselenirken, farklı sesler
susturulurken... Siz parti içinde önemli mevkilerdeydiniz ve bu
gidişatla çok esaslı bir şekilde hesaplaşmadınız.
HÜSEYİN ÇELİK: Bu söylediğinizi haksızlık olarak
kabul ederim.
Neden?
HÜSEYİN ÇELİK: Siz şu kadar yıldır köşe
yazıyorsunuz, ondan önce televizyoncuydunuz. Birçok şeye itiraz
ettiniz. Neticede siz her şeyi değiştirme kudretine sahip
değilsiniz.
*
Aynı şey mi?
HÜSEYİN ÇELİK: Benzer bir şey... Ayrıca şunu da
söylemeliyim: Söz konusu dönemler, bizim bin bir türlü güçle
mücadele ettiğimiz dönemlerdir. O dönemde bazı eksiklere,
aksaklıklara rağmen yüzde yüz kenetlendik. Partimizin aleyhine
olacak bir şey içerisine girmemiz aklımızın köşesinden bile
geçmedi. Bugün de geçmez.
Size karşı bir linç mi söz konusu?
HÜSEYİN ÇELİK: 100 meselede partiyi, lideri
müdafaa ediyorsunuz ama bir meselede “Şöyle olsa iyi olmaz mı”
diyorsunuz ve bunu dediğiniz zaman birileri sizi linç etmeye
kalkıyor. Birilerinin linç etmelerini kendi karaktersizliği olarak
değerlendirebilirim. Asıl kötü olan buna müdahale edilmemesidir. Bu
sıkıntı, bugüne mahsus değil. Sayın Gül daha cumhurbaşkanı iken de
maalesef bu marazi durum vardı. Ben o zaman da büyüklerimize
işin vahametini örneklerle arz etmiştim. O zaman da, “Gül’e ağız
dolusu hakaretler ediyorlar, kimse bir şey demiyor. Bir danışman
Bülent Bey’le ilgili ağır yazılar yazıyor, kimse ses etmiyor. Başka
bir danışman Babacan’ı yerden yere vuruyor, kimseden ses çıkmıyor.
AK Parti’ye destek veren bir gazetede bir gazeteci, en zor günlerde
Adalet Bakanlığı yapmış bir arkadaşımızı ‘Paralelci’ ilan ediyor,
ses yok. Bunlara müdahale edilmediği zaman biz kardeşliğimizi nasıl
sürdüreceğiz” diye serzenişte bulunmuştum. AK Parti’nin tepe
yöneticileri buna tanıktır.
Bu önemli bir sorun haline mi geldi?
HÜSEYİN ÇELİK: Evet... Güya AK Parti’ye yakın bazı
gazeteciler ona buna küfredip tehditler ediyor, racon kesiyorlar.
Bu adamların şahsen bir kıymeti yok. Güçleri kendilerinden
kaynaklanmıyor.
Söyleşinin tamamı için tıklayın