14 Eki 2007 13:49 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:51

HÜRRİYET'TEN KOVULDU,HACIBAYRAM TÜRBESİ'NE KOŞTU!..EMİN ÇÖLAŞAN NİÇİN ALLAH'A ŞÜKRETTİ?..

Emin Çölaşan'ın Hürriyet'ten kovulmasını anlattığı 'Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi' adlı kitabıyla ilgili Akşam'a verdiği röportajın ikinci bölümünde ilginç itiraflarda bulundu. İşte Çölaşan'ın itirafları:

30 buçuk yılın hesabını türbede Allah'a verdim

Hürriyet'ten resmen kovulduktan sonra Hacı Bayram Türbesi'ne gidip Allah'a şükrettiğini anlattı. Çölaşan. 'Bir tek Ertuğrul'un bana kovulma tebligatını yaptığı gün sabaha kadar uyuyamadım.


İzmir'de otel odasında, lobide, sokakta dolaştım. O gün sıfır uykuyla gezdim. İki kilo verdim' dedi




Kitapta, türbeye gidip dua ettiğinizi yazıyorsunuz. Bunu sık sık yapar mısınız?

- Sık sık yapmam. Ama Allah'a inanan bir insanım. Onun için bu din sömürücülerine de karşı çıkarım. Yobazlara, din baronlarına yönelik binlerce yazı yazmışımdır. Allah ile kulun arasına girenlere ve dini ticarete alet edenlere karşı çıkarım. Allah'a inancı sonsuz olan bir insanım. 1977 yılında gazeteciliğe ilk Milliyet'te başlayacaktım. Hacı Bayram Türbesi'nde Allah'a dua etmiştim. Çünkü sıfırdım, hiçbir şey bilmiyordum. Gazeteciliğin ne olduğunu bilmiyordum. Aradan tam 30 buçuk yıl geçmişti. 2007 yılının 31 Ağustos günü bana resmen yazılı tebligat getirildi ve o gün resmi olarak ilişkimiz kesildi gazete ile. O 30 buçuk yılın hesabını gittim ben yine Allah'a Hacı Bayram Türbesi'nde verdim. Daha doğrusu Allah'a şükrettim. Çünkü bir yerlere gelmiştim. Gazetecilik mesleğinde başarılı olmuştum. O benim için bir vicdan borcuydu.


GENELKURMAY'A GÖNDERDİM


Kitapta 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile karşılaşmanıza da yer vermişsiniz. Kitap çıktıktan sonra bir temasınız oldu mu?


- Hayır olmadı, ama kendisine imzalı bir kitabımı gönderdim. Genelkurmay Başkanı'na, Demirel'e gönderdim. Gazeteci arkadaşlarımıza gönderdim. Hürriyet'teki arkadaşları maalesef en sona bıraktım. O sırada da kitap tükendi. Onlara henüz gönderemedim. Onlar da hepsi kendisi almışlar. Devlet adamlarından başka kimseye sanıyorum göndermedim. AKP kanadından kimseye göndermedim.



İşten çıkarılan birinin eski işyeri ile ilgili kitap yazmasının etik olmadığı yönünde eleştiriler ortaya atılıyor.

- Ben oradaki özel olayları yazmadım. Özel hayata ilişkin olayları yazmadım. Ben sadece benim birebir yaşadığım olayları yazdım ki onlar sadece ve sadece benim yazılarımla ilgili olanlardır. Benim amacım bu kitabı yazarken, tarihe bir not düşmekti. Yani bu kitap bundan 100 yıl sonra da okunacak. Ben Türkiye'nin siyasi tarihine de bir not düştüm aynı zamanda. Bir iktidar var ve iktidarın medyaya yaptığı baskı var. O medyaya yapılan baskıları sadece ben yaşamadım. Binlerce arkadaşımız yaşadı ve yüzlerce arkadaşımız şu veya bu nedenle kovuldu.


BEKİR SIĞINDIĞIM LİMANDIR


Kitabınızda Ertuğrul Özkök ile aranızda geçen bir konuşmada Bekir Coşkun ile ilgili bir anekdota da yer veriyorsunuz. Özkök, size 'Onu kimse iplemiyor. O magazin yazdığı için onu ipleyen yok' diyor. Kitap çıktıktan sonra Bekir Coşkun ile bu konuda bir görüşmeniz oldu mu?


- Kitapta geçen bu konuşmanın ardından Bekir'e aynen aktardım ben bu olayı. Bekir benim yaşadığım bazı olayların da bire bir tanığıdır. 'Bak senin için de böyle böyle diyor' dedim. Çünkü tepem atmış, nevrim dönmüş. Bekir benim sığınacağım bir liman. Gazetede aynı kattayız. Odalarımız yan yana ve dostum, arkadaşım, sırdaşım. Dolayısıyla Bekir de benle her şeyi paylaşırdı. Çok özel konuları dahi ben de paylaşırdım. Bekir de benden saklamazdı, ben de ondan saklamazdım.


-----------------------------------------


Bu kitabı elbet b