HÜRRİYET'İN KAPIYA YAKIN OTURAN SIĞINTI ÇOCUĞUNDAN DEĞİL YETKİLİ BİRİNDEN CEVAP BEKLİYORUM!
'Sığıntı' olmak, kapıya yakın oturmak zor bir konumdur; 'sığıntı çocuk' bu yüzden yanlışta.Cevabı yetkili birinden bekliyorum.
Fotoğrafların kaynağı hâlâ belli değil
Mavi Marmara gemisinde bulunan bir ihh gönüllüsü tarafından çekildiği iddiasıyla Hürriyet'te yayımlanan fotoğraflarla ilgili beklediğim açıklama Enis Berberoğlu'ndan gelmedi. 'Sığıntı' olduğunun ve kapıya yakın oturduğunun farkında olmayan çocuğun takılmasını 'cevap' saymıyorum elbette...
Hürriyet yayın yönetmeni, "Evet, fotoğrafları bize İsrail servis etti" dese sesimi çıkarmayacağım. Eğer tahmin ettiğim gibi, İsrail ordu sansür heyeti, işine yarayacağını düşündüğü kareleri her ülkede seçtiği gazetelere ilettiyse, buna benim ne itirazım olabilir ki?
İtirazım, gazetenin fotoğrafları yayımlarken kaynağını "Bir ihh gönüllüsü" diye açıklamasına... Gazetenin en çok satışa ulaştığı pazar günü yayımlanan haberde birkaç kez "Bu fotoğraflar ihh'dan geldi" anlamına cümleler yerleştirilmişti.
İz şaşırtma, eğer yapılmışsa, Hürriyet'e yakışmıyor...
Dolduruşa gelince insan hangi siteye baktığını şaşırabilir; bunu özellikle fotğrafların ilk önce ihh sitesinde yayımlandığını ileri sürenler için kayda geçiriyorum.
Önceki günkü 'Fotoğrafların öyküsünü merak ediyorum' yazım üzerine sorulara muhatap olan Hürriyet yönetimi, ihh internet sitesi ile ihh ile irtibatlı birini 'kaynak' olarak göstermiş; "Fotoğrafları Adem Özköse'den satın aldık" diyerek...
İyi ki öyle yapmış, çünkü bu sayede kuşkuları tazeleyecek yeni bilgilere ulaşabildik...
Olayın doğrusu şu: Türkiye'ye gönüllülerle ulaşmış bazı kareleri Adem Özköse Tv-NET kanalına ve ihh sitesine iletmiş gerçekten; site de onlardan yararlanmış... Ancak, Hürriyet "Bize o sattı" dediği halde, Özköse, "Ne satması, ben fotoğraflarımı kimseye satmadım" diyor.
Bir şeyi daha söylüyor: Çektiği ve Türkiye'ye ulaştırabildiği fotoğraflar arasında İsrailli askerlerle ilgili sadece bir tek kare varmış, o da yaralı bir askere tıbbi müdahaleyi gösteriyormuş; "O kareyi de üzerine logosunu basan 'Gerçek Hayat' gazetesine teslim ettim..." diyor...
Ya Reuters?
Hürriyet kökenli bir iddia da fotoğrafları çektiği iddia edilen ihh görevlisinin İngiliz haber ajansına para mukabili sattığı... Adem Özköse'yi kızdıran da bu iddia; Haber-7 sitesine, "Bu da Hürriyet'in fotoğraflarla ilgili ikinci çakma haberi" demiş ve eklemiş: "O fotoğrafları ben çekmedim, çektiğim fotoğrafları da hiç kimseye para mukabili vermedim..."
İşte bu sebeple, Hürriyet'in yeni yayın yönetmeni benim de aralarında bulunduğum okurlarına fotoğrafların kaynağı ile ilgili doyurucu bir 'açıklama' borçlu.
Açıklamasında, tabii eğer İsrail tarafından servis edilen fotoğrafları kullandılarsa, karelerdeki görüntülerin 'sıhhati'nden nasıl emin olduklarını da mutlaka belirtmeli... Mavi Marmara'da çekilmiş süsü verilen dandik görüntüler de olabilir onlar çünkü...
Bir dostum, "Fazla üzerlerine gitme grubun" uyarısında bulundu. Meramı şu: Kuruluşunda Hürriyet'i İsrail'in çıkardığı yolundaki iddia geçerli olmayabilir, ama içiçe geçmiş sermaye ilişkileri yüzünden, grubun bu tür yayınları yapmaya eli mahkum olabilirmiş... "Alman Axel Springer Grubuyla ortak değiller mi?" diye sordu ve ekledi: "Springer Grubu'nun ana sözleşmesinde 'İsrail aleyhine yayın yapma yasağı' olduğunu yıllar önce yazdığını unuttun mu yoksa?"
Elbette unutmadım.
İkinci Dünya Savaşı'ndan mağlup çıkan Almanya'da savaş sonuna kadar yayın hayatında bulunan bütün gazeteler kapatıldı; gazete çıkarmak işgal güçlerinin iznine bırakıldı. Henry Kissinger gibilerin yer aldığı bir komisyon karar verdi kimin Almanya'da gazete ve dergi çıkaracağına; izin alanlara bir taahhütname imzalatıldı.
O dönem izin alanlardan biriydi Axel Springer. O gün bugündür imzaladığı taahhütnameye sadık kalmaya devam ediyor. İlk zamanlar yayın ilkelerini gizli tutuyordu, 1967 yılında bütün çalışanlara tebliğ etmeye başladı; şimdilerde ise internet sitesinde herkese duyurmakta... Duvarın yıkıldığı yıl (1990), 2001, 2003 ve 2004 tarihlerinde ilkelere ufak tefek ekler yapıldı, ama ana esaslar hep geçerli kaldı.
Beş temel ilkesi var Axel Springer grubunun: 1. Batılı uluslar ailesine mensup Almanya'da özgürlük ve hukuku üstün tutmak; 2. Yahudiler ile Almanların uzlaşmalarını teşvik etmek, İsrail Devleti'nin hayati haklarını desteklemek; 3. Atlantik İttifakı'nı desteklemek, özgür ulusların ortak değerleri konusunda ABD ile dayanışma içerisinde bulunmak; 4. Siyasî aşırılıkların her çeşidini reddetmek; sosyal pazar ekonomisi ilkelerini üstün tutmak...
Herhalde ikinci madde sizin de dikkatinizi çekmiştir.
Ortaklıklarında da şart koşuyorsa Axel Springer bu ilkelere uymayı, Doğan Grubu ne yapsın?
'Sığıntı' olmak, kapıya yakın oturmak zor bir konumdur; 'sığıntı çocuk' bu yüzden yanlışta. Cevabı yetkili birinden bekliyorum.
Taha Kıvanç/Yeni Şafak