"HÜRRİYET'E HABER OLMAKLA 'KÖTÜ YOLA DÜŞMEK' ARASINDA NEREDEYSE HİÇ FARK YOKTUR" DİYEN BİRGÜN YAZARI HÜRRİYET GAZETESİNİ BAKIN NEYE BENZETTİ?..
Adam kullanmada üstüne yoktur. Entelektüelleri vurmak için, onların evinden birini alır, -bazen bu eski bir şairdir- "küfürcübaşı" yapar, habire gaz verir, sağa sola saldırtır!
Hürriyet gazetesi neye benzer?
Bir sabah kalktığınızda kendinizi Hürriyet gazetesine manşet olmuş görürseniz hiç şaşırmayın. Çünkü, aniden gazetenin tepesinde resmine rastlayıp altında iri puntolarla kendisinden söz edildiğini görmüş olanlar o kadar çok ki aramızda...
Kimisi mağdur, kimisi mağrurdur.
Bir büyük hadiseye bulaşmış olmanız gerekmiyor, kamuoyunu etkileme gücü olan bir kanaat önderi olmanıza da gerek yok.
Sıradan, süklüm püklüm, kendi halinde bir vatandaş veya tepe noktalarda bir yönetici, bir politikacı, bir gazeteci, bir yazar, bir sanatçı olmanız hiç fark etmez; bir anda kendinizi önemli bir olayın öznesi haline geldiğinizi gördüğünüzde, önce şaşırır, sonra sersem tavuk gibi telaşla kendi etrafınızda döner durursunuz.
Yapacağınız hiçbir şey yok; o gün artık bütün memlekete sizi konuşuyor demektir.
Hürriyet gazetesine manşet olmuşsunuz çünkü!
***
Hiçbir gazeteye benzemez Hürriyet. Bir olayı, bir kişiyi alır manşet yapar, ertesi gün bütün memleket onu konuşur. Olayın büyük olması gerekmiyor, kişinin kimliği hiç önemli değil; bir hinlik bulur gazete yapıcıları, attıkları taşın neyi ürküteceğini çok iyi biliyorlarmışçasına yaptıkları şey anında hedefini bulur.
Eğlenceli bir oyuncaktır Hürriyet.
Çıfıt çarşısıdır.
İçinde ne ararsanız var.
Hiçbir sayfasının hiçbir yerine hiçbir gereksiz haber girmez. En küçük haberin bile mutlaka bir esbabı mucibesi var.
Gazeteye giren her haber, mutlaka bir amaç güdülerek o sayfada yer alır. Gereksiz gibi görünür başta, okudukça altındaki çapanoğlu hemen ortaya çıkar.
Hürriyet´e haber olmakla "kötü yola düşmek" arasında neredeyse hiç fark yoktur. Uğraştırır, başa bela açar.
Türkiye´ye benzer Hürriyet. Asık yüzlüdür, güler yüzlü ciddidir, mizahtan yoksundur, komiktir, ağır adamdır, köylüdür. Kendi evinde müthiş bir itirafçıdır, ülke sınırlarının dışına çıkınca olağanüstü içe kapanır.
Acımasızdır mazluma karşı. Yüce bir makamdan, -ki bu makam okuyucusu da olabilir- gelecek bir afferine karşılık herkesi, çalışanlarını dahi satabilir. Hayatını kaydırır önce adamın, sonra ne kadar erdemli olduğunu göstermek için oturur özür diler gerekirse; olan olmuş, atı alan Üsküdar´ı geçmiştir nasılsa!
Monşerdir Hürriyet gazetesi. Paris´teki Mevlana etkinliklerine "beyaz çorapla katıldığı" için Konya Turizm Müdürünü madara edecek kadar "Batıcıdır" ama "Batıdaki temel hak ve özgürlüklerin aynısı bizde de olsun" diyen aydınları "azgın azınlık" ilan edecek kadar Konyalıdır da... Yani frak giymeyi sever, ama frakın altında uzun paçalı, eski Sümerbank bezinden lastikli donu görünür.
***
Taklit etmez hiçbir gazeteyi, özgündür ama özgünlüğü Türkiye´nin özgünlüğü kadardır. Peşinden Babı-ı Ali´yi koşturur, yaptığı haber ertesi gün rakip yayın organlarında çok büyük bir hadiseymiş gibi tekrar yer alır. Bu alışkanlıktan olsa gerek "Amiral gemisi" demişler ona, bu yüceltici sıfattan olsa gerek o da logosunun altına gururla yazar; "Türkiye Türklerindir!"
Geminin kaptanı yüksek mevkilere tırmanmış bir sosyologtur. Bunu her fırsatta dile getirir. İyi şaraptan anlar, güzel kadınları tanır, pop müziğe bayılır, hem seçkinci, hem de halk adamıdır. Hem Cumhurbaşkanı adayı olan birine "aman sen Cumhurbaşkanı olma" diyecek kadar büyük bir "siyasi dizaynır", hem de Sheron Stone´la röportaj yapacak kadar büyük bir magazin adamıdır.