'HÜRRİYET YAZARLARININ TÜMÜNE HOŞGELDİNİZ DİYORUM!.. GÖZÜM ÜZERLERİNDE OLACAK!..'
Fehmi Koru, hergün takıştığı Hürriyet yazarlarına neden hoşgeldiniz dedi?..
Dün ülkemiz açısından olağanüstü önemli bir gün olarak siyasi tarihimize geçecek; Hürriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının 'Ergenekon gerçeğini kabul günü'...
Ben de hayret ediyordum. Kendisinin geçmişte iki hafta arayla iki bombalı saldırıdan kurtulduğunu kayıtlara geçirmiş bir yayın yönetmeni, nasıl olur da, Cumhuriyet gazetesi bahçesine çat-pat atar gibi el bombası yollayan, Danıştay'ı basıp adam öldüren bir çetenin gerçek örgütsel bağlantıları ortaya serildiğinde "Fasa fiso canım" tepkisini verebilir diye...
Verip durdu işte... Ben bu aymazlığı Danıştay Baskını'nı "Türkiye'nin 11 Eylül'ü" olarak tanımlaması yanlışlığıyla ve o yanlışlıktan kolay dönememesiyle irtibatlıyordum. O denli inatçı bir tavırla sürdürdü ki inkârını, insanların aklına tuhaf düşünceler üşüşüyordu.
Dün tavrı değişti Hürriyet yönetmeninin. Okuyalım: "Hayret ediyorum. / Ben, yani iki hafta arayla iki defa bombalı saldırıdan kurtulan ben, bir takım karanlık insanların sakladıkları bombaları küçümseyeceğim. / Öyle mi... / 'Faso fiso' derken bunu anlatmaya çalıştım. Susurluk o dönemde faso fiso değildi. / Bugün bulunan silahlar, çeteleşme girişimleri de faso fiso değildir. / İşte bunu anlatmaya çalıştık. / Araştırma ve dava bu iz üzerinde sürdüğü sürece bütün kamuoyunun tam desteğini alacaktır. / Soruşturmaya bu zihniyet hakim olursa, Susurluk'ta yarım kalan süreç de tamamlanabilir."
'Ergenekon' konusunun gündemi meşgul etmeye başladığı ilk günden itibaren çok değerli olacağını düşündüğüm katkılarını beklerken, Hürriyet'in Ankara temsilcisi, olağanüstü bir vurdumduymazlık sergileyerek konuya uzak durdu. Sadece uzak dursa iyi, Susurluk'un neden 'cici', Ergenekon'un neden 'pis' konular olduğuna dair en akıl almaz yazılara da imza attı.
Dün en zor dönüşü o yaptı bu yüzden. Okuyalım: "Ve eğer bu silahlar Seferberlik Tetkik Kurulu'nun (kontrgerilla) Türkiye işgale uğrarsa kullanacağı cephanelik değilse...İtiraf ediyorum ki, bir buçuk yıldır süren soruşturmada ilk kez korktum. Çünkü bu kaos bombaları Türk demokrasisini havaya uçurmaya yeter. / O yüzden silahların sahibi üniformalı darbeci çeteyse, uzatmadan yakasına yapışsınlar. / Ama sakın 'kırk katır mı, kırk satır mı?' cambazlığına başvurmasınlar. /Askeri darbeyi önleyeceğiz bahanesiyle muhalifleri sindirmeye kalkmasınlar. / Askeri darbenin alternatifi sivil darbe değildir."
Ya gazetenin aylardır gölge boksu yapan başyazarı? Kendisinin de gazetesinin de üzerine hiç oturmayan bir 'hukuk' savunusu söylemi geliştirmişti ki, sorma gitsin... 60 yıldır yayımlanan, son 40 yılında başyazarlığını yaptığı gazetede kendi imzasıyla çıkan yüzlerce yazıda çiğnediği ilkelerin arkasına sığınarak hem de...
O da dün keskin bir viraj alarak tavrını değiştirdi. "Evet... Ortaya çıkan -yahut çıktığı iddia edilen- kanıtlar (Susurluk ile Ergenekon arasında, TK) böyle bir ilişkinin söz konusu olabileceğini düşündürüyor" dedi, diyebildi.
Kendisinden aylar önce aynı ilişkiyi kurmuş olanları şu çirkin ifadelerle yine de suçlayabildi: "Birtakım gazetelerin ötekileri suçlaması ise, suçlayanların bugünkü iktidara uşaklık yarışına girmelerinden kaynaklanıyor. / Yoksa, özü itibarıyla farklı düşünen, yani suçlular kurtulsun diyen kimse yok."
"Kimse yok" meydana okumasına kendisine hiç de yabancı gelmeyecek yakın tarihli tanıklıklarla cevap vermek mümkündü, ama o zahmete katlanmak içimden gelmedi.
En hoş dönüşü Hürriyet'in orta sayfa yazarı gerçekleştirdi. Okuyalım: "SON tutuklamalar ve ortaya çıkarılan kanıtlardan sonra iki ayrı örgütle karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum. / 1-AKP iktidarını, gerekirse bir askeri darbeyle devirmeyi planlayan bir örgüt. / 2-Susurluk kazasıyla yakayı ele veren ancak eksik soruşturma ve siyasi engellemeyle o dönemde yakasını kurtaran bir ikinci örgüt.
"Birinci örgüt, siyasi desteğini yitirmiş ve bir ölçüde açığa çıkmış bu ikinci örgütü, askeri darbe öncesinde kargaşa çıkartmak için kullanmış olmalı. / Elbette bir diğer ihtimal ise bazı kişilerin her iki örgüt içinde de etkin konumda bulunmaları. / Susurluk Çetesi ile ilgili soruşturmada zamanın siyasi iktidarı ve Genelkurmay tarafından açıkça korunup kollanan emekli General Veli Küçük'ün konumu bunu da düşündürtüyor bana."
Eskiler amel-i manda derlerdi yavaş hareket eden birini görünce; bunlarınki onu geçti. Daha öncesini bir tarafa bırakayım, ama 'Ergenekon' örgütü yargı konusu olduğu ilk günden itibaren bu köşede çıkan yazılarda, yani yaklaşık 1,5 yıldır, onların yeni yeni anlamaya başladığı gerçekleri yazıp duruyorum.
Yine de hepsine toptan bir "Hoşgeldiniz" diyorum...
Gözüm üzerlerinde olacak.
TAHA KIVANÇ/YENİ ŞAFAK