21 Nis 2014 20:48
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:06
Hürriyet yazarları dalgasını geçti! At martini İranlı Reza, Sabah dinlesin!
Rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun bir numaralı sanığı Reza Zarrab'ın Sabah gazetesine verdiği röportajdaki yalanını Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz yakaladı.
Zarrab'ın "200 ton altın ihraç edip Türkiye'ye 25 milyar TL gelir sağladım. Cari açığın yüzde 15'ini ben kapattım."dediğini hatırlatan Mehmet Y. Yılmaz, 200 ton altının tamamının ortalama 17 milyar TL yaptığını söyledi ve şöyle devam etti: "İyi de bu kadar altını nereden buldun, kaça aldın, kaça sattın ki memlekete 25 milyar lira kazandırdığını söylüyorsun” diye sorulmamış kendisine."
AT MARTİNİ İRANLI REZA, SABAH DİNLESİN
Yılmaz'ın "At martini İranlı Reza, Sabah dinlesin" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Reza Zarrab, Sabah gazetesine demeç vermiş, onlar da bunu dizi yapmış, yayınlıyorlar.
Zarrab’ın anlattıklarından öğreniyoruz ki bugün iyi kötü bir ekonomik denge içinde yaşıyorsak, bunu ona borçluyuz.
Ne TÜSİAD’ın sanayicileri, ne TUSKON’cular, ne yeşil sermaye, ne Anadolu kaplanları!
Ve tabii ki ne de ekonomi yönetimi! Ali Babacan filan hikâye!
Zarrab diyor ki, “200 ton altın ihraç ettim, Türkiye’ye 25 milyar lira kazandırdım”.
Hızını alamıyor ve devam ediyor: “Cari açığın yüzde 15’ini kapattım.”
Bunu okuyunca Reza Bey’in bakanlara filan neden bol keseden para dağıttığını daha iyi anlayabildim.
Çünkü Reza Bey kardeşimiz hesap bilmiyor!
Söylemesi ayıptır, geçenlerde bir arkadaşımın çocuğuna düğün hediyesi olarak bir cumhuriyet altını aldım.
Bildiğim kadarıyla bir cumhuriyet altını 7 gramdan biraz fazla. Küsuratlarla uğraşmayalım diye gramının da 80 lira olduğunu kabul edelim.
200 ton altın 200 bin kilo ediyor. Sizi zorlamayayım 200 milyon gram!
200 milyon gram altını kuyumcudan alırsak ödeyeceğimiz para aşağı yukarı 16 milyar lira tutar.
Bugün bonkörlüğüm üzerimde hadi 1 milyar da benden olsun, etsin 17 milyar lira!
Ama Reza Bey kardeşimiz bir sihirbaz sanki, 200 ton altını ihraç edip, 25 milyar lira kazandırdığını söylüyor.
“İyi de bu kadar altını nereden buldun, kaça aldın, kaça sattın ki memlekete 25 milyar lira kazandırdığını söylüyorsun” diye sorulmamış kendisine. Belli ki, Sabah’taki arkadaşlar Reza Zarrab’ın aynı zamanda bir simyager olduğunu düşünüyorlar!
Konyaaltı plajından 200 ton çakıl topluyor, biraz kaynatıyor, üzerine bazı karışımlar döküyor, sonra bir büyü, hop 200 ton altın elde!
Sonra bunu hesap bilmez İranlılara 25 milyar liraya kakalıyor. Halbuki adamlar bu kadar altını Kapalıçarşı kuyumcularından alsalar, ceplerinde en az 9 milyar lira kalır.
İşte bu adamın neden genç yaşında bu kadar zengin olabildiğini bu röportaj sayesinde anladım. Birincisi simyager, altın üretebiliyor!
İkincisi yaman bir tüccar, İranlıları acayip bir fiyattan altın satın almaya ikna edebiliyor.
Bunu söylemeyi hiç istemezdim ama yazmak zorundayım, Sabah’taki arkadaşlar da hiç hesap bilmiyor!
Röportajı yapan muhabir, onu okuyup sayfaya koyan editör, röportajın anonslarını birinci sayfaya koyan yazı işleri müdürü ve en nihayetinde genel yayın müdürü!
Ya hiç kuyumcunun önünden geçmemişler ya da o kadar çok para kazanıyorlar ki satın aldıkları altına kaç para verdiklerine dikkat bile etmiyorlar. Hiçbiri demiyor ki “acaba bu arkadaş biraz palavracı olabilir mi”?
Hiçbirinin aklına gelmiyor ki “cari açığın yüzde 15’ini 200 ton altın satarak kapatabiliyorsak, neden bütün açığı kapatmayı düşünmedik”?
Hiçbiri sormuyor ki “sen bu altını kaça alıp, kaça sattın ki 25 milyar lira para kazanabildin”?
Mehmet Ali Ağabey’den (Kışlalı) gazeteciliğin bir “merak ve kuşku duyma”mesleği olduğunu öğrenmiştim.
Demek ki havuz medyası olmanın bir koşulu da merak etmemek, kuşku duymamakmış!
Bu da genç gazeteci arkadaşların kulağına küpe olsun.
Birisi size böyle hikâyeler anlatırsa elbette önce dinleyin ama sonra bir çarpıp, bölün."
ZARRAB’IN YOL AÇTIĞI SORULAR
Öte yandan Zarrab'ın konuşmasındaki bir diğer çelişikiyi de Hürriyet yazarı Erdal Sağlam yazdı.
Cari açığın kapanması için katma değeri olan bir malın satılması gerektiğini belirten Sağlam şunları söyledi:
"Reza Zarrab’ın, aynı zamanda gazetecilik tarihi için ders niteliğinde olan, röportajlarındaki cari açığa ilişkin sözleri, gerçekten şaka gibi. Ama “halk tepki vermez, sever” diye olsa gerek, algı operasyonunda bunları söylemesi istenmiş.
Bu sözler İran’la yapılan altın ihracatının miktarı, bu kadar ticaretin vergisinin ne olduğu, niye ödenmediği gibi yönleriyle işleniyor. Şu kadarını söyleyelim ki; Türkiye ciddi altın üreten bir ülke değil, yani altın ihracatını yapmak için ithalat yapmak zorunda ve cari açık dediğiniz şey ancak ülkede üretilen, katma değeri olan bir malın döviz karşılığı satış ile azaltılabilir. Türkiye’de altın üretimi 2001’de başlamış ve yıllık olarak en fazla 25-30 ton üretilebiliyor. Zarrab’ın sözünü ettiği rakamlar yanında devede kulak."
AT MARTİNİ İRANLI REZA, SABAH DİNLESİN
Yılmaz'ın "At martini İranlı Reza, Sabah dinlesin" başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
"Reza Zarrab, Sabah gazetesine demeç vermiş, onlar da bunu dizi yapmış, yayınlıyorlar.
Zarrab’ın anlattıklarından öğreniyoruz ki bugün iyi kötü bir ekonomik denge içinde yaşıyorsak, bunu ona borçluyuz.
Ne TÜSİAD’ın sanayicileri, ne TUSKON’cular, ne yeşil sermaye, ne Anadolu kaplanları!
Ve tabii ki ne de ekonomi yönetimi! Ali Babacan filan hikâye!
Zarrab diyor ki, “200 ton altın ihraç ettim, Türkiye’ye 25 milyar lira kazandırdım”.
Hızını alamıyor ve devam ediyor: “Cari açığın yüzde 15’ini kapattım.”
Bunu okuyunca Reza Bey’in bakanlara filan neden bol keseden para dağıttığını daha iyi anlayabildim.
Çünkü Reza Bey kardeşimiz hesap bilmiyor!
Söylemesi ayıptır, geçenlerde bir arkadaşımın çocuğuna düğün hediyesi olarak bir cumhuriyet altını aldım.
Bildiğim kadarıyla bir cumhuriyet altını 7 gramdan biraz fazla. Küsuratlarla uğraşmayalım diye gramının da 80 lira olduğunu kabul edelim.
200 ton altın 200 bin kilo ediyor. Sizi zorlamayayım 200 milyon gram!
200 milyon gram altını kuyumcudan alırsak ödeyeceğimiz para aşağı yukarı 16 milyar lira tutar.
Bugün bonkörlüğüm üzerimde hadi 1 milyar da benden olsun, etsin 17 milyar lira!
Ama Reza Bey kardeşimiz bir sihirbaz sanki, 200 ton altını ihraç edip, 25 milyar lira kazandırdığını söylüyor.
“İyi de bu kadar altını nereden buldun, kaça aldın, kaça sattın ki memlekete 25 milyar lira kazandırdığını söylüyorsun” diye sorulmamış kendisine. Belli ki, Sabah’taki arkadaşlar Reza Zarrab’ın aynı zamanda bir simyager olduğunu düşünüyorlar!
Konyaaltı plajından 200 ton çakıl topluyor, biraz kaynatıyor, üzerine bazı karışımlar döküyor, sonra bir büyü, hop 200 ton altın elde!
Sonra bunu hesap bilmez İranlılara 25 milyar liraya kakalıyor. Halbuki adamlar bu kadar altını Kapalıçarşı kuyumcularından alsalar, ceplerinde en az 9 milyar lira kalır.
İşte bu adamın neden genç yaşında bu kadar zengin olabildiğini bu röportaj sayesinde anladım. Birincisi simyager, altın üretebiliyor!
İkincisi yaman bir tüccar, İranlıları acayip bir fiyattan altın satın almaya ikna edebiliyor.
Bunu söylemeyi hiç istemezdim ama yazmak zorundayım, Sabah’taki arkadaşlar da hiç hesap bilmiyor!
Röportajı yapan muhabir, onu okuyup sayfaya koyan editör, röportajın anonslarını birinci sayfaya koyan yazı işleri müdürü ve en nihayetinde genel yayın müdürü!
Ya hiç kuyumcunun önünden geçmemişler ya da o kadar çok para kazanıyorlar ki satın aldıkları altına kaç para verdiklerine dikkat bile etmiyorlar. Hiçbiri demiyor ki “acaba bu arkadaş biraz palavracı olabilir mi”?
Hiçbirinin aklına gelmiyor ki “cari açığın yüzde 15’ini 200 ton altın satarak kapatabiliyorsak, neden bütün açığı kapatmayı düşünmedik”?
Hiçbiri sormuyor ki “sen bu altını kaça alıp, kaça sattın ki 25 milyar lira para kazanabildin”?
Mehmet Ali Ağabey’den (Kışlalı) gazeteciliğin bir “merak ve kuşku duyma”mesleği olduğunu öğrenmiştim.
Demek ki havuz medyası olmanın bir koşulu da merak etmemek, kuşku duymamakmış!
Bu da genç gazeteci arkadaşların kulağına küpe olsun.
Birisi size böyle hikâyeler anlatırsa elbette önce dinleyin ama sonra bir çarpıp, bölün."
ZARRAB’IN YOL AÇTIĞI SORULAR
Öte yandan Zarrab'ın konuşmasındaki bir diğer çelişikiyi de Hürriyet yazarı Erdal Sağlam yazdı.
Cari açığın kapanması için katma değeri olan bir malın satılması gerektiğini belirten Sağlam şunları söyledi:
"Reza Zarrab’ın, aynı zamanda gazetecilik tarihi için ders niteliğinde olan, röportajlarındaki cari açığa ilişkin sözleri, gerçekten şaka gibi. Ama “halk tepki vermez, sever” diye olsa gerek, algı operasyonunda bunları söylemesi istenmiş.
Bu sözler İran’la yapılan altın ihracatının miktarı, bu kadar ticaretin vergisinin ne olduğu, niye ödenmediği gibi yönleriyle işleniyor. Şu kadarını söyleyelim ki; Türkiye ciddi altın üreten bir ülke değil, yani altın ihracatını yapmak için ithalat yapmak zorunda ve cari açık dediğiniz şey ancak ülkede üretilen, katma değeri olan bir malın döviz karşılığı satış ile azaltılabilir. Türkiye’de altın üretimi 2001’de başlamış ve yıllık olarak en fazla 25-30 ton üretilebiliyor. Zarrab’ın sözünü ettiği rakamlar yanında devede kulak."