Hürriyet yazarından şok sözler! Erdoğan, Aydın Doğan'ı arayıp 'Bu adamı hemen kov' dedi
Mehmet Y. Yılmaz, yazdığı bir yazının ardından Recep Tayyip Erdoğan'ın Aydın Doğan'ı arayarak kovulmasını istediğini anlattı.
Resepsiyonu Kuran-ı Kerim ile açmak" başlıklı yazısının ardından
Hürriyet 'teki yazıları önce azaltılan Mehmet Y. Yılmaz, hürriyet
'teki yazılarına Recep Tayyip Erdoğan 'ın Aydın Doğan 'ı aramasının
ardından ara verildiğini T24 sitesinden Hazal Özvarış'a
anlattı.
Yılmaz'ın söyleşisinde ilgili bölüm şöyle:
Siz uzun bir dönem, 7 Eylül 2017’ye kadar iktidarı
eleştiren yazılar yazabildiniz. Bu nasıl mümkün oldu?
Yazdım valla, kimse de bir şey demedi.
Kimse uyarıda bulunmadı veya sizin işten çıkarılmanız için
baskı yapılmadı mı?
Yazı işlerinin uyarısıyla bazı düzeltmeler yaptığım olmuştur, hiç
kuşkusuz. “Bu ifade çok ağır, bunu yumuşat” diye yayın veya yazı
işleri müdürünün uyarısıyla düzelttiklerim olmuştur. Onun dışında
ben bildiğimi yazdım ta ki 7 Eylül’e kadar. O tarihte de 30 Ağustos
resepsiyonundaki Genelkurmay Başkanı’nın eşinin başını örtmesiyle
ilgili tartışmalar üzerine bir yazı yazdım. O yazı üzerine Aydın
Doğan’ı Recep Tayyip Erdoğan aradı. Ve ben onun öfkesini
yatıştırmak için yazılara ara vermiş oldum. Ama bir daha da
başlayamadım.
Erdoğan arayıp Doğan’a ne dedi, biliyor
musunuz?
Kuran-ı Kerim’in okunmasına karşıymışım gibi şeyler.
Ve işten çıkarılmanız mı talep edilmiş?
Evet.
Hemen mi?
Herhalde hemen. O kadarını bilmiyorum, sormadım da doğrusu. Çünkü
Aydın Doğan bu nedenle çok üzgündü, ben de “Üzülmeyin, boş verin.
Bir süre bir şey yazmayım” dedim, öyle kaldı.
Size ‘yaz’ diyen olmadı mı?
Olmadı, ben bir iki sefer “Başlayım mı” dediğimde de yayın müdürü
Fikret Bila “Şimdi değil” dedi ve öyle kaldı.
NE YAZMIŞTI?
Mehmet Y. Yılmaz, 2017 yılındaki 30 Ağustos resepsiyonunun ardından
yazdığı yazıda resepsiyonu şu satırlarla eleştirmişti.
SARAY’daki 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamalarından iki görüntü
kaldı.
Birisi, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın, Cumhurbaşkanı önünde bel
bükmesi, diğeri Genelkurmay Başkanı’nın eşinin başını örtmesi.
Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın tutumu, Türkiye’nin nereye gitmekte
olduğunun bir göstergesi.
O da biliyor ki artık yargı bağımsız değil, tek patron var ve o tek
patrona bağlılığını göstermek kendisi için daha hayırlı olacak.
Onun için ondan ABD’li yüksek yargıçlar gibi davranmasını
beklememek gerek, çünkü konumu onlar gibi değil.
Genelkurmay Başkanı’nın eşinin başını örtmesi konusuna gelince: O
sırada Kuran–ı Kerim okunuyor ve buna inanan bir kadının başını
örtmesi son derece normal bir durum.
Anormal olan şey, bir milli bayramın kutlaması için verilen
resepsiyonda Kuran–ı Kerim okunması.
Milli bayramlar, adı üzerinde her türlü inançtan bağımsız olarak
kutlanması gereken ve bize aynı tarihi ve ortak geçmişi paylaşan
bir millet olduğumuzu hatırlatan günlerdir.
Bu millet içinde dini İslam olmayanlar da var. Bakmayın “Nüfusunun
yüzde 99’u Müslüman” denmesine. Kaldı ki öyle bile olsa geride hâlâ
yüzde bir kalıyor, bu bayram onların da bayramı.
Ve böyle bir bayramı dini törene çevirmek tartışılması gereken bir
tutum.
Günün birinde Cumhurbaşkanlığı’na bir Hıristiyan ya da Yahudi
seçilse, ki seçilebilir, anayasal bir engel yok buna, töreni papaz
ya da haham mı yönetecek?
Cumhurbaşkanı inancı gereği 30 Ağustos vesilesiyle şehitlerin
ruhuna Kuran–ı Kerim okutmak isteyebilir, bu da normal.
Bunun yeri cami olmalıydı, 30 Ağustos resepsiyonunun verildiği
salon değil.
Bu ülkenin Anayasa’sı, cumhuriyeti “laik ve sosyal hukuk devleti”
olarak tanımlıyor.
Laik bir devletin törenleri de laik olur. Dini ritüellere, dini
gösterilere yer yoktur.