23 Mayıs 2013 22:03
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:11
HÜRRİYET YAZARINDAN AKİF BEKİ'YE AĞIR YANIT; EZİK MUHAFAZAKÂR!
Hürriyet gazetesi Washington muhabiri Tolga Tanış ile Radikal yazarı Akif Beki arasında Tanış'ın "Emine Erdoğan-Hayrünnisa Gül" karşılaştırması nedeniyle polemik patladı.
Hürriyet gazetesinin Washington muhabiri Tolga Tanış, geçtiğimiz pazar Erdoğan’ın ABD gezisini analiz etti. Tanış yazısında Emine Erdoğan’la Hayrünnisa Gül’ü de karşılaştırdı.
Tanış yazısında şunları söyledi: "Emine Erdoğan’la ilgili çok yazıldı çizildi. Ama kendim görünce inandım, hakikaten inanılmaz sıcak ve samimi biri. Başbakan’ın Beyaz Saray’daki sabah toplantısı bitti. Emine Erdoğan’ın bir konuşmasını dinlemek için Mayflower Oteli’ne gittim. Yanına gidip izlemeye başladım. Konuşmaya gelen kadınlarla diyaloğu... Herkesle tek tek içten ilgilenmesi. Sıcaklığı. Nasıl bir dengedir acaba bu! Çiftler her zaman zıt olmak zorunda mıdır?
Mesela Amerika’da da Barack Obama seviliyorken Michelle Obama’nın insanlara antipatik geldiği konuşulmuştu bir ara. Onu geçin, Chicago’da geçen sene NATO Zirvesi’nde takip ettiğim Abdullah Gül’ün karısıyla arasındaki denge de biraz ona benziyor. Korumalar, danışmanlar Hayrünissa Gül’den nasıl illallah ettiyse Abdullah Gül’ün insani ilişkileri o kadar sıcaktı. Diyeceğim; Erdoğan çiftinde de Güllere göre roller tam tersi. Tayyip Erdoğan yakın çevrenin çekindiği kişi. Emine Erdoğan ise herkesin görünce sevdiği, Erdoğan’ların sempatik yüzü."
AKİF BEKİ’DEN YANIT
Tanış’ın bu yazısına bugün Akif Beki’den yanıt verdi. Beki Radikal’de şunları yazdı:
"Bu eski taktik fena halde demode olmuştu. Artık hanımefendiler arasında çatışma kurgulamaktan vazgeçildi sanıyordum. Fakat Hürriyet Pazar’da, mezarından kalkmış bir hortlak gibi apansız karşıma çıkmasın mı! Daha doğrusu kaçırmışım, gözü takılanlar beni de bu konuşulacak laf çıkarma girişimine uyandırmasın mı! Tolga Tanış yazmış, Washington’dan. Emine Hanım, pespaye dedikodulara prim verir de Hayrünnisa Hanım’ın üzülmesinden mutluluk duyar zannetmiş. Bilmiyor ki tiksinecek kadar çok çektiği, illallah edip yaka silktiği bu bayat dedikodulara en çok o buğz edecek. Sureta, Emine Erdoğan’la ilgili müspet bir izlenimini aktarıyor. Fakat bir batında birkaç ayıp birden ediyor Tolga."
EZİK MUHAFAZAKAR
Beki’nin bu satırlarına Tolga Tanış, bugün Hurriyet internet sitesinden yanıt verdi.
Tanış’ın yazısı şöyle:
"Hangisi daha kötü acaba?.. Korkudan eleştirememek mi yoksa eleştirenlere “Nasıl eleştirir” deyip çuk çuk etmek mi? Radikal’den Akif Beki benim hafta sonu yazdığım bir yazıyı eleştirmiş. O yazıda söylediklerimi nasıl söylermişim diye dertlenmiş. Yeni nesil ezik muhafazakârlığı konuşacağız şimdi. Mahcup Akif’i ortaya alarak.
Meşhur laftır. Her devrimci devrimden sonra bir muhafazakâra dönüşür.
Ben İslamcı birçok yazarı AKP iktidarıyla birlikte işte böyle bir çelişkinin içinde gördüm uzun süre.
Örneğin sevin sevmeyin... Fehmi Koru bu mesleğe önemli katkılar sağlamış, hepimizin takip ettiği biri olmuştur.
28 Şubat dönemi, o baskılara rağmen Yeni Şafak’ta yazdığı birçok yazı halen güncelliğini korur.
Ama AKP iktidarı sonrası, Koru’nun bile 90’lardaki performansının şimdiyle aynı olduğunu bugün kimse iddia edemez.
Çünkü muhalif bir gazeteciyle iktidara yakın bir gazeteci hiçbir zaman aynı etkiye sahip olamaz.
Hayır, yanlış anlaşılmasın.
“Obama gibi geldiler Bush’a benzediler” çıkışından iki yıl önce bir süre yazı yazacak yeri olmamasına, çizgisiyle Koru muhafazakârlar arasında bu mesleği halen vicdanıyla yapanlardan biri olduğunu bana kalırsa gösterdi.
Ama sorun... İslamcılar için “devrimci” sayılabilecek o yılları yaşayan Koru gibilerin gittikçe azaldığı muhafazakâr kesimde her şeyi altın tepsi içinde önünde bulmuş bir kuşak geliyor ki, İslamcı medyada yeni nesil ezik bir muhafazakârlık yeşeriyor.
Hafta sonu bir yazı yazdım.
Başbakan’ın Washington ziyaretinden çıkardığım notlar...
Kısaca Başbakan’ın gezisinde hiçbir düzenli bilgi akışı olmadığından, kadına karşı ayrımcı bir ortam yaratıldığından bahsediyordum.
Radikal’den Akif Beki de, yazının sonunda Emine Erdoğan’dan bahsettiğim kısma takılmış ve dün köşesinde benim yazımla ilgili uzun uzun analizler yapmış.
Yazıyı çok önemli buluyorum.
Çünkü dile getirdiği noktaların tam da bahsettiğim ezik muhafazakârlığın tipik bir örneği olduğunu düşünüyorum.
Evet, Türkiye’de muhafazakâr düşüncenin itaat de içerdiğine itirazım yok.
Ev hallerinden sokaktaki siyaset şekline bunu her yerde görebilirsiniz.
Ama bahsettiğimiz konu eleştirinin esas olduğu medya işiyse... Ve Akif Beki gibi kendi eleştirmediği gibi bir de eleştirenleri susturmaya kalkanlar çıkarsa bunun üzerinde epey bir düşünmek gerek...
Önce Akif’in bütün o yazıyı yazmasına neden olan benim yazımdaki kısmı söyleyeyim, sonra “ezik muhafazakârlık” nedir geleceğiz...
“Korumalar, danışmanlar Hayrünissa Gül’den nasıl illallah ettiyse Abdullah Gül’ün insani ilişkileri o kadar sıcak. Erdoğan çiftinde de Güllere göre roller tam tersi. Tayyip Erdoğan yakın çevrenin çekindiği kişi. Emine Erdoğan ise herkesin görünce sevdiği, Erdoğan’ların sempatik yüzü.”
Ezik muhafazakâr Akif’e göre bir defa ilk sorun, benim bunu yazmam.
Çünkü bir dönem AKP karşıtları Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ı evlilikleri üzerinden birbirlerine düşürmeye kalkmış. Ve bu iş “fena halde demodeymiş”.
Ama ezik muhafazakâr Akif, benim bu taktiği mezarından çıkartıp yeniden uygulamaya soktuğuma karar vermiş.
Ve asıl kısım...
Ben bunu yazarak “Emine Hanım, pespaye dedikodulara prim verir de Hayrünnisa Hanım’ın üzülmesinden mutluluk duyar zannetmişim”.
Bitmedi…
Halbuki ben bilmiyormuşum… “Tiksinecek kadar çok çektiği, illallah edip yaka silktiği bu bayat dedikodulara en çok Emine Erdoğan buğz edecekmiş.”
Buraya kadar benim hakikaten söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Tüm kalbimle, umarım yazdıklarının mükâfatını görür.
Hem bu kadar edebiyat yapıp hem ortada kalanlar olursa sonra ben de üzülüyorum çünkü.
Ama bundan sonrası, Akif gibilerin neden gazetecilikle ilgisi olmadığını, bu insanların bu mesleğin birer utanç vesikası olduğunu fazlasıyla kanıtlıyor.
Aynen şöyle demiş: “Ben okurken ‘edep yahu’ dedim ve en az 3 tanesini saydım. Bir de siz bakın, bakalım bu notta kaç tane belaltı vuruş bulacaksınız.”
Neymiş biliyor musunuz onlar…
Abdullah Gül’e “Abdullah Gül” demişim. Halbuki o cumhurbaşkanıymış.
Hayrünissa Gül’e “Abdullah Gül’ün karısı” demişim. Onun yerine ne demem gerektiğini yazmamış ama böyle dememe çok içerlemiş.
Hayrünissa Gül’le ilgili görüşlerinden bahsettiğin danışman ve korumalar ise… “Hepsi, iş önlüklerinin altında şeref ve haysiyet taşıyan birer kişilikmiş ve makamları, mevkileri, memuriyet sıfatları bir yana, en azından insan olarak asgari saygıyı hak ediyorlarmış.”
Hakikaten hoşlanmıyorum.
Biriyle boş boş tartışayım, vaktimi harcayayım en sevmediğim işler.
Ama farklı aralıklarla edindiğim gözlemleri okuyucuya aktardığım böyle bir yazıdan bile “edepsizlik” çıkaranlar oluyorsa....
Gazetecilik kisvesi altında fırsattan istifade ben nasıl yağlama yaparım uğraşı bu kadar uluorta yaşanıyorsa...
Bunun üzerinde düşünmek gerek.
Akif sıradan biri değil.
Bazı yerlere talip olan, insanların işlerini kaybetmelerine neden olan biri...
Temsil ettiği bu “Ama efendim size nasıl böyle hitap eder” ezikliği ise bugün kendini birçok yerde belli eden yeni bir muhafazakâr kuşak refleksi.
Halen kafası çalışan, okuyunca bilgilendiğim birçok muhafazakâr yazar keşfediyorum.
Ama onları değil, her gün en önde ezik muhafazakâr Akif gibileri görüyorum.
Akif utanmış ya.
Ben de onun utanmasına utandım.
Böyle bir yazı yazıp etrafta “Gazeteciyim” diye dolaşabilemesinden utandım.
Biliyorum yine yapacak.
Eleştirmekten korkanların elinde yine allanıp pullanacak.
Köprü olacak.
Bağlantı olacak.
Sonra da benimki gibi yazılar bulup fırsattan istifade bir yerlere mektuplar gönderip duracak.
Ama eminim... Bir gün sadece benim yazılarımdan değil, bugünlerde yazdığı kendi yazılarından da utanacak."
Tanış yazısında şunları söyledi: "Emine Erdoğan’la ilgili çok yazıldı çizildi. Ama kendim görünce inandım, hakikaten inanılmaz sıcak ve samimi biri. Başbakan’ın Beyaz Saray’daki sabah toplantısı bitti. Emine Erdoğan’ın bir konuşmasını dinlemek için Mayflower Oteli’ne gittim. Yanına gidip izlemeye başladım. Konuşmaya gelen kadınlarla diyaloğu... Herkesle tek tek içten ilgilenmesi. Sıcaklığı. Nasıl bir dengedir acaba bu! Çiftler her zaman zıt olmak zorunda mıdır?
Mesela Amerika’da da Barack Obama seviliyorken Michelle Obama’nın insanlara antipatik geldiği konuşulmuştu bir ara. Onu geçin, Chicago’da geçen sene NATO Zirvesi’nde takip ettiğim Abdullah Gül’ün karısıyla arasındaki denge de biraz ona benziyor. Korumalar, danışmanlar Hayrünissa Gül’den nasıl illallah ettiyse Abdullah Gül’ün insani ilişkileri o kadar sıcaktı. Diyeceğim; Erdoğan çiftinde de Güllere göre roller tam tersi. Tayyip Erdoğan yakın çevrenin çekindiği kişi. Emine Erdoğan ise herkesin görünce sevdiği, Erdoğan’ların sempatik yüzü."
AKİF BEKİ’DEN YANIT
Tanış’ın bu yazısına bugün Akif Beki’den yanıt verdi. Beki Radikal’de şunları yazdı:
"Bu eski taktik fena halde demode olmuştu. Artık hanımefendiler arasında çatışma kurgulamaktan vazgeçildi sanıyordum. Fakat Hürriyet Pazar’da, mezarından kalkmış bir hortlak gibi apansız karşıma çıkmasın mı! Daha doğrusu kaçırmışım, gözü takılanlar beni de bu konuşulacak laf çıkarma girişimine uyandırmasın mı! Tolga Tanış yazmış, Washington’dan. Emine Hanım, pespaye dedikodulara prim verir de Hayrünnisa Hanım’ın üzülmesinden mutluluk duyar zannetmiş. Bilmiyor ki tiksinecek kadar çok çektiği, illallah edip yaka silktiği bu bayat dedikodulara en çok o buğz edecek. Sureta, Emine Erdoğan’la ilgili müspet bir izlenimini aktarıyor. Fakat bir batında birkaç ayıp birden ediyor Tolga."
EZİK MUHAFAZAKAR
Beki’nin bu satırlarına Tolga Tanış, bugün Hurriyet internet sitesinden yanıt verdi.
Tanış’ın yazısı şöyle:
"Hangisi daha kötü acaba?.. Korkudan eleştirememek mi yoksa eleştirenlere “Nasıl eleştirir” deyip çuk çuk etmek mi? Radikal’den Akif Beki benim hafta sonu yazdığım bir yazıyı eleştirmiş. O yazıda söylediklerimi nasıl söylermişim diye dertlenmiş. Yeni nesil ezik muhafazakârlığı konuşacağız şimdi. Mahcup Akif’i ortaya alarak.
Meşhur laftır. Her devrimci devrimden sonra bir muhafazakâra dönüşür.
Ben İslamcı birçok yazarı AKP iktidarıyla birlikte işte böyle bir çelişkinin içinde gördüm uzun süre.
Örneğin sevin sevmeyin... Fehmi Koru bu mesleğe önemli katkılar sağlamış, hepimizin takip ettiği biri olmuştur.
28 Şubat dönemi, o baskılara rağmen Yeni Şafak’ta yazdığı birçok yazı halen güncelliğini korur.
Ama AKP iktidarı sonrası, Koru’nun bile 90’lardaki performansının şimdiyle aynı olduğunu bugün kimse iddia edemez.
Çünkü muhalif bir gazeteciyle iktidara yakın bir gazeteci hiçbir zaman aynı etkiye sahip olamaz.
Hayır, yanlış anlaşılmasın.
“Obama gibi geldiler Bush’a benzediler” çıkışından iki yıl önce bir süre yazı yazacak yeri olmamasına, çizgisiyle Koru muhafazakârlar arasında bu mesleği halen vicdanıyla yapanlardan biri olduğunu bana kalırsa gösterdi.
Ama sorun... İslamcılar için “devrimci” sayılabilecek o yılları yaşayan Koru gibilerin gittikçe azaldığı muhafazakâr kesimde her şeyi altın tepsi içinde önünde bulmuş bir kuşak geliyor ki, İslamcı medyada yeni nesil ezik bir muhafazakârlık yeşeriyor.
Hafta sonu bir yazı yazdım.
Başbakan’ın Washington ziyaretinden çıkardığım notlar...
Kısaca Başbakan’ın gezisinde hiçbir düzenli bilgi akışı olmadığından, kadına karşı ayrımcı bir ortam yaratıldığından bahsediyordum.
Radikal’den Akif Beki de, yazının sonunda Emine Erdoğan’dan bahsettiğim kısma takılmış ve dün köşesinde benim yazımla ilgili uzun uzun analizler yapmış.
Yazıyı çok önemli buluyorum.
Çünkü dile getirdiği noktaların tam da bahsettiğim ezik muhafazakârlığın tipik bir örneği olduğunu düşünüyorum.
Evet, Türkiye’de muhafazakâr düşüncenin itaat de içerdiğine itirazım yok.
Ev hallerinden sokaktaki siyaset şekline bunu her yerde görebilirsiniz.
Ama bahsettiğimiz konu eleştirinin esas olduğu medya işiyse... Ve Akif Beki gibi kendi eleştirmediği gibi bir de eleştirenleri susturmaya kalkanlar çıkarsa bunun üzerinde epey bir düşünmek gerek...
Önce Akif’in bütün o yazıyı yazmasına neden olan benim yazımdaki kısmı söyleyeyim, sonra “ezik muhafazakârlık” nedir geleceğiz...
“Korumalar, danışmanlar Hayrünissa Gül’den nasıl illallah ettiyse Abdullah Gül’ün insani ilişkileri o kadar sıcak. Erdoğan çiftinde de Güllere göre roller tam tersi. Tayyip Erdoğan yakın çevrenin çekindiği kişi. Emine Erdoğan ise herkesin görünce sevdiği, Erdoğan’ların sempatik yüzü.”
Ezik muhafazakâr Akif’e göre bir defa ilk sorun, benim bunu yazmam.
Çünkü bir dönem AKP karşıtları Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ı evlilikleri üzerinden birbirlerine düşürmeye kalkmış. Ve bu iş “fena halde demodeymiş”.
Ama ezik muhafazakâr Akif, benim bu taktiği mezarından çıkartıp yeniden uygulamaya soktuğuma karar vermiş.
Ve asıl kısım...
Ben bunu yazarak “Emine Hanım, pespaye dedikodulara prim verir de Hayrünnisa Hanım’ın üzülmesinden mutluluk duyar zannetmişim”.
Bitmedi…
Halbuki ben bilmiyormuşum… “Tiksinecek kadar çok çektiği, illallah edip yaka silktiği bu bayat dedikodulara en çok Emine Erdoğan buğz edecekmiş.”
Buraya kadar benim hakikaten söyleyecek hiçbir şeyim yok.
Tüm kalbimle, umarım yazdıklarının mükâfatını görür.
Hem bu kadar edebiyat yapıp hem ortada kalanlar olursa sonra ben de üzülüyorum çünkü.
Ama bundan sonrası, Akif gibilerin neden gazetecilikle ilgisi olmadığını, bu insanların bu mesleğin birer utanç vesikası olduğunu fazlasıyla kanıtlıyor.
Aynen şöyle demiş: “Ben okurken ‘edep yahu’ dedim ve en az 3 tanesini saydım. Bir de siz bakın, bakalım bu notta kaç tane belaltı vuruş bulacaksınız.”
Neymiş biliyor musunuz onlar…
Abdullah Gül’e “Abdullah Gül” demişim. Halbuki o cumhurbaşkanıymış.
Hayrünissa Gül’e “Abdullah Gül’ün karısı” demişim. Onun yerine ne demem gerektiğini yazmamış ama böyle dememe çok içerlemiş.
Hayrünissa Gül’le ilgili görüşlerinden bahsettiğin danışman ve korumalar ise… “Hepsi, iş önlüklerinin altında şeref ve haysiyet taşıyan birer kişilikmiş ve makamları, mevkileri, memuriyet sıfatları bir yana, en azından insan olarak asgari saygıyı hak ediyorlarmış.”
Hakikaten hoşlanmıyorum.
Biriyle boş boş tartışayım, vaktimi harcayayım en sevmediğim işler.
Ama farklı aralıklarla edindiğim gözlemleri okuyucuya aktardığım böyle bir yazıdan bile “edepsizlik” çıkaranlar oluyorsa....
Gazetecilik kisvesi altında fırsattan istifade ben nasıl yağlama yaparım uğraşı bu kadar uluorta yaşanıyorsa...
Bunun üzerinde düşünmek gerek.
Akif sıradan biri değil.
Bazı yerlere talip olan, insanların işlerini kaybetmelerine neden olan biri...
Temsil ettiği bu “Ama efendim size nasıl böyle hitap eder” ezikliği ise bugün kendini birçok yerde belli eden yeni bir muhafazakâr kuşak refleksi.
Halen kafası çalışan, okuyunca bilgilendiğim birçok muhafazakâr yazar keşfediyorum.
Ama onları değil, her gün en önde ezik muhafazakâr Akif gibileri görüyorum.
Akif utanmış ya.
Ben de onun utanmasına utandım.
Böyle bir yazı yazıp etrafta “Gazeteciyim” diye dolaşabilemesinden utandım.
Biliyorum yine yapacak.
Eleştirmekten korkanların elinde yine allanıp pullanacak.
Köprü olacak.
Bağlantı olacak.
Sonra da benimki gibi yazılar bulup fırsattan istifade bir yerlere mektuplar gönderip duracak.
Ama eminim... Bir gün sadece benim yazılarımdan değil, bugünlerde yazdığı kendi yazılarından da utanacak."