Hürriyet satıldı mı, yoksa el mi değiştirdi? ‘Devlet gazetesi’ ne demek?
Fehmi Koru, Doğan Medya Grubu'ndan Demirören Medya Grubu'na satılan Hürriyet Gazetesi ile ilgili olarak yıllardır dillendirilen "devlet gazetesi" ifadesini irdeledi.
Türk medyasının önde gelen gruplarından Aydın Doğan'ın Onursal
Başkanlığı'nı yaptığı Doğan Holding, daha önce Vatan ve Milliyet
gazeteleri için masaya oturduğu Erdoğan Demirören ile bu kez tüm
medya kuruluşlarının satışı konusunda anlaştı. İki grup arasında
gerçekleşen görüşmeler sonunda 1 Mayıs'ta 70'inci yaşını kutlamaya
hazırlanan Hürriyet Gazetesi'nin de yer aldığı, Doğan Grubu'na ait
tüm medya kuruluşları borçlar düşüldükten sonra 890 milyon dolar
bedel ile Demirören Grubu'na satıldı.
Fehmi Koru, şahsi web sitesinde hem Türk medyasının hem de grubun
amiral gemisi olan Hürriyet ile ilgili olarak yıllardır
dillendirilen 'Devlet gazetesi' iddiasını mercek altına aldı. Koru
geçmişten günümüze Hürriyet'in geçirdiği safhaları ortaya dökerek
bu iddia çerçevesinde 'satıldı mı yoksa el mi değiştirdi' sorusuna
cevap aradı.
İşte Koru'nun bugünkü "Hürriyet satıldı mı, yoksa el mi
değiştirdi? ‘Devlet gazetesi’ ne demek?" başlıklı o
yazısı:
Hürriyet’in satılışını yorumlayan yorumlayana. Satış süreci
olağanüstü sessiz götürüldüğü ve anlaşma birdenbire açıklandığı
için olmalı bu. Yoksa Hürriyet ilk kez el değiştirmiyor.
Erol Simavi 1991 yılında Hürriyet’i satmaya karar vermiş, ilgi
duyan bir yabancı ile görüştükten sonra, onun teklif ettiği fiyatın
neredeyse yarısına gazetesini Aydın Doğan’a devretmişti.
Şimdi de Aydın Doğan Erdoğan Demirören’e devretmiş oluyor
Hürriyet’i… Kimileri bunun daha önce açıklanmış piyasa değerinin
bayağı altında gerçekleştiğini ileri sürüyor.
Gazeteyi satan Erol Simavi ülkeyi terk edip İsviçre’ye yerleşmişti;
bütün hayatı İstanbul’da geçmiş, geniş çevresiyle tanınan biri
olmasına rağmen…
Doğan Ailesi yerlidir, fertleri herhalde burada kalacaktır;
bazıları “Onlar da gidecektir” diyorlarsa da…
Satıldı mı, el mi değiştirdi?
Her gazete satılır, fakat bazı gazeteler için kullanılması daha
doğru olan ‘el değiştirme’ fiilidir.
Hürriyet 1991’de el değiştirmişti; şimdi ‘Hürriyet Daily News’
adını taşıyan İlhan Çevik tarafından 1961 yılında Ankara’da
kurulmuş Turkish Daily News gazetesi de 2001 yılında el değiştirdi;
daha fazla ödemeye hazır alıcılar varken İlnur Çevik tarafından
Aydın Doğan’a devredildi gazete.
Robert Maxwell ölene kadar dünyanın en büyük ikinci medya
patronuydu. Operasyonu İngiltere merkezliydi, ama başka ülkelerde
de gazeteleri ve yayın organları vardı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal
aşırı muhalif Simavi’nin Hürriyet’iyle baş edemeyince Maxwell’i
Türkiye’ye ısındırdı; Simavi-Maxwell görüşmeleri satış kararıyla
sonuçlandı da.
Ancak ne olduysa oldu, daha sonra yatından düşüp ölecek ve
İsrail’de ancak en değerli kişilere ayrılan Zeytin Dağı
eteklerindeki mezarlığa gömülecek Robert Maxwell Hürriyet’in sahibi
olamadı…
İlk yayınlandığı 1948 yılında, kurucusu Sedat Simavi’nin en son
teknolojiye sahip bir gazete çıkartacak sermayesi bulunmadığı
bilindiği ve makinalar Burla Biraderler tarafından sağlandığı için,
rakipleri Hürriyet için “Yahudi sermayesi” tezviratını devreye
sokmuşlardı.
Aynı yıl İsrail devleti kurulduğu için inananı da bol olmuştu bu
tezviratın.
Kıbrıslı Simavi Ailesi için ‘Selanikli’ yakıştırması yapanlar da
çıkmıştı.
“Türkiye Türklerindir” başlığı
Cevap Sedat Simavi’den gelmişti:
“Bu gazeteye on paralık yabancı sermaye sokmadım; ben yüzde yüz su
katılmamış Türk’üm ve Türklüğün ideallerini tahakkuk ettirmek için
bu gazeteyi çıkarıyorum…” (11 Aralık 1949)
Simavi, bu cevaptan bir ay önce de (Kasım 1949’da), gazetenin
logosunun yanına “Türkiye Türklerindir” sloganını
yerleştirmişti.
Hatırlayacaksınız: Bir ara ‘Türk’ sözcüğü yerine ‘Türkiyelilik’
yaygın kullanıma sokulduğunda, birileri “Türkiye Türklerindir”
sloganının kaldırılması yolunda bir kampanya açmış, gazetenin o
zamanki yönetmeni, Ertuğrul Özkök, köşesinde şu şaşırtıcı
açıklamayı yapmıştı:
“PATRON BİLE / Bazen çok liberal çevrelerde, ‘O cümleyi çıkarmayı
düşünmüyor musunuz’ sorularıyla karşılaşırım. / Her defasında
verdiğim cevap şudur: / ‘O cümleyi oradan çıkarmaya ne benim, ne de
Hürriyet’in sahibinin gücü yeter.’ /İstesek de çıkaramayız.”
İşte böyle; ‘patron’ konumundaki kişinin tasarruflarının sınırlı
olduğu bir gazetedir Hürriyet.
Bu sebeple de, “Hürriyet aslında devletin gazetesidir” iddiasını
seslendirenler vardır.
Devletin gazetesi mi?
Röportaj yazarlığına Hürriyet’te başlamış Nuriye Akman, 2002
yılında, başka bir gazete adına eski patronuyla görüştüğünde, usta
bir manevrayla, ‘devletin gazetesi’ olma iddiasını da sorularının
arasına sıkıştırıvermişti.
“Hürriyet’i parası olan herkes satın alabilir mi?” sorusuna Aydın
Bey’in atlatma bir cevap vermesi üzerine, bu defa Milliyet için
“Mek parmak solda” tespitini onun ağzından duyunca başka bir deneme
yapıyor Nuriye Akman.
Sorusu şu: “Milliyet mek parmak soldaysa Hürriyet nerede?”
Bakın konuşma nasıl gelişiyor:
“Nuriye Akman (NA)- Siyasi görüşünüzü açıklarken, ‘mek parmak
soldayım’ dermişsiniz.
Aydın Doğan (AD)- Evet, ben onu Milliyet gazetesi için
söyledim.
NA- Nedir ‘mek’? Bir Kelkit lafı mı?
AD- Evet, çok az demek…
NA- Milliyet ‘mek parmak’ soldaysa, Hürriyet nerede?
AD- Hürriyet devlet gazetesi daha çok.
NA- Güzel! Demin devlet gazetesi olduğunu kabul etmiyordunuz, şimdi
itiraf ettiniz. (Kahkahalar)
AD- Bunun için fazla konuşmamak lazım. (Kahkahalar) Ben bir kadeh
içmiş olsaydım, sen beni felaket konuşturacaktın demek.
NA- Hürriyet’i herkese verirler mi derken, bunu demek
istiyordum.
AD- İyi ediyordun. (Kahkahalar) Ne diyeyim?”
Görüşmenin burasında Aydın Bey’in kasketini yere çaldığını da daha
sonra öğrenecektim.
İşte böyle bir gazetedir Hürriyet ve şimdi Demirören Ailesi’nin
eline devredilmiştir.
Anılarda yazılacak mı?
Aydın Doğan anılarını yayınladığında bu konuya da girecek midir
acaba merakındayım.
Kendi ağzından anlattıkları yazıya döküldü ve önce biri, sonra bir
diğeri olmak üzere iki farklı yazar neredeyse bin sayfayı bulan
metin üzerinde çalıştı. Aydın Doğan, anılarına daha kolay okunmaya
yarayacak son şekli vermesi için, metni, gazetesinin önemli bir
yazarına teslim etti.
Son zamanlarda evinden fazla dışarı çıkamayan o yazar herhalde
anılara son dokunuşları yapma fırsatı bulmuştur.
“Medyada yeni bir dönem başlayacaktır” deniliyor; bakalım nasıl bir
dönem olacak bu yeni dönem…