06 Ara 2010 14:26
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:51
HÜRRİYET POLİS MUHABİRİ TOYGUN ATİLLA'NIN FOTOĞRAFI ÖRGÜT DOSYASINA NEDEN KONULDU?
Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici deneyimli polis muhabiri Toygun Atilla'yı şoka sokan olayı köşesine taşıdı ve sordu: Muhabire gözdağı vermenin yeni yolu bu mu?
Muhabire gözdağı vermenin yeni yolu
Ankara polisi, geçen hafta bir operasyon düzenledi. Operasyon, “Türk-Kürt çatışması çıkartmaya çalıştığı, bazı gazeteci ve yazarlara da tehdit mesajları gönderdiği” iddia edilen “Türk İntikam Birliği Teşkilatı” adlı bir örgüte yönelikti. Bu operasyonla ilgili olarak bir internet sitesinde çıkan haberi gören, Hürriyet’in deneyimli polis muhabiri Toygun Atilla, şoka girdi. Bu kadar şaşırmasının nedeni, operasyonda tutuklanan sanıklardan biriyle kendisinin yan yana çekilmiş bir fotoğrafının haberde kullanılmasıydı!
Toygun Atilla, biraz sakinleştikten sonra hatırladı o fotoğrafın çekildiği gün yaşadıklarını:
“Hasan Gürbüz, Ergenekon davasında aralarında emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, avukat Hüseyin Buzoğlu, avukat Serdar Öztürk, yazar Ergun Poyraz ve emekli Albay Levent Göktaş’ın da bulunduğu birçok sanığın avukatlığını yapıyor. O nedenle de Hasan Gürbüz ile sık görüşüyorum. 17 Eylül 2009 günü Taksim’deki Süper adlı bir restoranda buluşmuştuk kendisiyle. Bu görüşme sürdüğü sırada masaya Hasan Gürbüz’ün aile dostu ve müvekkili olduğunu öğrendiğim Ozan İşleten de dahil oldu. Zaten yarım saat sonra da eve gideceğini söyleyerek masadan ayrıldı. O gün ilk defa karşılaştığım Ozan İşleten’i geçen ay yine Hasan Gürbüz’ün ofisinde gördüm. Sonra bir kere de kurduğu internet sitesiyle ilgili olarak beni aradı, konuştuk. Bütün tanışıklığımız bu kadar. O ilk günkü karşılaşma anının polis tarafından ölümsüzleştirildiğini birkaç gün önce çıkan haberden öğrendim.”
Ozan İşleten, o gün Atilla ve Gürbüz’ün oturduğu masaya geldiği sırada Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün yürüttüğü soruşturma kapsamında mahkeme kararıyla dinleniyor ve izleniyormuş. O nedenle de polis, fotoğraflarını çekmiş.
Buraya kadar her şey normal. Polis, elbette takip ettiği bir kişinin fotoğraflarını çekecek ve o kareye giren herkesi de soruşturma kapsamına alacak. Nitekim öyle de olmuş, araştırılmış soruşturulmuş. Fakat sonuçta da ne avukat ile ilgili bir işleme gerek duyulmuş, ne de gazeteci ile ilgili.
Peki şüpheli Ozan İşleten’in, polisteki sorgusu sırasında Taksim’deki restoranda tanıştıklarını, daha önceden tanımadığını söylemesine ve aralarında örgütsel bir ilişki tespit edilememesine rağmen Toygun Atilla’nın fotoğrafı o soruşturma dosyasına neden konur? Dosyaya konulmasını da geçtim, gizli kalması gereken o dosyadan neden ve nasıl sızdırılır?
Üstelik servis edilen fotoğrafta oklar çıkarılıp Toygun Atilla, Hasan Gürbüz diye isimleri yazılıyor. Ama nedense gazeteci ve avukat oldukları belirtilmiyor! Böyle bir olayın ardında iyi niyet aramak safdillik olur.
Bir gazetecinin bir avukatla yaptığı mesleki bir görüşmenin fotoğrafını örgüt dosyasına koyup onun da bir yerlerde bu şekilde yayınlanmasını sağlamanın tek amacı olabilir, o da gazeteciyi itibarsızlaştırmak ve gözdağı vermek! Bu da gazetecilere karşı yeni bir yöntem olsa gerek. Beni asıl ürküten, bu yargısız infazın resmi makamlar tarafından aleni biçimde yapılabilmesi...
Ankara polisi, geçen hafta bir operasyon düzenledi. Operasyon, “Türk-Kürt çatışması çıkartmaya çalıştığı, bazı gazeteci ve yazarlara da tehdit mesajları gönderdiği” iddia edilen “Türk İntikam Birliği Teşkilatı” adlı bir örgüte yönelikti. Bu operasyonla ilgili olarak bir internet sitesinde çıkan haberi gören, Hürriyet’in deneyimli polis muhabiri Toygun Atilla, şoka girdi. Bu kadar şaşırmasının nedeni, operasyonda tutuklanan sanıklardan biriyle kendisinin yan yana çekilmiş bir fotoğrafının haberde kullanılmasıydı!
Toygun Atilla, biraz sakinleştikten sonra hatırladı o fotoğrafın çekildiği gün yaşadıklarını:
“Hasan Gürbüz, Ergenekon davasında aralarında emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, avukat Hüseyin Buzoğlu, avukat Serdar Öztürk, yazar Ergun Poyraz ve emekli Albay Levent Göktaş’ın da bulunduğu birçok sanığın avukatlığını yapıyor. O nedenle de Hasan Gürbüz ile sık görüşüyorum. 17 Eylül 2009 günü Taksim’deki Süper adlı bir restoranda buluşmuştuk kendisiyle. Bu görüşme sürdüğü sırada masaya Hasan Gürbüz’ün aile dostu ve müvekkili olduğunu öğrendiğim Ozan İşleten de dahil oldu. Zaten yarım saat sonra da eve gideceğini söyleyerek masadan ayrıldı. O gün ilk defa karşılaştığım Ozan İşleten’i geçen ay yine Hasan Gürbüz’ün ofisinde gördüm. Sonra bir kere de kurduğu internet sitesiyle ilgili olarak beni aradı, konuştuk. Bütün tanışıklığımız bu kadar. O ilk günkü karşılaşma anının polis tarafından ölümsüzleştirildiğini birkaç gün önce çıkan haberden öğrendim.”
Ozan İşleten, o gün Atilla ve Gürbüz’ün oturduğu masaya geldiği sırada Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nün yürüttüğü soruşturma kapsamında mahkeme kararıyla dinleniyor ve izleniyormuş. O nedenle de polis, fotoğraflarını çekmiş.
Buraya kadar her şey normal. Polis, elbette takip ettiği bir kişinin fotoğraflarını çekecek ve o kareye giren herkesi de soruşturma kapsamına alacak. Nitekim öyle de olmuş, araştırılmış soruşturulmuş. Fakat sonuçta da ne avukat ile ilgili bir işleme gerek duyulmuş, ne de gazeteci ile ilgili.
Peki şüpheli Ozan İşleten’in, polisteki sorgusu sırasında Taksim’deki restoranda tanıştıklarını, daha önceden tanımadığını söylemesine ve aralarında örgütsel bir ilişki tespit edilememesine rağmen Toygun Atilla’nın fotoğrafı o soruşturma dosyasına neden konur? Dosyaya konulmasını da geçtim, gizli kalması gereken o dosyadan neden ve nasıl sızdırılır?
Üstelik servis edilen fotoğrafta oklar çıkarılıp Toygun Atilla, Hasan Gürbüz diye isimleri yazılıyor. Ama nedense gazeteci ve avukat oldukları belirtilmiyor! Böyle bir olayın ardında iyi niyet aramak safdillik olur.
Bir gazetecinin bir avukatla yaptığı mesleki bir görüşmenin fotoğrafını örgüt dosyasına koyup onun da bir yerlerde bu şekilde yayınlanmasını sağlamanın tek amacı olabilir, o da gazeteciyi itibarsızlaştırmak ve gözdağı vermek! Bu da gazetecilere karşı yeni bir yöntem olsa gerek. Beni asıl ürküten, bu yargısız infazın resmi makamlar tarafından aleni biçimde yapılabilmesi...