Hürriyet Okur Temsilcisi'nden 'Barış Atay' çıkışı: 'Ahmet Hakan, gazetecilik sınırlarını aşmış'
Ahmet Hakan'ın Barış Atay'ı hedef alan yazısı ve bu yazının ardından Atay'ın gözaltına alınması, geçtiğimiz haftaya damga vurmuştu.
Başbakanlığı döneminde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın müşavirliği
görevini yürüten Yusuf Yerkel, 301 madencinin hayatını kaybettiği
Soma'da, bir işçiye tekme atarken görüntülenmişti. Yerkel, yıllar
sonra yaptığı açıklamada kamuoyunda özür dilediğini duyurmuştu.
Söz konusu özrün ardından Atay, kişisel Twitter hesabında "Hepiniz
ağlayarak özür dileyeceksiniz. O gün geldiğinde; affedeni, acıyanı,
yargılamaktan vazgeçeni de unutmayacağız! Yok öyle 'torunlarla
emeklilik, hepimiz kardeşiz, kavga istemiyoruz' falan.Her şey yeni
başlıyor. Bu ülkeye, insanına yaptıklarınızın hesabını
vereceksiniz" paylaşımını yapmıştı.
Ahmet Hakan da, bir sonraki gün yayımlanan yazısında Atay’ın
sözlerini paylaşarak, İnce ve Akşener’e seslenmiş “Sayın Muharrem
İnce! Sayın Meral Akşener! Lütfen bu adama haddini bildiriniz"
ifadesini kullanmıştı.
Hakan'ın söz konusu yazısının ardından Atay, gözaltına alınmıştı.
Kamuoyunda tepki çeken bu gözaltı sırasında sosyal medya
kullanıcıları, Hakan için "tetikçi" benzetmesi yapmıştı.
Hürriyet Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, bu olayı
değerlendirdi. Bildirici, "Ahmet Hakan, Barış Atay’ın “haddinin
bildirilmesini” isteyerek gazetecilik sınırlarını aşmış.",
dedi.
İşte Bildirici'nin "Had bildirme işi" başlıklı o
yazısı:
SANATÇI Barış Atay, Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’in, dört yıl
önce Soma’da tekmelediği madenciden özür dilemesi üzerine
Twitter’da yazmıştı:
“Hepiniz ağlayarak özür dileyeceksiniz. O gün geldiğinde affedeni,
acıyanı, yargılamaktan vazgeçeni de unutmayacağız! Yok öyle
‘torunlarla emeklilik, kavga istemiyoruz’ falan. Her şey yeni
başlıyor. Bu ülkeye, insanına yaptıklarınızın hesabını
vereceksiniz.”
Ahmet Hakan da bu sözleri alıntılayarak cumhurbaşkanı adayları
Muharrem İnce ve Meral Akşener’e “Lütfen bu adama haddini
bildiriniz” çağrısında bulundu. Bu yazının ertesi günü de polisler
Barış Atay’ı gözaltına alınca Ahmet Hakan, sosyal medyada “Barış
Atay’ı hedef göstermekle” suçlandı.
Frankfurt’tan e-posta gönderen Mustafa Demirkol adlı okur “Sayın
Hakan yazısında hem davacı, hem davacı avukatı hem de savcı rolünü
üstlenmiştir” diyerek, bu suçlamalara katıldığını belirtti.
Abdullah Sarkaya, Selçuk Esen ve başka okurlar da Ahmet Hakan’ın
“Atay’ı hedef gösterdiğini” savundu.
Okur Temsilcisi (Ombudsman) olarak konuyu inceledim. Barış Atay
mesajında yargıda hesap sorulmasından söz etmiş, düşüncesini
açıklamış. Şiddet çağrısı ya da yasa ve hukuk dışı bir unsur
göremedim.
Ahmet Hakan ise bu düşüncesi nedeniyle “Atay’ın haddinin
bildirilmesi” çağrısında bulunuyor. Açıkçası, TDK sözlüğündeki
tanımıyla “sert bir karşılıkla uslandırılmasını, yola
getirilmesini, cezalandırılmasını” istemiş oluyor.
Bir yazar, elbette eleştirebilir ama kimsenin düşüncesini dile
getirmesine set çekmeye çalışamaz, sırf düşüncesini açıkladığı için
uslandırılmasını, cezalandırılmasını isteyemez. Zira bir kişiyi
yargılamak, hüküm bildirmek gazeteciye düşmez.
Ahmet Hakan, Barış Atay’ın “haddinin bildirilmesini” isteyerek
gazetecilik sınırlarını aşmış. Düşünce ve ifade özgürlüğünü
sınırlayan onca örnek varken böyle bir yazının İnce ve Akşener’den
önce polisi yargıyı harekete geçireceğini, onu trol’lerin hedefi
haline getireceğini tahmin etmek de zor değildi.
Gerçi Türkiye’de son yıllarda olağan hale geldi ama ben yine de
hatırlatayım: Siyasetçilere neyi, nasıl yapacaklarını söylemek, yol
göstermek, onlara akıl vermek de gazetecinin işi değildir.