29 Tem 2014 15:03 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 16:30

Hürriyet okur temsilcisinden Akif Beki'ye ayar!

Hürriyet yazarı Akif Beki'nin sahur dayağı haberleri ile ilgili yorumuna gazetenin okur temsilcisinden çarpıcı bir yanıt geldi.

Beşiktaş'ta bir barda sahur vakti içki içenlere 2 kişinin "siz nasıl müslümansınız" denilerek döner bıçağı ve sandalyelerle saldırdığı iddiasının izini süren Hürriyet gazetesi yazarı Akif Beki, 17 Temmuz günü köşesinde Sahur dayağı'nın arka planını yazmıştı.

"Al sana Ramazan dayağı" başlıklı yazısında Beki, kendi gazetesinin habercilik anlayışını eleştirmiş ve şöyle yazmıştı:

"Sordum polise, hırgüre karışan saldırganların ikisi değil üçü de gözaltına alınmış. Mağdurlar davacı olmadığı halde, kamu davası için yasal süreç de başlamış.
(...)
Haberi veren gazetelerde takip haberi göremiyorsunuz. Sonra ne oldu, kavga nasıl çıktı, polis ne yaptı, saldırganlar yakalandı mı?
Fikri takip ne arar...
'Sahur dayağı' başlığı atıldı mı, atıldı.
Misyonunu tamamladı, mevzu orada kapandı demektir..."

OKUR TEMSİLCİSİNDEN YANIT VAR

Hürriyet yazarı Beki'nin bu eleştirilerine gazetesinin okur temsilcisi Faruk Bildirici'den yanıt geldi. Bildirici, "Son yıllarda bazı medya kuruluşlarında bir ramazan geleneği oluştu. Ramazan başlarken, “Hürriyet ramazanda oruç ve dayak haberleri bekliyor” gibisinden tuhaf haberler yapıyorlar" diyerek başladığı yazısında Beki'nin söz ettiği haberin Hürriyet'te yayımlanmış olamayacağının altını çizdikten sonra, "olayın tarafları dururken sadece polise sormak, gerçeği ortaya çıkarmayı sağlayacak bir gazetecilik yöntemi değil" yazdı.

Bildirici, Beki'nin sahur dayağı yorumundan yola çıkarak bir de gazetecilik dersi vardi: "Gazeteci, somut olaylar üzerinden, bilgi, belgeyle ama önyargısız ve daha önemlisi tarafsız bakmalı olgulara. Kaldı ki, bu ülkenin geçmişinde oruç dayağı hatta cinayet vakaları hiç mi olmadı?"

İşte Hürriyet okur temsilcisinin Hürriyet yazarına ayar verdiği yazıdan çarpıcı bölümler:

ÜZERİNDE DURMAYACAKTIM AMA...

Kimi internet sitelerinde 17 Temmuz’da çıkan “Akif Beki’den Hürriyet’e ramazan ayarı” ve “Akif Beki’den Hürriyet’e ramazan dayağı” haberlerini görmesem yine ciddiye almayacaktım bu haberleri. Ama konu bir Hürriyet yazarının “Ramazan ayarı” olunca, üzerinde durma gereği duydum.
Öncelikle Akif Beki’nin, “Hürriyet’e ramazan ayarı” haberlerinde alıntılanan “Al sana ramazan dayağı” başlıklı yazısına baktım. Beki, daha önceki bir yazısını hatırlatarak girmişti konuya:

“10 Temmuz’da (Tayyip Erdoğan’a oy vermek orucu bozar mı?) yazının çıktığı gün, ‘Sahur dayağı’ başlıkları da atıldı. Hani nispet yapılsa bu kadar olur. Beşiktaş Alaybeyi Sokak’ta bir barda oturan gençlere ‘Sahurda gürültü yapmayın, biz sahur yapacağız’ denilerek ellerinde döner bıçağı bulunan 2 kişi sandalyelerle saldırmış. ... Sordum polise, hırgüre karışan saldırganların ikisi değil üçü de gözaltına alınmış. ... Ramazan dışında da örnekleri yaşanan nahoş içkiyi taşıyamama vakalarından biri. Haberi veren gazetelerde takip haberi göremiyorsunuz. Sonra ne oldu? Kavga nasıl çıktı, polis ne yaptı, saldırganlar yakalandı mı? Fikri takip ne arar.”

BEKİ HÜRRİYET'E AYAR VERMİŞ OLAMAZ ÇÜNKÜ...

Beki, 10 Temmuz gecesi yaşanan bir saldırıya tanık olan Halk TV muhabirinin yazdığı ve bazı internet siteleri ile gazetelerde çıkan haberi eleştirdiği yazısında özetle böyle diyordu. Eleştirdiği haberlerin Hürriyet’te çıktığından bahsetmiyordu. Zaten bahsedemezdi de...

Çünkü Hürriyet ve hurriyet.com.tr’de olayın ertesi günü “Sahur dayağı” haberi yoktu. “Akif Beki’den Hürriyet’e ramazan ayarı” başlıkları atılmasına neden olan haber de Beki’nin yazısının gazetede yayımlandığı gün olan 17 Temmuz’da hurriyet.com.tr’de çıkmıştı. Beki bu haberi de görmüş olamaz.

“Sahurda içki bıçağında herkes serbest” başlıklı bu haber, aslında bir takip haberiydi. Soruşturmayla ilgili gelişmeler derlenmiş, saldırganlar ile mağdurların ifadelerine de yer verilmişti haberde. “Sahurda saldırı sanıkları yakalandı” başlıklı bu haberden kısaca aktarayım:

“Gençlere ‘Gürültü yapmayın, biz sahur yapacağız’ denilerek ellerinde döner bıçağı da bulunan bir kişi ile iki kişi de sandalyelerle saldırdı. Yaralanan Duygu adlı genç kız ‘Sahur vakti iki kişi geldi (Siz nasıl Müslümansınız) dedi ve sandalyeleri başımıza geçirerek bir anda saldırmaya başladı. Emniyette sorguya alınan üç kişi ifadelerinde ‘Gruptakiler bağırıp çağırarak içki içiyorlardı. Oruç zamanı yaptıklarının doğru olmadığını, böyle alkol almamaları gerektiğini söyledik. Biz uyarınca içlerinden biri ‘Başlarım sizin orucunuza’ dedi. Bu nedenle olay yaşandı.”

SALDIRGANLAR İÇKİ İÇMEMİŞ, TERSİNE...

Sanırım bu ifadeler, “bir içkiyi taşıyamama vakası”na işaret etmiyor. Zira saldırganlar barda oturmuyormuş, içki içmemişler ki “içkiyi taşıyamamış” olsunlar! Saldırmalarının da Beki’nin yorumunun tersine ramazan ve sahurla ilgisi olduğu açık; iki tarafın ifadeleri de bunu gösteriyor.

BEKİ POLİSE SORMUŞ AMA...

Beki’nin konuştuğu polislerin ise doğru bilgi vermediği anlaşılıyor. Zaten olayın tarafları dururken sadece polise sormak, gerçeği ortaya çıkarmayı sağlayacak bir gazetecilik yöntemi değil. Zira biz gazeteciler biliriz ki, “resmi ağızlar” çoğu zaman doğru bilgi vermez bu ülkede.

BU HABERDE GAZETECİLİK DERSİ VAR

Sonuçta, “Sahur dayağı” vakasından çıkan bir gazetecilik dersi var; gazeteci hiçbir olaya önyargıyla “Olmaz”, “Olamaz” diye yaklaşmamalı. “Ramazan, sahur, oruç nedeniyle dayak olmaz. Bugüne değin yazılanların hepsi de senaryo idi” gibi bir bakışla gazetecilik yapmamalı. Gazeteci, somut olaylar üzerinden, bilgi, belgeyle ama önyargısız ve daha önemlisi tarafsız bakmalı olgulara. Kaldı ki, bu ülkenin geçmişinde oruç dayağı hatta cinayet vakaları hiç mi olmadı?