Hürriyet okur temsilcisi magazin yazarına ayar verdi; Mesleğimizle bağdaşmıyor!
Faruk Bildirici, Hürriyet magazin yazarı Onur Baştürk'ü eleştirdi, "Gazetecinin ‘pazarlama’larda ‘rol’ alması mesleğimizle bağdaşmıyor" yazdı.
Hürriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Faruk Bildirici, Hürriyet magazin
yazarı Onur Baştürk’ün akıllı telefon üreticisi HTC’nin yeni
ürününü köşesinde tanıttığı yazıyı eleştirdi.
BAŞTÜRK "Tİ'YE ALDIM" DİYE KENDİNİ SAVUNDU
Baştürk, “Selfie'yi flaşla çekmene olanak sağlayan HTC'nin yenisi
de bu ana hedefe çok iyi odaklanmış bir pazarlama harikası”
ifadelerini “‘Pazarlama harikası’ tanımı takdir edersiniz ki, övgü
değil, aksine durumu hafiften ti’ye almaktır” diye savundu.
HER GEZİYE GÖTÜREN HABER OLACAKSA VAY HALİMİZE
Bildirici ise, “Bu cümlede bir ‘ti’ye alma’ hali göremedim doğrusu.
Aksine sorun tam da bu. Gazetecilerin ‘pazarlama’nın parçası haline
getirilmesi. ‘Demode’ denebilir ama ben gazetecinin
‘pazarlama’larda ‘rol’ almasını mesleğimizle bağdaştıramıyorum.
Gezi harcamasını karşılayan her şirket haber ya da yazı konusu
olacaksa vay halimize” ifadelerini kullandı.
Baştürk, cep telefonu lansmanı için kendisini bir grup gazeteciyle
birlikte New York'ta misafir eden HTC için kaleme aldığı yazıda,
“HTC'nin yeni telefonu Desire Eye'ın dünya lansmanı için bir dans
stüdyosunun çatısındaydık... Selfie'yi flaşla çekmene olanak
sağlayan HTC'nin yenisi de bu ana hedefe çok iyi odaklanmış bir
pazarlama harikası” ifadesini kullanmıştı. Yazısına, şirket
gezisinde misafir edildiği yolunda okurları uyarıcı bir not
koymayan Baştürk, ağırlanan gazetecilere telefon hediye edilip
edilmediği konusunda da bir bilgi vermemişti.
Bildirici’nin “Onur Baştürk'ün 13 Ekim'de Kelebek'te yayımlanan
‘Bin like uğruna havalan ey dansçı!’ başlıklı yazısına ilk eleştiri
T24 haber sitesinden geldi” dediği ve “Lansman gazeteciliği”
başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
LANSMAN GAZETECİLİĞİ
Onur Baştürk'ün 13 Ekim'de Kelebek'te yayımlanan "Bin like uğruna
havalan ey dansçı!" başlıklı yazısına ilk eleştiri T24 haber
sitesinden geldi.
“Gazeteci şirket gezisinde ağırlandı ve yazdı: Bu cep telefonu
harika kuzum!” başlıklı bu yazı, internet medyası ve sosyal medyada
yankılandı. Ardından bu yöndeki eleştiriler okurlardan da gelince
konuyu Baştürk’e sorma gereği duydum:
“Evet, HTC lansmanına dünyanın birçok ülkesindeki life-style
yazarıyla birlikte Türkiye’den Hürriyet adına ben davet edildim.
Yazıda ise zaten bunun bir davet olduğu, tüm dünyadan basın
mensuplarının lansman için New York’a davet edildiği
belirtiliyordu. Bunu eleştirenleri ise demode bulduğumu
belirtmeliyim. Bu tür dünya lansmanları hep yapılır ve tüm dünyadan
gazeteciler davete -isterlerse- icabet eder. Nasıl bir içerikle
yazacakları ise onlara kalmıştır. Telefon söz konusu lansman
sırasında elimize verildi, denedik, fotoğraf çektik ve üç saat
sonra da paket halinde geri verdik. Bu konuda çok titizler merak
etmeyin, telefonu teslim etmeyen lansmanın olduğu binadan
ayrılamıyordu.”
Baştürk’e, yazısında HTC’nin yeni cep telefonunu övmesine ve
“harika” diye nitelendirmesine yönelik eleştirileri de
hatırlattım:
“Bu bir HTC yazısı değil, instagramla beraber hayatımıza giren
fotoğraf furyasına dair bir analiz yazısıdır. Elbette lansmandan
ilham alınmıştır. Çünkü gidişata dair o bir veridir. ‘Harika’
olarak nitelendirilen ise HTC’nin bir ‘pazarlama harikası’ olduğu
ve bu hedefe odaklanmasıdır. Makine değil, stratejidir yani söz
konusu olan. Ve ‘pazarlama harikası’ tanımı takdir edersiniz ki,
övgü değil, aksine durumu hafiften ti’ye almaktır.”
Baştürk’ün yanıtlarını aldıktan sonra yazısını ve eleştirileri bir
kez daha okudum. Gazetecilerin şirketlerin harcamaları karşıladığı
“lansman” gezilerine çıkması konusundaki düşüncem biraz daha
pekişti. Neden?
Önce adını koymak gerek. “Lansman” denilen ve reklamcıların çok
sevdiği sözcüğün Türkçesi “piyasaya sunma tanıtımı” yani bir ürünün
ilk reklamı. Burada da HTC gibi uluslararası bir firmanın yeni cep
telefonu modelinin reklamı için düzenlediği New York gezisi söz
konusu. Yoksa neden gezi masraflarını karşılayıp onca gazeteciyi
oralara götürsün firma?
Baştürk’ün “Bin like uğruna havalan ey dansçı” yazısı da HTC’nin bu
beklentisini karşılıyor. Zira yazı, yeni model cep telefonunun
hareketli fotoğraflar ve selfie’leri ne kadar iyi çektiğini
anlatmaya odaklanmış. Hatta övgüsünü şu cümleyle taçlandırıyor:
“Selfie’yi flaşla çekmene olanak sağlayan HTC’nin yenisi de bu ana
hedefe çok iyi odaklanmış bir pazarlama harikası.” Bu cümlede bir
“ti’ye alma” hali göremedim doğrusu. Aksine sorun tam da bu.
Gazetecilerin “pazarlama”nın parçası haline getirilmesi. “Demode”
denebilir ama ben gazetecinin “pazarlama”larda “rol” almasını
mesleğimizle bağdaştıramıyorum. Gezi harcamasını karşılayan her
şirket haber ya da yazı konusu olacaksa vay halimize.
Doğan Yayın İlkeleri’ne, “yayın amaçlı gezilerin harcamalarını
kurumun karşılayacağı” ilkesinin konulmasının amacı da ticari
çıkarların gazeteciliğin gereklerinin önüne geçmesini önlemekti
zaten. Birim yöneticilerinin “davetli gezilere” izin koşulu da
habercilikle ilgili istisnai durumlar için öngörülmüştü.
Hürriyet İlkeleri’ndeki “ürün, şirket ve markalar arasında ayrım
yapılmaması” da sorunun başka bir yanı. Benzer işlevi yerine
getiren onlarca cep telefonu varken, “hayatımıza giren fotoğraf
furyasına dair bir analiz yazısı”nda sadece HTC’nin yeni modelinden
bahsetmek durumunda kalmak böyle bir geziye gitmenin faturasıdır
aslında.
Kaldı ki, Baştürk, iki yıl önce HTC’nin “İstanbul’un hızını HTC One
serisi ile anlat” kampanyasında da rol almış. Bu reklam videosu da
halen sosyal medyada yayında…