"HÜRRİYET GAZETESİNE BENZEYEN KADIN NASIL OLURMUŞ?....." İŞTE NUR ÇİNTAY'IN KALEMİNDEN BU SORUNUN YANITI!.....
"Kadın mantoyu giysin, pırlanta isteyecek, pırlanta gelsin, Büyükada'da köşk özleyecek, köşke yerleşsin, otomobil arayacak ve nihayet kocasından, Tarzan yapılı, bıyıkları henüz terlemiş bir delikanlı ile köşkte kendisini yalnız bırakmasını isteyecek!
Hürriyet gazetesine benzeyen kadın nasıl olurmuş?
Önsözü genellikle, hadi hızlı diyelim, geçeriz.
Bu defa, daha önceki işlerini de azıcık bildiğim için herhalde, okuyasım tuttu.
"Çocukluğumda bana yasak edilen ve zararlı bulunan pek çok şeyle ilgili çalışmalar yapıyorum" diyor Levent Cantek, "Geçmişte yasak edilen şeylerin bugün küçümsendiğini, faydasız ve anlamsız bulunduğunu görmek beni hırslandırıyor. Doğrusu, küçümsenen ya da önemsiz bulunan; yasaklanan ya da yasaklanmak istenen her şey ilgimi çekiyor. Eski gazeteleri, o küçümseyici dili, cümlelerdeki iştah ve harareti yakalamak için taradığımı itiraf etmeliyim."
Levent Cantek, İletişim Yayınları'ndan çıkan 'Cumhuriyetin Büluğ Çağı/Gündelik Yaşama Dair Tartışmalar (1945-1950)' kitabına neden bu adı verdiğini de şu teklifle anlatmış:
"Cumhuriyet'in inşa süreci (1923-1933 ya da 1923-1938) için birçok araştırmacı 'Cumhuriyet'in çocukluğu' ifadesini kullanmıştır. Bu çalışmada aynı dönemi izleyen kırklı yılları bir bütün olarak 'Cumhuriyet'in Büluğ Çağı' olarak adlandırmayı öneriyorum. Gerek babanın yokluğundan kaynaklanan hayal kırıklığı, gerekse büluğ çağının psikolojik sorunları bir eğretileme olarak kırklı yıllarda yaşananlara uygun düşmektedir. Genç olmak övgüyle anılmayı sağladığı gibi ebeveynin korku ve endişeye kapılması sonucunu getirmektedir. Kırklı yıllarda gençler benzer bir biçimde hal, tavır ve eğilimleri nedeniyle yoğun olarak eleştirilmişlerdir."
Nezih eğlenceleri sakın sefahat ile karıştırmayalım!
Sırf gençler değil, kadınlar da payını almış! 'Tüketimin-Sosyetenin Kadını' bölümüne bayıldım:
"Rejime yönelik şeriat ve komünizm gibi bütünlüklü/sabitlenmiş düşmanları bir yana bırakırsak, gündelik yaşam içerisinde denetleyici kuşak/entelektüel eleştirilerin en önemli nesnesi gençler ve kadınlardır. Belirli bir tüketim pazarı içinde düşünüldüğünde, en önemli tüketiciler de onlardır. Modernizme, tüketim arzusu ve eğilimlerine ilişkin eleştiri de onlara yönelmektedir. Örneğin Avni Refik Bekman'a göre yaşanan ahlaki buhranın nedenlerinden birisi anormal yaşayış tarzlarıyla sosyete kadınlarıdır:
Öyle bir Türk kadını görmek isteriz ki, lüks hayattan nefret etsin, sefahat âlemlerinden sakınsın, kocasının getirdiği meşru kazançla kanaat ederek mütevazı bir hayata razı olsun, lüks ve sefahat temayülleri yüzünden eşi ile geçinemeyerek mahkemelere düşmesin."
Bekman, 'nezih' eğlencelere karşı değil, yeter ki bunu 'sefahat' ile karıştırmayalım!
"Sinema, tiyatro ve konser gibi medeni ve nezih eğlencelerin şüphesiz çalışan bütün insanlar için kesin bir ihtiyaç olduğunu işaretlemek lazımdır. Ancak ifrat derecesine varan bu sefahat temayüllerinin aile üzerindeki menfi tesirlerini uzun uzadıya izah ve tahlile bilmem lüzum var mıdır?"
Kadın, çorap olmazsa yeni deyimle 'çangırtı' istermiş!
Falih Rıfkı Atay'a göre, kadının tüketim talepleri yuva yıkmaya kadar gidiyor. Peki tehlikenin nasıl önüne geçeceğiz?
"Kadın kocasını çorap için sıkıştırır, borca sokar, zayıfsa hırsız bile eder. Fakat çorap olmazsa, manto ister, yeni deyimle 'çangırtı' ister. Erkekte verecek para veya kadında erkeği imkânsızca bile itaat ettirecek kuvvet bulundukça, iştah camekân değiştirir durur. Kadına yuvasını korumak, yuvasının şeref ve bahtiyarlığını kıskanmak, koca namusunu kendinin ve çocuklarının namusu edi