HÜRRİYET ÇALIŞANLARI YENİ YIL PARTİSİNDE NASIL DAĞITTI? İŞTE O KARELER!..
Hürriyet'in yılbaşı partisinden çok özel kareler... Ertuğrul Özkök, Ahmet Hakan, Sedat Ergin.
Hürriyet Towers 3 yılbaşı partisi...
Bildiğiniz üzere ne zaman Hürriyet binasına gitmem gerekse beni alıyor bir panik hali...
(...)
Bacaklarım istek dışı çarliston yaparlarken, herkesle öpüştüm merhabalaştım, her zamanki gibi çok şeker ve samimiydi herkes.
Bana ikram edilen bir bardak şarabı da götürünce, bu sefer fazla rahatladım, öpemediğim kim varsa gittim teker teker öptüm. Bir de gevezelik vurdu mu beni?
Sedat Ergin'e tüm hastalık seceremi döküverdim.
Patronum Fatih Çekirge'ye "Kilo mu aldınız?" dedim.
Melike Karakartal'ı ayağındaki hugları bana vermesi için taciz ettim. "Ayaklarım kırkbir numara şekerim, beter olursun, ayağındakilerin kıymetini bil" dedi.
Tam bar ortamına alışmıştım ki, bir anda herkes topluca ayağa kalktı.
Ahmet Hakan'a, "Hayırdır parti bitti mi?" dedim. "Saçmalama, hangara gidiyoruz, gazetenin altına. Göksel sahneye çıkacak ya..." dedi.
Hangara doğru yola koyulduk, aman arkadaşlar işte benim bittiğim an odur. Hangar gazetenin taa bir ucu benim bu çizmelerle oraya varmam imkansız.
Eline alsaydın diyeceksiniz. Oldu diyeceğim. Oktay Ekşi, Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin, Fikret Ercan'ın yanında yürüyen ben çizmelerim elimde onlara eşlik edeceğim... Öliyim daha iyi...
Yine aldım telefonumu elime, yine başladım hayali dostumla konuşmaya. Melis'e, Melike'ye "Siz gidin, Amerika'yla acil bir görüşme yapıp yanınıza gelirim" dedim.
Yarım saat bekledim, tüm koridor boşaldı, hatta Göksel sahneye çıktı, ikinci şarkısına başladı, baktım asayiş berkemal, aldım çizmelerimi elime, koştur koştur vardım hangara....
İçeriye girince, bu sefer de sürüden ayrılmış kuzu gibi kaldım mı tek başıma. İçerisi hınca hınç dolu, her yer karanlık, kimi arasam gürültüden telefonunu açmıyor...
Allahtan o sırada dünyanın en tatlı garsonu Hüseyin beni gördü. Halimi anladı bana acıdı, "Gelin" dedi, "Sizinkiler şu masada."
Mutluluktan Hüseyin'i üç kere okudum üfledim, Allah ne muradı varsa versin.
Masaya yaklaşmamla beraber, ayağım kaymaz mı? Önce telefonum masanın ortasına, sonra ortada duran bir kadehi yıkarak Ahmet Hakan'ın kucağına uçtu.
Çantam telefonumu yalnız bırakmadı, önce bir sağ sonra bir sol, hoooop Melike'ye kondu..
Paltomu en son gördüğümde bir yan masaya doğru frizbi hızıyla gidiyordu..
Sağ ayağım burkulmuştu, size acımı ve utancımı anlatamam... Gözümden sicim sicim yaşlar başladı mı akmaya...
İşte o anda masada herkes beni asla unutmayacağım bir sevgi yumağıyla sarmaladılar.
Patronundan, Türkiye'nin en önemli köşe yazarlarına kadar herkesin bana gösterdiği sıcaklık, üzüldüğüm için üzülmeleri, işi espriye vuran egosuz insan halleri, bendeki sicimleri çoğalttı..
O sırada Göksel Feride'yi söylemeye başladı, genci, yaşlısı hepimiz ayağa kalktık, el ele dans ettik bu koca yürekli insanlarla. İnanılmaz eğlendik, yeni yıla yeni sevinçlere, yeni beklentilere kadehler kaldırdık...
Bende acı falan kalmamıştı, artık o an tek hissettiğim güven, sevgi ve harika bir ailenin içinde olmanın sevinciydi....
Ne mutlu bana ki koca Hürriyet ailesine dahil olmuşum......
Not: Sizlere şimdiden "iyi yıllar" demedim. Biliyorsunuz aslında perşembeleri yazım yok ama o günlük iyi dileklerimi size yollamak için sayfamda olacağım....
AİLE ALBÜMÜNDEN
Ertuğrul Bey, ben ve Fikret Ağabey |
Ben ve Sedat Bey |
Melis, ben ve Fikret Ağabey |
Ben, Melike ve Ahmet Hakan |
Ayşe Aral /Hürriyet