HÜRRİYET BU RÖPORTAJI YAPTI AMA YAYINLAMADI!
Donanma Komutanlığı'ndan istifa eden Oramiral Nusret Güner ile görüşen Hürriyet gazetesi bu röportajı yayınlamadı.Bunun üzerine Güner röportajı Twitter adresinden paylaştı.
Balyoz ve İzmir’deki casusluk davalarını gerekçe gösterip, Donanma
Komutanlığı’ndan istifa eden Oramiral Nusret Güner ile Hürriyet
gazetesi bir röportaj yaptı. Ancak gazete röportajı yayınlamadı.
Bunun üzerine Nusret Güner röportajı Twitter adresinden
paylaştı.
Güner, savcının kendisine şantaj yaptığını ve kızı üzerinden
kendisine mesaj verildiğini anlattı. Her şeye rağmen geri adım
atmadığını söyleyen Güner "kızıma bir şey olursa hesabımı kendim
görürüm" dedi.
İşte her satırı bomba etkisi yaratacak o röportaj:
45’inci DONANMA KOMUTANI (E) ORAMIRAL NUSRET GÜNER’İN 25
EKIM 2013 GÜNÜ, HÜRRİYET İLE YAPTIĞI, ANCAK YAYINLANMAYAN
RÖPORTAJI
İSTİFA KARARINI BALYOZ KARARLARI AÇIKLANDIĞI GÜN ALDIM
Bu davaların başından beri, iddiaların doğru
olmadığını ben ve benim gibi işin içindeki tüm subaylar biliyordu.
Ama yine de devlet adabı neyi gerektiriyorsa onu yaptık. Bunu
yargıya güvendiğimiz için yaptık. Ama zaman geçtikçe gördük ki,
yargıya nerede güveneceksin? Adamlar savunma yapıyor. Yargıç başka
tarafa bakıyor. Yargıya nasıl güveneceksin? Benim için kırılma
noktasi 21 Eylül 2012 tarihidir. Ne oldu o gün? Mahkeme karar
verdi. Benim 160 tane pırıl pırıl silah arkadaşımı 18 yıla mahkum
etti. Ben hamaset yapmıyorum. Ben bu denizcileri tanıyorum. Yüzde
90’ı ile beraber çalıştım. Ben bu insanları tanıyorum. Bu insanlar
pırıl pırıldır. Bunlara 18 yıl hapis cezası veriyorsun. Olacak şey
değil. Çıldırdım. O an benin kırılma anımdır.i
İSTİFAMI BİR HAFTA BEKLETTİM
Balyoz kararlarının verildiği 21 Eylül 2012 günü,
istifa etme kararını verdim. Ancak kendi kendime dedim ki, "Nusret
bir hafta bekle. Demesinler ki, hemen feveran ediyor". Bir hafta
sonra da 28 Eylül günü istifamı verdim.
SİVİL OLARAK MÜCADELE ETMEK DE GÖREVİM
Sivil olarak mücadele etmek de benim görevim. Ben
Oramiral oldum. Harbe hazırlıktan sorumlu insanlardan birisiydim.
Türk Silahli Kuvvetlerinin harbe hazırlığından sorumlu 14
Orgeneral/ Oramiralden biriydim artık. Ben öyle hissediyordum. Ama
bir baktım ki, Deniz Kuvvetleri büyük bir zaaf içine düşürülmüş. Bu
da kimsenin umurunda değil. Bunun böyle olduğunu gördüm. Kimsenin
umurunda değil, kimse sesini çıkartmıyor. 160 tane pırıl pırıl
insan gitmiş. Ben bunları Yüksek Askeri Şura’da anlattım. Sorumlu
olan insanlara bunu anlattım. Hani beni kale almadıysalar, ben de
onları kale almadığım için istifamı verdim. Beni kale almıyorsa,
ben onun emrinde nasıl çalışabilirim? Saygımı yitirdiğim anda da
çekip giderim. Ben saygımı yitirdim. Bir dakika bile duramazdım
artık.
GENELKURMAY BAŞKANI’NA ÜZÜLÜYORUM
Hani diyor ya şimdi Başbakan, Cumhurbaşkanı "Necdet
Özel arkadaşlarını savunuyor bize" diyor. Ben çok üzüldüm,
Genelkurmay Başkanı için. Sözü dinlenmiyor demek ki. Ben o sonucu
çıkartıyorum. Arkadaşlarını savunacak argumanları söylüyor. Ama
takmıyorlar. Ben de Donanma Komutanı olarak arkadaşlarımın
suçsuzluğunu anlattım. Beni takmıyorsanız, Allahaısmarladık dedim.
Ben seninle sorumluluğu niye paylaşayım ki? Türk milletine şu
mesajı vermek istedim: "Ey Türk milleti uyanın. Bunlar böyledir.
Benim hiçbir beklentim yok.”
DENİZ KUVVETLERİ KOMUTANI’NIN İSTİFA EDECEĞİNİ DÜŞÜNDÜM
Balyoz kararlarının açıklanmasından sonra, Deniz
Kuvvetleri Komutanı’nın istifa edeceğini düşündüm. Ondan önce
istifamı verip, onu ezerim diye endişe taşıdım. Kendisi
Karamürsel’e geldi. Geldiğinde görüştük. İstifa etmeyeceğini
anladım. Dilekçemi o gün verdim.
İSTİFADAN VAZGEÇİRMEYE ÇALIŞTILAR
Ankara’ya çağırdılar. Deniz Kuvvetleri Komutanı
çağırdı. Genelkurmay Başkanı çağırdı. Beni istifadan vazgeçirmeye
çalıştılar. Orada onlara da söyledim. Beni istifadan vazgeçirmeye
çalışmanız benim ela gözüme aşık olmanızdan değil, Hükümeti
düşündüğünüzden benim istifa etmemi istemiyorsunuz. Açık açık
söyledim bunları.
BU MİLLET ARTIK BİZE GÜVENMİYOR
"Bu millet artık bize güvenmiyor" diyorum. "Nereden çıkartıyorsun
bunu diyorlar". "Ben demiyorum ortaya çıkan Büyük Resim bunu diyor"
dedim. Mahkemeler Türk milleti adına karar veriyor. Beni Türk
milleti mahkum etmiş, 160 tane pırıl pırıl insanımızı Türk milleti
mahkum etmiş, bir kısmı da sırada bekliyor. "Bakın" dedim;
"istifamı geciktirdiğiniz her gün bu şebekeler benim hakkımda da
birtakım tasarruflar yapacaklar" dedim. Bunu özelikle Deniz
Kuvvetleri Komutanı’na söyledim. "Olur mu canım öyle şey?” dedi.
Bak oldu sonunda, gördünüz mü?
MERCEDES YERİNE RENAULT’A BİNDİM. AMİRAL RÜTBESİYLE ALBAY
KATLARINDA KALDIM
İstifa dilekçeniz, yasal olarak Temmuz Ağustos veya Ocak Şubat
aylarinda yürürlüğe girebiliyor. Onun dışında, Kuvvet Komutanı
isterse istifanızı kabul etmez. Benim istifamı yürürlüğe
sokmadıklar için 1 Ocak 2013 tarihine kadar bekledim. Bu arada,
rutin çalışmalar için, 3-4 defa Ankara’ya gittim. Kuvvet Komutanına
her seferinde “Ocak ayından sonra ben yokum, planlamalarınızı ona
göre yapın" dedim. Ankara’ya bu gidişlerimde Orduevi’nde general
katlarında kalmadım. Albay katlarında kaldım. Mercedes makam
arabamı bıraktım. Bu millet bana bunu layık görmüyor dedim. Renault
otomobile bindim. Ama ben tepkimi başka nasıl gösterecektim? Basına
gidip konuşamazdım ki.
ASKERİ ŞURADA KONUŞTUM
30 Kasım 2012. Yüksek Askeri Şura toplantısı. Şöyle
dedim; "Sayın Başbakanım, Sayın Milli Savunma Bakanım, Donanma
Komutanı’nız Deniz Kuvvetleri’nin düşürülmüş olduğu durum hakkında
ne düşünüyor bilmek istersiniz" diyerek konuşmaya başladım. Olanı
biteni ve düşüncelerimi söyledim. Özgürlükse özgürlük. Ben
komutanlarıma düşüncemi anlatırım. Dinleyen dinler, dinlemeyen
dinlemez. Ben komutanlarımın verdiği emri son dakikaya kadar
uygularım yine. Baktım ki saygımı yitirdi, çeker giderim. Ocak
ayını beklememin şu yararı oldu. Milli Savunma Bakanı ve Başbakan
beni dinlemiş oldu. Diyemezler ki, biz bu anlatılanları
bilmiyorduk.
KIZIM ÜZERİNDEN MESAJ VERDİLER
Yüksek Askeri Şura cuma günü geç saatte bitti.
Cumartesi günü Gölcük’e döndüm. Pazartesi sabahı da gemilerimizle
seyre çıktım. Küçük çaplı eğitimler de olsa personelime moral
vermek istedim. Seyirdeyken, pazartesi öğleden sonra, bir de
öğreniyorum ki, 16 yaşındaki kızımı savcılığa çağırıyorlar. Neymiş,
mağdurmuş. Çıldırdım. Bana şu mesajı veriyorlar; "Ey Nusret Güner,
sen istifanı madem geri almadin. Biz de sana bunu yaparız." Bu, bu
kadar açık.
KIZIMA BİRŞEY OLURSA KENDİ HESABIMI KENDİM GÖRÜRÜM
Çıldırdım, ama kendime hakim oldum. Dişlerimi sıktım.
Ankara’dan telefonlar geldi. "Benim kızım gidecek savcılığa" dedim.
"Beni kimseye borçlu bırakmayın" dedim. Benim kızım 16 yaşında. Bu
olay meydana geldiğinde 14 yaşında, kızımın 14 yaşındayken odasına
güya kamera koymuşlar. Görüntüler vb. Bir de benim tüm
faaliyetlerimi rapor etmişler. Bugün şunla görüştü vb. Güya benim
astsubaylarım yapmış bunları. İddianamede böyle yazıyor. Kuvvet
Komutanına dedim ki, "Kızıma bir şey olursa dağıtırım ortalığı.
Kendi hesabımı kendim görürüm. Ben 5 yaşından 60 yaşına kadar
idealist yaşadım
İSTİFA ETMEYEYİM DİYE DAVA AÇMAYACAKLARDI
22 Ocak 2013 tarihinde, yani İzmir’deki, önceleri kamuoyunda Askeri
Casusluk diye bilinen Gizli Bilgi Temin Etme/ Bulundurma davası
iddianamesi çıktığında istifamı tekrar verdim. 1 Ocak’tan sonra
iddianamenin çıkışını beklemiştim. Bakalım ne olacak diye.
İnanıyorum ki, sırf ben istifa etmeyeyim diye Casusluk davasını
ortadan kaldıracaklardı. Ama içerde uzun zamandır tutuklu olan
40-50 kişi vardı. Onlara ne diyeceklerdi? Tutukluluklarının
hesabını nasıl vereceklerdi? Bunun için davayı açmaya mecbur
kaldılar. Bunlar benim değerlendirmelerim.
İSTİFAMI TEK ŞARTLA GERİ ALIRDIM
Bana dediler ki, bizden ne istiyorsun dilekçeni geri
almak için. Bunu bana Kuvvet Komutanı söylüyor, ama eminim ki bunu
bana daha yukarılardan soruyorlar. "İstifadan vazgeçmek için ne
istersin" diyorlar. Çünkü, bu; hükümet içinde ve özellikle TSK’nın
içinde çatlak gibi düşünülüyor. Bakın dedim, bütün yargılananlar
tutuksuz yargılanacak diyeceksiniz. Hayır. Hepsini af edeceğiz, af
çıkaracağız diyeceksiniz. Hayır. Bir tek şey diyeceksiniz: Biz hata
yapmışız. Bütün davalar düşecek.
DOLMABAHÇE’DE 55 DAKİKA
Başbakan benimle görüşmek istemiş. Başbakan ile hem
şehriyiz biliyorsunuz. Ben de aslen Rizeli’yim. Sağolsun kendisi
ile askeri ortamlarda bir araya geldiğimizde annemin bile hatırını
soran bir insan. Aynı mahallenin, aynı sokağın havasını koklamış
insanlarız. Ama bu devlet işi, kendisini yanıltabilirler. Dostluk
başka, alışveriş başka. Ben Allah’a da hesap vereceğim. Bunun
sorumluluğu da omuzlarimda. Dolmabahçe’ye çağnldım. 25 veya 26
Ocak. İstifamı verişimden birkaç gün sonra. Giyindim resmi
elbiselerimi. O sırada biri telefon etti, ismi lazım değil. "Aman
efendim sivil elbise ile gidin, basın sizi görmesin" dedi. Kimi
kimden gizliyorsunuz. Neyse sivil gittim. Başbakan ile 55 dakika
görüştük. Başbakan’a orada herşeyi anlattım. 5 yaşından 60 yaşına
kadar nasil idealist bir şekilde yaşadığımı söyledim. Şimdi “Siz
bana istifanı geri al diyorsunuz, bu bana Tetiği Çek anlamına
gelir” dedim. “Ama bu insanlarin başına gelenleri düzeltin, ben
köşemden sizin sağlığınıza dua edeyim” dedim. Başbakan iyi niyetle
beni istifadan vazgeçirmek istedi. "MİT Müsteşarı da zor durumda
görüyorsun” dedi. “Yargıyı görüyorsun vb.” dedi.
EMEKLİ OLDUKTAN SONRA KİRADA OTURDUM
İstifa ve emekliliğimin onaylandığı 28 Ocak 2013 günü,
Deniz Kuvvetlerinin tüm birliklerine bir veda mesaji gönderdim.
Saat 17.15’te. O saat o dakika güneşin batım vaktidir. Benim için
de meslekte güneşin bakma vakti gelmişti. Ertesi gün devir teslim
töreni yaptım. Personeli sinema salonunda topladım. Vedalaştım. Bu
arada, kızımın okulunu tamamlaması için bir süreliğine Izmit’te ev
kiraladım. Herhalde emekli olduktan sonra kirada oturan ilk
oramiral benim.
DARBEYİ YARGILIYORLARSA KARACILAR NEREDE ?
Dün ( 24 Ekim 2013) tekrar hapishaneye silah
arkadaşlarımı ziyarete gittim. İçim sızladı. Arkadaşlarım
içerdeyken ben nasıl Deniz Kuvvetleri Komutanı olacaktım! Kimse
bana, Balyoz/ Darbe davasında, neden 140 kişi Deniz
Kuvvetleri’nden, 40 kişi Kara kuvvetlerinden mahkum olmuş
anlatamaz. Bunu ilk 28 Eylül 2012 tarihinden itibaren Deniz
Kuvvetleri Komutanı’na da, Genelkurmay Başkanı’na da , Başbakan’a
da söyledim. Türkiye’nin başına bu belaları getirenlere sesini
çıkarmayanlar, şimdi nifak sokuyorlar diyebiliyor. Benim dediğim
şu; "Balyoz, Ergenekon, Kafes , Amirallere suikast vb. tüm davalara
bakın, sadece askerler için demiyorum, siviller de dahil.
Kesinlikle tüm davaların çürük olduğunu anlamak için iki tane
gerekçe hazır diyorum. Bir: Darbe olacaksa 140 Denizciye 40 Karacı
olmaz. İki: Türkiye’nin hiçbir kurumundan bu kadar yüksek oranda,
hele Deniz Kuvvetleri’nden 100 küsür casus çıkmaz. Bu iki iddia
bile tüm davaların nasıl kurgu, nasıl yalan olduğunu ortaya
koyuyor. Ben bunu olayın çarpıklığını anlatmak için, tüm davaların
gerçek olmadığını vurgulamak için söylüyorum.
ÇOK SADIK OLANLARDAN KORKACAKSINIZ
Bakın sadık olmak iyidir de, çok sadık olmak iyi değildir. Bakın
ben sadık bir insanım. Beni bir göreve getirirler, sadakatla
çalışırım son dakikaya kadar, Komutanlarıma/ Amirlerime inandığım
bütün doğruları hiç birşey gizlemeden söylerim ve emirlerini
uygularım. Ama Saygımı/ sadakatimi kaybettiğim anda
“Allahaısmarladık” derim. Kalmam görevde. Ama sen beni bir şekilde
hakkım olmadığı halde bir yerlere getirmiş isen, ben sana çok sadık
olurum. Mecburum çünkü çok sadık olmaya. Çünkü her şeyimi sana
borçlu olurum. Onun için çok sadık olanlardan korkacaksınız.
GENELKURMAY BAŞKANI PERSONELİNE SAHİP ÇIKMIYOR
Ben diyorum ki, Genelkurmay Başkanı tüm personeline
olduğu gibi, Deniz Kuvvetleri personeline de sahip çıkmalı.
Çıkmadığına göre demek ki onların suçlu olduğuna inanıyor.
Genelkurmay Başkanı personeline sahip çıkacağına yukarıya sahip
çıkıyor. Komutan lider olursa komutan olur, aksi halde kendi
emreder, kendi uygular. Genelkurmay Başkanı şimdi ben kamu
görevlisiyim diyor. Benim bildiğim Komutanlar, gerektiğinde "ölmeyi
emreder"ler. O halde ben de teklif ediyorum: Türk Silahlı
Kuvvetleri’nde "komutan" kelimesini kaldırsınlar artık. Emniyet
teskilatinda olduğu gibi, birbirlerine "amirim" desinler,
"Komutanım" demesinler.
GENELKURMAY ÇOK HATA YAPTI
Bana göre, Genelkurmay çok hatalar yaptı. Silahlı
Kuvvetler hakkında bir çok aşağılayıcı şeyler söyleniyor, ama
Genelkurmay susuyor. Adamın gözünü bağla, kapat. Sonra geç boks
yaptır. Genelkurmay Baskanı Başbakan’a anlatmalıydı. Ben,
Genelkurmay’ın Basına konuşmasına karşıyım. Ama siz konuşmazsanız,
Amiriniz sizin yerinize konuşacak. Şimdi gazeteler sürekli yazıyor,
1 Mayıs katliamını askerler yapmıştır, 12 Eylül ortamını askerler
hazırlamıştır, cami bombalayacaklarmış vb. O zaman gideceksin
Başbakan’a diyeceksin ki, "Başbakanım bu olmaz, asker cami
bombalamaz". Başbakan da susuyorsa, şüpheleneceksin artık, demek ki
sana güvenmiyor. Genelkurmay ırım kırım ediyor. Sen açık açık izah
etmezsen insanlara, ırım kırım edersen adamların amacına hizmet
etmiş olursun. Adamların amacı zaten TSK’yı aşağılamak.
AMAÇ TSK’YI BİTİRMEK
Bizi bu hale getirenlere “X Mafya Grubu” diyorum.
Gizli-Organize-Suc Örgütü. Bana göre en tehlikeli özellikleri de
"Allah’tan korkmuyor olmalarıdır”. Ben hem bunları, hem de bu
duruma sessiz kalan yetkilileri ve ilgilileri protesto ediyorum.
Türk Deniz Kuvvetlerinin gelecek 50 yılı çalınmıştır. Bu belgeler
nerden çıkıyor diye kimse sormuyor. Sorulacak soruların hiçbirini
kimse sormuyor. Emekli Orgeneral Çetin Doğan diyor ki, "Komutan
benim, beni yargılayın; madem suç görüyorsanız beni
yargılayın"diyor. Ama kimsenin işine gelmiyor. Amaç suçu bulmak ve
suçluyu cezalandırmak değil ki. Amaç TSK’yı bitirmek. Neden
Teğmen’inden Orgeneraline/ Oramiraline kadar herkesi yargılıyorlar.
Baştaki 5 kişiyi yargılasalardı. Problem olmaz, TSK da itibar
kaybetmezdi.
SAVCI BANA ŞANTAJ YAPTI
İzmir’deki askeri casusluk iddianamesinde beni mağdur
olarak yazmışlar. Güya Kızımın odasına gizli kamera koymuşlar,
aslında telefonunuzu dinledik diyemiyorlar. İddianameye öyle
yazmışlar ya. Ne olursa olsun, önemli değil. Böyle bir şey olsa da
önemli değil. Bunlar bana ve eşime de olmadık şeyler
söyleyebilirler. Söyledikleri gerçek de olsa, hiç önemli değil.
Bana şantaj yapamazlar. Bana esas şantajı kim yaptı biliyor
musunuz? Bana şantajı Savcı yaptı. Bana şantajı yapacaklar ne
diyeceklerdi? Bak elimizde böyle bir kaset var diyeceklerdi.
Dediklerimizi yap, yoksa kaseti ortaya çıkartırız diyeceklerdi.
Şantaj böyle olmaz mı? İddianameyi hazırlayan Savcı ahlaksız
ifadelerin yanına kızımın adını açık açık yazdı. Kızım 14 yaşında,
o tarihte. Açık açık yazıyorsun. Şimdi burada şantajı kim yapmış
oluyor? Bunlar bizleri geri zekalı mı zannediyorlar!
X MAFYA GRUBU İNSANLARI BİRBİRİNE
VURDURTACAKTI
X Mafya Grubu; benim Amiral arkadaşıma diyor ki: “Sekreteri ile
ilişkisi var”. Sekreter de, Amiralin gemisinde çalışan bir
yüzbaşının eşi. Gerçek olmayan bu ifadeleri kullanmak nasıl bir
söylem? Birbirlerini mi vurdurtmaya çalışıyorsunuz insanları?
Bunlar vicdansız. Bunların vicdansız olmasını normal karşılıyorum.
Ama sesini çıkartmayan kendi adamlarıma kızıyorum. Böyle şeylere
nasıl sessiz kalırsın sen. MİT Müsteşarının ayağına basınca hemen
tedbir alıyorsunuz. Bunlarda neden sessiz kalıyorsunuz?
TEK RÜTBEM KALDI O DA ŞEHADET
Benim bir tek rütbem kaldı. Şehadat rütbesi. En ufak bir korkum
yok. Beni ortadan kaldirabilirler. Hapiste olan silah arkadaşlarımı
ve Komutanlarımı kanımın son damlasına kadar savunacağım.
Bana diyorlar ki istifa etmeseydin, mücadele etseydin. Bana yasa
dışı hiçbir şey teklif edemezler. Deniz Kuvvetleri Komutanı
olsaydım kime karşı mücadele edecektim? Komutanıma ve hükümete
karşı mı mücadele edecektim? Onlar beni dinlemiyorlar. Havlu attım.
Hayatımda ilk kez havlu attım. Kimle mücadele edeceğim? Ha ortada
bu işleri yapan birileri, bu komploları hazırlayan X Mafya Grubu
var. Görevdeyken onlarla benim direkt mücadele edecek durumum yok
ki. Demokrasinin olmazsa olmazları Muhalefet ve Medya yandaş olmuş,
İktidarla birlikte el ele gidiyorlar.
IŞIK PAŞAYI TAKDİR EDİYORUM
Işık Paşa’yı takdir ediyorum. Amirlerine durumu anlatmaya çalıştı.
Kim amiri? Başbakan. Baktı ki dinlenmiyor, istifa etti. Işık Paşa
takdir ettiğim bir insandır.
İLKER BAŞBUĞ KOZMİK ODA KONUSUNDA HATALI
Bir askerin kozmik bürosuna girebilirler mi ? Orgeneral İlker
Başbuğ’un anında istifa etmesi gerekirdi. Anında. Büyük hata
yapmıştır. Ben karşı gelsin demiyorum. Bir asker Genelkurmay
Başkanı, Başbakan’ın emrindedir. Kesinlikle emrindedir. Ama sen
bana güvenmiyorsun, Genelkurmay Başkanı olarak, 35-40 yaşındaki
Hakime güveniyorsun. Nasıl? Bilemiyorum. Lafını dinletemiyorsan,
bırakıp gideceksin. Yoksa kimse sana saygı duymaz. Sen emir verdim
zannedersin. Kendin emir verir, kendin dinlersin. Öl dersin,
insanlar ölmez.
DEVLETİN OLANAKLARI İLE RİSK ALINMAZ
Ülkeyi idare eden hiç kimse ülkenin kötülüğünü
istemez. Ancak öyle bir politika uygulanır ki, yanlış yöne gider.
Şimdi gördüğüm kadarı ile herkes ile kavgalıyız. Şimdi
Davutoğlu’nun kötü bir niyeti mi var? Yok. Ama Hükümet yanlış
politika uyguluyor. Sen şimdi kendi paran kendi servetin ile riske
gir. Sen devlet ile riske giriyorsun. Devletin olanaklari ile risk
olmaz.
ŞİİLERE KARŞI SUNNİLERİ DESTEKLİYORUZ
Tüm operasyonların ana amacı Büyük Ortadağu
Projesi’dir. Bölgenin şekillendirilmesi. ABD bunu açık açık ilan
etti zaten. Bunda gizli saklı birşey yok. Küresel güçler bölgeyi
şekillendirirken, Süper Gücün bir takım amaçları var, Türkiye’yi
yönetenlerin de bazı amaçları var. Burada önemli olan, sizin
çıkarlarınızla Süper Gücün çıkarlarının aynı parallelikte
gitmesidir. Bunda bir problem yoktur.
Büyük Ortadoğu Projesinin ana felsefesi nedir? Bana göre; Özerk
Kurdistan ve Şiilere karşı Sünni bir kuşak yaratmaktır.
İran’a karşı sünni kuşak yaratıyoruz. Suriye’deki azınlık dediğimiz
aleviler devrilsin, çoğunluk olan sünniler geçsin başa diye
uğraşıyoruz. Amaç paralel. Tunus’ta da. Mısır’da da aynı. Biz neden
destekliyoruz? Hepsi sünni olduğu için destekliyoruz.
Bu felsefenin uygulanabilmesi icin Turkiye’de yapılan operasyonun
askeri hedefi de, Silahlı Kuvvetlerin demokratik kontrolü
kapsamında, siyasilerin hareket serbestisinin arttırılması ve bunun
için de TSK’nin susturulmasıdır. Bu benim değerlendirmemdir.
ABD TEREDDÜTTE
ABD tabi ki Süper Güç, tabi ki kendi çıkarlarına hizmet edecek,
tabi ki buna büyük saygı duyuyorum. Ama son zamanlarda gördüler ki,
sünni kuşak da şiiler kadar tehlikeli olabiliyor. O yüzden ABD şu
anda biraz tereddüt ediyor, diye düşünüyorum. Her türlü dinin
radikalizmi tehlikelidir. Dini radikalizm ne yapar biliyor musunuz?
Siz kendinize çok iyi bir Müslümanım dersiniz (Hristiyanlarda da
aynı şey geçerli); adamı öldürürsünüz, ciğerini de yersiniz, bunu
da inanarak yaparsınız. Veya Halife olursunuz, 21 tane cenazeyi peş
peşe gönderirsiniz. Ben bunları Allah için, din için yaptım
dersiniz. Tabi bunlar Allah katında inandırıcı değil. Dolayısı ile
dini radikalizm çok tehlikelidir.
TÜRKİYE’NİN BÖLGESEL GÜÇ OLMASI ENGELLENDİ
Şimdi gelelim Türkiye’deki Operasyonun sonuçlarına.
Oldukça güçlü olan Türk Donanması zayıflatılarak, Türkiye’nin
Genişletilmiş Bölgesel güç olması engellenmistir. Akdeniz, Pasifik
ve Hint Okyanusu’nu da kapsayan bir çevrede, Türkiye; ancak,
Donanması ile etkili olabilir. Eğer Donanmanız yoksa, oturur Kara
Kuvvetleri ile birlikte kendi sınırlarınız içinde piknik
yaparsınız. Siz bunlarla başka maksatla işbirliği yaparken, sizin
Donanmanızı çökerttiler. Demek ki ortada yanlış bir politika var.
Aslında küresel güçler, Türkiye’nin, donanmasını ortadan kaldırarak
Genişletilmiş Bölgesel Güç olmasını engelliyor. Hükümet düşünsün.
Uygulanan politikalarla ne hale gelindiğini düşünsün.
TÜRK SAVUNMA SANAYİNE DARBE VURULDU
Türkiye’deki Operasyonun ikinci sonucu, Deniz
Kuvvetleri’ndeki teknolojik atılımların engellenerek, Türk savunma
sanayine darbe vurulmasıdır. Bu darbedir. Ne hava, ne kara’yadır.
Darbe esasen Deniz Kuvvetleri’nedir. Yok tank yapıyormuşuz, yok
uçak yapıyormuşuz. Millilik oranı yüzde 5-10’u geçmez bunlarda. Biz
de 40 senedir harp gemisi yapıyoruz, yerlilik oranı düşük. Ama Türk
Deniz Kuvvetleri son yıllarda atılım içerisinde. Bunda son 50 yılın
emeği ve birikimi var. Başarılı Subaylarımız Donanmada 3-5 yıl
çalıştıktan sonra yurt dışı üniversitelerde Master, Doktora yapar;
sonra döner Tersanelerimizde, Okullarimizda son teknolojik
gelişmeleri aktarır. Sayın Başbakan yırtınıyor araba yapalım diye.
Türk Deniz Kuvvetleri arabadan belki 1000 misli daha zor Korveti/
MILGEM’i yaptı. Yerlilik oranı yüzde 70’e yakın. Deniz Kuvvetleri
yapacağım diyor ve başarıyor. Deniz Kuvvetleri savunma sanayinde
lokomotiflik yaptı. Siz bitirdiniz, bunların çoğuna casus dediniz,
mahkum ettiniz. Özellikle Askeri Tersanalerimizde ve Türkiye’nin en
iyi Arastirma Merkezindeki mühendisler hedef alındı. Geri kalana
da, kaçın gidin dediniz, sizin de başınız belaya girecek dediniz.
Bu vicdanların alamayacağı birşey. Benim bunları Milletime söylemem
lazım. Yere göğe sığdıramayacağın, pohpohlayacağın adamlara, casus
diyorsun. Türk Deniz Kuvvetlerine ve dolayısıyla Türkiye’ye yapılan
kötülüklerin boyutlarını kimse bilmiyor.
1 MART KRİZİNİN FATURASI
Türkiye’deki operasyonun üçüncü sonucu 1 Mart krizinin
faturasının Deniz Kuvvetleri’ne kesilmesidir. ABD’lileri aylarca
denizde dolaştırıyorsun. Adamlara ümit veriyorsun. Adam bunun
intikamını alıyor. Bunu TSK’ya yıktılar. TSK da Deniz Kuvvetleri’ne
yıktı.
TSK’NIN DİSİPLİNİNİN ORTADAN KALDIRILMASI
Bence Türkiye’de yapılan operasyonun en önemli sonucu,
1000’lerce yıllık Türk Ordusuna özgü disiplinin zaafa
uğratılmasıdır. Artik astlar, Komutanın verdiği emirleri
sorgulayacak, teğmen de orgeneral/ oramiral de ayni cezayı alıyor,
sorumluluklarımız aynı, bu emir belki kanunsuz olabilir diyecek,
ast üst arasında sevgi/ saygı kalmayacaktır.
DENİZ KUVVETLERİNE YETERİNCE SIZAMADIKLARI İÇİN HEDEF
YAPTILAR
Sonuç olarak; siyasilerin hareket serbestisini
arttırmak için, korku salınarak, TSK susturuldu. "TSK sussun ki,
biz rahat hareket edelim" dendi. X Mafya Grubunun, daha önce, Deniz
Kuvvetlerine yeterince sızamamış olması, Deniz Kuvvetleri’ni hedef
yaptı. Söz konusu Mafya Grubu, Emniyete sızmış, Yargıya sızmış.
Büyük Resim diyor ki TSK’ya da kısmen sızmış.Yeterince
sızamadıkları Deniz Kuvvetlerini dağıtmak zorundaydılar.
Türkiye’yi dönüştürürken Türk Silahlı Kuvvetleri’nden destek
gerekiyordu. Bu destek ihtiyacını en kolay nasıl
sağlayabilirsiniz???
KARA KUVVETLERİNDE 1500 KİŞİ CEZA ALSAYDI, NECDET ÖZEL
YERİNDE KALABİLİR MİYDİ ?
Simdi soruyorum size, “Eğer Balyoz Darbe Planı gerçek
olsaydı, Kara Kuvvetleri’nden 40 kişi yerine 750-1500 kişi mahkum
olacaktı; bu durumda, Genelkurmay Başkanı görevde kalabilir
miydi?”
HÜKÜMET/ MUHALEFET/ TBMM’ne TEKLİFİMDİR
3 yıl evveline kadar olduğu gibi; “Hakim/ Savcıların
verdikleri kararlardan doğabilecek tazminatların, devlet yerine,
kendileri ve birinci derece akrabaları tarafından ödenmesi için son
5 yılı da kapsayacak şekilde yasal düzenleme yapılması.”