Hürriyet Ankara Eki yazı işleri müdürü darbe girişimini kitaplaştırdı!
Gazeteci Eray Görgülü'nün gözünden 15 Temmuz gecesi Ankara'da yaşananlar...
Ankara’da 15 Temmuz gecesi darbe girişimine karşı en çetin mücadelelerin verildiği Akıncı 4. Ana Jet Üssü, Genelkurmay ile Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde kendilerini kurşunlara, bombalara siper eden gazilerin o geceye dair anlattıkları kitap oldu.
Hürriyet Gazetesi Ankara Eki Yazıişleri Müdürü Eray Görgülü, Genelkurmay Başkanlığı ile Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün yanı sıra, Kazan'daki Akıncı 4. Ana Jet Üssü önünde toplanarak darbe girişiminin önlenmesinde kilit rol oynayan Ankaralıları dinleyerek, anlattıklarını “15 Temmuz En Uzun Gece” kitabında topladı.
Esnafından öğretmenine, emeklisinden profesöre kadar her kesimden gaziyi dinleyen Görgülü, gazilerin, olayların başından sonuna kadar edindikleri izlenimleri de dakikası dakikasına okuyucuya aktardı.
20 YIL SONRA KARŞILARINA DİKİLDİ
Birbirinden ilginç hikâyelerin yer aldığı kitapta, en çok, isimsiz ihbar mektupları ve çeşitli baskılar nedeniyle GATA’dan ayrılmak zorunda bırakılan 200 öğretim üyesinden biri olan ve karnından yaralanan Psikiyatri Doktoru Prof. Dr. Ali Bozkurt’un anlattıkları dikkat çekiyor.
Bozkurt o geceyi şöyle anlatıyor: “Ta ki, Cumhurbaşkanını televizyonda görene kadar belirsizlik sürdü benim açımdan. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bence orada çok akıllıca bir hareket yaptı. ‘Çıkın’ dedi. Dedim ‘bu herifler benim 20 yılımı yediler. Bir 20 yıl daha yedirmem.’ Öyle mi planlıyorlardı bilmiyorum ama ‘ben, yarın sabah bir imamın buraya gelip de Türkiye’nin bir İran gibi uyanmasına seyirci kalabilecek bir adam değilim’ dedim. Eşim, ‘çıkma bir kör kurşun gelir yapma, gitme’ dedi, dinlemedim. Atladım arabama doğruca Genelkurmay’a...”
KANLI FORMAMI SAKLAYACAĞIM
Kitapta ayrıca, darbe girişimi günü anne ve babasıyla birlikte yaralanan milli karateci Vildan Güvercin’in de öyküsü yer alıyor. Yaşadıkları dehşet anlarını dakikası dakikasına anlatan Güvercin sözlerini de şöyle sonlandırıyor: “Benim, uğruna maçlarına çıktığım, uğruna ter döktüğüm bayrağım olmadığı sürece yaşamamın bir anlamı yok, o yüzden evden çıkarken bir an bile düşünmedim. Bomba seslerini, silah seslerini duyunca dahi geri dönmek de hiç aklımızdan geçmedi. Kanlı formamı ömrüm boyunca saklayacağım.”
HAVALI KORNAMIZLA KONVOY YAPTIK
Ankara Emniyet Müdürlüğü önünde yaralandıktan sonra ayağına bandaj yaptırıp tekrar Akköprü’ye koşan mobilyacı Fatih Şen’in duygularına yer verilen kitapta, Tunalı’dan Akköprü’ye kadar trafikte konvoy oluşturarak ilerleyen nakliyeci Ersin Karabıçak da, nasıl gittiğini şu sözlerle anlatıyor: "İki kamyon, havalı kornalarımızla korna çala çala trafikte ilerliyorduk. Giderken bir yandan eşimi de aradım, dışarı çıkmamasını istedim. O da benimle ilgili endişe duyunca, iyi olduğumu belli etmek için telefonda ona da korna çaldım. Bu sırada Balgat’tan Konya Yolu’na çıktık. Yolda ilerlerken ne kadar ufak araba varsa da peşimize taktık. Kalabalık bir konvoy halinde Konya Yolu’na doğru ilerledik.”