11 Ara 2007 08:46 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:51

"HUKUK SİSTEMİNİ 'SİLAH' GİBİ KULLANIP 'YAĞMUR' GİBİ DAVA AÇIYOR"!...HINCAL ULUÇ BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNDEN DERTLİ!..DERDİNİN BİR NEDENİ DE EN YAKIN YAZAR ARKADAŞI!.."TETİKÇİLİK YAPMA" DEDİ,YIĞINLA DAVA GELDİ!..KİMDEN Mİ?..İŞTE O İSİM!..

Yığınla açılan dava bu ülkede kimi korkutur?..Hıncal'ı korkutmaz..Kılını bile kıpırdatmaz.. Tazminatım ödenir.Hapis cezası alırsam, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giderim. Yani ondan da çekinmem..Gazetem kovarsa,gidecek yerim hazır.

Basın özgürlüğü.. Savcılar.. Yargıçlar!..

Arka arkaya iki enfes yazı okudum.. Ali Sami Alkış ve Perihan Mağden, aleyhlerine açılan "Hakaret" davaları ve aldıkları mahkûmiyet kararı üzerine yazıyorlardı, ama aslında bu ülkede basın ve ifade özgürlüğünü sorguluyorlardı..

Kendi başıma gelenleri de yakından biliyorum..
Bu ülkede "İfade Özgürlüğü" sadece lafta kalan bir ilke.. Uygulamada yok.. Resmen var, fiilen yok..

Sebebi, yağmur gibi açılan hakaret davaları ve kararlar..

Acı ama gerçek.. Türkiye'de ifade özgürlüğünün önünde yargı sistemimiz, savcılarımız ve yargıçlarımız var ne yazık ki..

Açıklayayım..
Ağzındaki iki laftan biri "Uyum yasaları.. Avrupa Birliği'ne girmek için önce uyum sağlamak zorundayız" olan ve uyum yasalarını birbiri ardına Meclis'e sevk eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB'nin en önemle üzerinde durduğu şeyin İfade ve Basın Özgürlüğü olduğunu bilmez mi?.. Mümkün mü?..
Peki ayni Başbakan'ın bugüne dek açtığı "Hakaret" davalarının sayısı nedir bilir misiniz?.. Resmen sorduk.. Baş basın danışmanı Akif Beki nam zat, ısrarlı, tekrarlı sorularımıza aylardır yanıt vermiyor. Çünkü ortaya çıkacak sayı, Sayın Başbakanın pek de o kadar samimi olmadığını ortaya koyacak..
Düşünün ki, bugün ülkede, dünyanın herhangi bir iktidarı için nimet sayılacak bir medya var. Buna rağmen dava sayısı açıklanmayacak kadar korkunç..

Peki niye açılıyor bu davalar?..
Davayı kabul eden ve müdahil olan savcılar düşünmeli önce..

Yığınla açılan dava bu ülkede kimi korkutur?..
Hıncal'ı korkutmaz.. Kılını bile kıpırdatmaz.. Tazminatım ödenir. Hapis cezası alırsam, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giderim. Yani ondan da çekinmem.. Gazetem kovarsa, gidecek yerim hazır.

Ama Hıncal'a açılan dava genç gazeteciyi korkutur.. Onun cezası ödenmez, üzerine kalırsa perişan olur. Hatta işten atılabilir.. AİHM'e gidecek gücü de yok.. O zaman çare, yazmamak.. Oto sansür..

Açılan yığınla dava, genç gazeteciyi sansürlerin en kötüsü, en korkuncuna zorlar.. "Bana ne" der, yazmaz, fikirlerini.. İfade etmez..

Açılan yığınla dava Hıncal'ı korkutmaz, ama bezdirebilir.. Allahın günü mahkemelere taşınmak yüzünden işini yapamaz, hayatını yaşayamaz hale gelince "Boş ver" der..
Örnek..

Sistemi Adnan Hocacılar icat etti.. Müridler arasında hukukçular var ya.. Tonla dava açıyorlar, onları eleştirenlere.. 700 tanesinden beraat ediyorsunuz, daha 300 tanesi devam ediyor.. İşte Ebru Şimşek'in başına gelenler.. Kız on yıldır durmadan beraat ettiği davaların peşinde koşuyor.. İşte itiraf ediyorum.. Bu davalardan bıktığım için Adnan Hoca yazmaktan vazgeçtim.. Oysa yazacak neler var..

Peki savcılar, yargıçlar bunu görmüyor, bilmiyorlar mı?.. O zaman niye kabul ediyorlar her başvuruyu.. Niye davayı açıyorlar ve insanı süründürüyorlar, reddetmek varken..
Hukukta esas kasıttır, niyettir..
Davayı açan savcılar, "Hakaret etti" kararına varan yargıçlar acaba "Kasıt" faktörünü ne derece dikkate alıyorlar..

Alan var..
Başbakana "Kalleş adam, Allahsız" diyeni beraat ettiriyor Yargıtay.. Ama benim hem de 40 yıllık arkadaşıma tamamen dostça uyarı, eleştiri babında "Tetikçilik yapma" deyişimi hakaret sayıyor ve mahkûm ediyorlar.. Benim umurumda değil.. Düşüncelerimi yazmaya devam ediyorum. Ama hukuk sistemini silah gibi kullanıp yağmur gibi dava açan arkadaşım, genç yazarları korkutup, kendisini eleştirmeleri