HRANT DİNK SUİKASTİNDEN SONRA NEDEN ÖNEMLİ HABERLER HÜRRİYET'TE DEĞİL DE SABAH'TA ÇIKIYOR?..İŞTE MERAK EDİLEN SORUNUN CEVABI!..
Kural mı değişti, 'büyük gazete' sıralaması mı? Gazeteci-kaynak ilişkisi, gazete-kaynak ilişkisinden daha fazla mı önem taşıyor? "Yoksa 'büyük kardeşe büyük, küçük kardeşe küçük pay' esası artık geçerli değil mi?
Medyada hazırlık
Her kafadan bir ses çıkmaya başlayınca bizim gibilere ihtiyatlı olmak düşüyor. Ben de öyle yapıyorum; manşetlere tırmanan haberleri daha bir titizlikle süzgeçten geçiriyorum.
Hatırlar mısınız bilmem, Hürriyet'i rahmetli Çetin Emeç yönetirken, gazetesinin birinci sayfasının tam göbeğine kocaman bir fotoğraf basmıştı da sonradan epey pişman olmuştu. O sırada Hürriyet henüz Erol Simavi'nin patronajında ve Aydın Doğan'ın sahibi olduğu Milliyet'in yakın takibi altındaydı. Hürriyet'in yayımladığı fotoğrafın iddia edildiği gibi güncel değil, yıllar önce çekildiğini Milliyet'te okumuştuk. 'Dağda toplandılar' başlıklı habere eşlik eden fotoğrafta yer alanların nerede, ne zaman öldüğünü tarihleriyle yazıyordu Milliyet...
Çetin Emeç o haftanın yazısında tarihe şu notu düştü: "Bizi kaynağımız olan istihbarat örgütü aldattı." Aynı yazıda, Hürriyet yönetmeni, istihbarat örgütünün çalışma esasını da fâş etti: "Büyük kardeşe büyük, küçük kardeşe küçük pay..." Daha önce de kuşkuyla bakardım manşetlere, ama Çetin Emeç'in yazısından sonra işim çok kolaylaştı.
"Yoksa 'büyük kardeşe büyük, küçük kardeşe küçük pay' esası artık geçerli değil mi? Hrant Dink suikastından sonra neden önemli haberler Hürriyet'te değil de bir başka gazetede çıkıyor?" Kural mı değişti, 'büyük gazete' sıralaması mı? Gazeteci-kaynak ilişkisi, gazete-kaynak ilişkisinden daha fazla mı önem taşıyor?
Bu sorulara kesin cevap vermeden önce biraz beklemeyi tercih ettim. Şimdi rahatlıkla söyleyebileceğim şu: Hrant Dink suikastı sonrası haber sızdıranlar, sızdırdıkları haberi yayımlayan gazetenin itibarını sarsmak gibi bir yan sonuç almayı da amaçlamış olmalı... İlk iki başarılı günden sonra manşete tırmanan haberler doğru çıkmadı çünkü...
Medya-okur/izleyici ilişkileri açısından zor bir dönemden geçiyoruz. Okur/izleyici kitlesi çok kuşkucu olmaya başladı. Önüne haber diye sunulanlara da o haberlere dayalı yorumlara da kuşkuyla yaklaşıyor okur. İyi de yapıyor. Yakında 'Fox-TV' adını alacak TGRT'de yayınlanan 'asker/polis kâtille kolkola' görüntüleri, üzerine hiç haber bindirilmese ya da haber yalın bir biçimde verilseydi, kanala büyük bir prestij kazandırabilirdi. Hayatî bir hata yaptı Fox-Tv ve haberi yorumlu verdi.
Bugün haberin kendisi ve ilk gün sunulan yorumu tartışılıyor.
İki yıldır televizyon haberleriyle ben de içli dışlıyım; günlük haber akışını izliyorum, yorumumla katılıyorum, izleyicinin tepkisini öğrenmeye çalışıyorum... Kendimi de bir biçimde ilgilendirdiği için aşırıya kaçmadan vermem gereken bir haberim var size: TV izleyicisi 'haber gibi haber' arayışı içerisine girdi; bu arayış özellikle kafa karışıklığının arttığı günlerde kendini iyice gösteriyor...
Kanal-7'nin 'Haber Saati' şu günlerde tarihî rekorlar kırıyor. Son iki aydır haber programlarının sırası değişti Erhan Çelik'in sunduğu 'Haber Saati' yüzünden; bazı günler ikinci haber programı oluyor 'Haber Saati'. Popüler dizileri ve magazini önde tutmaları sayesinde çok izlenir hale gelmiş o anlı-şanlı kanallar var ya, hızla kan kaybetmeye başladı. Geçenlerde bir tv müdürünün ağzından şu cümleyi işittim: "Aralık ayında Kanal-7 bütün kanallar arasında 4. sırayı işgal ediyordu; bununla ilgilenmemiz lâzım..."
Muhafazakâr kanallar, arkasında büyük mâlî güçler bulunan, dev holdinglerin elindeki tv kanallarını her bakımdan zorlamaya başladı.