"HOŞGELDİN YALIDA OTURAN HAYKIRMEN"
Vatan´ın iğneli esprileriyle tanınan yazarı Selahattin Duman, Reha Muhtar için gecikmeli bir `hoş geldin´ yazısı yazdı.İşte iğneli yazıdan bir satır..."Reha yalıda otururken, onunla dalga geçen köşe yazıcılarından çoğu ay sonunu zor getiriyor"
Kuru söğüdün düdüğü Köşe yazarının güdüğü
İkisi de makbul değildir.. Ben köşe yazarının heybetlisini, heykel gibi altına kaide isteyenini severim.. O yüzden Reha Muhtar´ın bizlerin arasına katılmasını keyifle karşıladım.. İş bu risale keyifli hallerimi beyan eder..
Bizim pazartesi günü yayınlanan "Erkekliğin halleri" konulu yazımızı Hürriyet refikimiz almış, Kelebek ekine manşet yapmış..
"Azgın Teke Sendromu"
Manşetin üstünde de "Selahattin Duman şifreyi çözdü" mealinde bir üst başlık var..
Beğenmedim dersem yalan olur.. Hoşuma gitmesine gitti de benim smokinli, mütebessim fotoğrafımın altına yerleştirdikleri bir başka fotoğraf karesinden biraz kıllandım..
***
Tam altımda bir teke fotoğrafı..
Üstelik yakışıklı mı yakışıklı, güzel mi güzel bir hayvan.. Kısa tüylü parlak derisi gümüşi grilikte.. Boynuzları törpülenmiş gibi canlı ve kavisli.. Çeneden yere doğru uzayan beyaz sakalı Emre Kongar´ın dido sakalından daha bakımlı..
Belli ki bu işe biraz "Ertuğrul Özkök hasedi" karışmış.. Benim gibi bu güzellikler aleminde tek gezen bir er kişiye bu yapılmamalıydı..
Niye derseniz..
Hangi zevk sahibi kadın o fotoğrafa baksa keçiyi daha sevimli, daha yakışıklı bulur da ondan..
HOŞ GELDİN REHA
Üzerimde zaten bir "Reha Muhtar gerilimi" vardı.. Bir teke fotoğrafı ile rekabet eder durumda kalmak beni biraz daha gerdi..
Bu arada işten güçten (zıpkınla levrek kovalama işinden) vakit bulup Reha kardeşimize de hoş geldin diyemedik..
Zaten Vatan´ın yazı ailesine katılması benim için sürpriz oldu.. Soran, danışan olmadı..
"Reha Vatan´da yazıyormuş.." diye soranların yüzüne boş gözlerle bakmam bundandır..
Eşin, dostun "Hem Yönetim Kurulu Başkanısın hem de kendi firmandan haberin yok.." türünden müstehzi bakışlarındaki gizli mesajı çözemeyecek kadar sersem değilim..
"Bahçevansın biberin yok.. Dallamasın haberin yok.." dokundurmasıdır bunlar, sebebi de gazetenin başına diktiğim adamdır..
***
Nitekim ilk karşılaşmamızda "Reha bizde başlamış ha?" diye sordum.. Sesimdeki örtülü öfke titreşiminden bunun bir sorgulama olduğunu anladı..
Başını öne eğmiş, utangaç utangaç ayakkabılarının ucuna bakıyor.. Cevap yok..
"Nereden icap etti?" diye üsteledim.. Yine cevap yok.. Kırk altı numaralı ayakkabısının burnu ile yere sekiz çiziyor..
Belli ki transfer bunun işi..
İLKELİ MİSAFİR..
Cevap alamayınca daha da sinirleniyorum.. Sesimin sertliğini artıracağım ama evinde misafirim..
Prensiplerim vardır..
Birine misafir gittiğimde sofraya oturup karnımı doyurana kadar ev sahibine hiçbir konuda yüklenmem.. Yüklenmek doğru da olmaz.. Ya kovarsa! Evi aç karnına terk etme riski var.. O yüzden sabırla beklerim.. Karnımı tıka basa doyurduktan sonra yavaş yavaş saldırıya geçerim..
Karnımı doyurduktan sonra benden daha nankörü, daha azgını olmaz.. Ağzıma geleni söylerim.. Kovarsa kovsun.. Karnım doyduğundan "problema" yaratmaz..
Bizimkini Reha konusunda sorgularken dua etsin karnım açtı.. İleri gidemiyordum.. Yine de ortamı gerebildiğimiz kadar gerdik..
Karısı akıllı kadın.. "Haydi sofraya geçelim.." deyip gazımı aldı.. Reha´nın bizim gazeteye nasıl geldiği hikâyesi de kaynadı..
Yanlış anlaşılmasın.. Reha Muhtar´ın benim gazeteme geçmesi konusunda bir itirazım yok.. İtirazım sormadan danışmadan iş yapmalarına..