Horoz Reis: “Efsane Reis’in Büyükada Yılları” kitap oldu
Deneyimli gazeteci Adil Bali kendi çocukluğunun, gençliğinin ‘Büyükada penceresinden’ yansıyan hatıraları ve iyiliksever bir karakterin öyküsünü gelecek nesillere aktarmak için kaleme aldı
Adı Berç Yetvart Akdeniz.
Nam-ı diğer Horoz Reis.
1926 yılında, Büyükada’nın Kumsal mevkiinde küçük ahşap bir evde dünyaya gelir.
Babası balıkçı Artin.
Gözünü adanın denizine, teknesine, balığına açmış da başka hiçbir şey görmez olmuş derler ya öylesine. O deniz ki, Abidin Dino’nun tarifindeki gibidir: Hani “balık akın etti mi, denize basıp İsa gibi dolaşırsınız, balığın kaldırımdan farkı yoktur” dediği deniz.
‘Horoz’ lakabını babasıyla balığa çıktığı bir gün elinden denize düşürüp kaybettiği tahta oyuncak horozundan almış diye anlatılır. Daha beş altı yaşlarındadır ve günlerce gözyaşı dökmüştür horozunun ardından.
Okulla arası pek hoş değildir. Büyükada’nın Kadıyoran’daki eski Türk mektebini 3. sınıftan terk edip baba mesleğine adım atar. Kışın balık peşinde koşacak, yazları teknelerin bakımını yapacaktır. Ama adalılar onu adanın cankurtaranı olarak bilecektir.
Adada acil durumlarda hastayı karşıya götürmek zor iştir. Yaşamla ölüm arasında şifa arayanlar hızlıca karşıya, hastaneye yetiştirilmelidir. Gece gündüz; sis, lodos, fırtına demeden; hiçbir karşılık beklemeden teknesiyle çok can kurtarmıştır.
Saygıyla, sevgiyle ve minnetle anılması bundandır.
“Horoz Reis: Efsane Reis’in Büyükada yılları”, onun yaşam öyküsüdür.
Adil Bali kendi çocukluğunun, gençliğinin ‘Büyükada penceresinden’ yansıyan hatıraları ve iyiliksever bir karakterin öyküsünü gelecek nesillere aktarmak için kaleme aldı:
Horoz Reis ile komşudur. Evine teklifsiz girebilen çocuklardan biridir. Horoz Reis’in annesi, onun İsguhi ‘yaya’sıdır. Uykusu kaç kez, ‘Horoz Reis!’ feryatlarıyla bölünmüştür.
Yaşamının en yakın tanıklarından biridir kısacası.
Şöyle der Adalı Yayınları'ndan çıkan kitabın önsözünde:
“Bu kitap neden yazıldı, geçmişe duyduğum bir özlem için mi? Yoksa şu anda bulamadıklarımı geçmişte aramak için mi? Kendime, çocukluğuma saf mutluluğuma dönmek ve yaşadığım çeşitliliği, renkliliği hissetmek için mi? Ya da Horoz Reis gibi iyiliksever insanların bu dünyadan tümüyle göçüp gitmediğine inanmak istemek mi? Çocukluğumda anlam veremediğim birçok şeyi şimdiki aklımla çözümlemek mi? Tüm bu kararsızlıklar içinde geçmişe döndüm. Yazmak, hatırlamak ve anlamlandırmak için yapabileceğim tek şeydi. Ben de bunu yaptım.
Kitabın sayfalarında, Horoz Reis’in ayak bastığı ada sokaklarında, iki takma motoru omzunda taşıdığı Kumsal kıyılarında hep birlikte dolaşacağız. Sonra adanın diğer sokaklarına, tarihine bakacak, okullarında yaşanan acı ve tatlı olaylarını ve kavgalarını hatırlamaya çalışacak; kahvelerinde, meyhanelerinde, eski kararmış ahşap köşklerin yangınlarının küllerinde eskilerin hatıralarını dinleyeceğiz. İçimiz ısınacak ve yeni bilgiler öğreneceğiz, hafızamızı tazeleyeceğiz. Tekrarlanmayacağını iyi bildiğimiz bir geçmişten geçerek bugünlere geleceğiz. Ardından yine de “Geçmiş geçmiyor” diyeceğiz.”