Hocaefendi artık bu yapıyı kontrol edemiyor!
AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar Kanal 24'te rüşvet ve yolsuzluk operasyonuyla ilgili çok önemli bir iddiada bulundu.
AK Parti Gaziantep milletvekili Şamil Tayyar'dan son operasyonla
ilgili müthiş açıklama: Hocaefendi artık bu yapıyı kontrol
edemiyor, bilgiler Hocaefendi’ye yanlış gidiyor. Bunu etkisinde
kaldığını düşünüyorum. Hocaefendi Türkiye’de olup biteni
değerlendirirken farklı kanalları da kullanmalı. Şu an tablo
bu.
AK Parti Gaziantep milletvekili Şamil Tayyar, Kanal 24'te Elif
Çakır'ın Söz Bitmeden programında operasyonlar hakkında çarpıcı
açıklamalar yaptı.
"ERDOĞAN'SIZ BİR TÜRKİYE İSTEYENLER ORTAYA ÇIKACAK
DEDİK"
İşte Tayyar'ın açıklamalarından satırbaşları...
Elif Çakır: Bu operasyonu nasıl değerlendirmek
lazım?
Şamil Tayyar: Henüz piyasaya çıkan Beşinci Darbe
kitabımın metnini gönderdim Gezi olaylarından önce. Mayıs ayında
piyasa çıktı, 3-4 gün sonra Gezi olayları çıktı, aslında
yazdıklarımızın az olduğunu ortaya koydu. Biz bir kurgu yaptık,
önümüzde çok kritik bir dönem var, nedir, yerel seçimler. Ama bu
yerel seçimi daha değerli kılan, hemen arkasından Cumhurbaşkanlığı
seçiminin gelecek olması. Tarih boyunca bu seçim her zaman
sıkıntılı olmuş. Bir yerde bir rejim sorunu gibi yaşanmış ama bu
kez biraz daha farklı. Çünkü cumhurbaşkanını halk seçecek. Halkın
seçeceği bir cumhurbaşkanı Anayasa'dan gelen yetkilerini kullanırsa
yarı başkanlık sistemine fiili olarak geçecek. Sayın Erdoğan'ın bu
makama aday olma ihtimali de var. Erdoğan'sız bir Türkiye
isteyenler 2014'e doğru ortaya çıkacak dedik. Ne gibi olur bu,
Reyhanlı gibi olur, suikast girişimler olur... Bir kaos durumu
oluşturacak eylemlerin periyodik olarak gerçekleşebileceğini dile
getirdik. Hemen arkasından Gezi olayları patladı. Bu hükümeti
alaşağı etmeye yönelik sivil bir darbe girişimiydi.
Ergenekoncuların, Neo-conların iç içe katlanmış bir darbe
operasyonuydu. Ciddi bir mesafe aldı. Dış dünyada Türkiye'nin
itibarına ciddi bir darbe indirdiler, bunu da kısmen başardılar
Gezi'de, 48 saat içinde hükümet devrilecek, bu iş bitti diyenlerin
sayısı hızla artmaya başladı. Sayın Başbakan'ın bir karşı duruşu
oldu, Başbakan bu oyunu bozdu. Gezi'den alternatif iktidar
yaratamayanlar başka şeyleri denediler. Sonraki aşamadaki en güçlü
vuruş dershaneler üzerinden başladı.
Dershane konusunda ben de temkinliydim. Ama hükümet henüz net bir
karar vermemişken belge yayınladılar.
E.Ç.: O belgenin hizmete yakın kuruluşlar vasıtasıyla Milli
Eğitim'e gönderildi ve kullanıldığı biliniyor.
Ş.T.: Öyle bir haber yapıldı ki sanki nihai bir
karar verilmiş, o yasa bir torba kanun içine konulacak gece yarısı
apar topar geçirilecek. Bu bir varsayım tabi. Burada biz operasyonu
gördük. Zamanını, değerini bunun için feda eden ciddi bir kitle
var, bir tarafta cemaat, bir tarafta da örgüt var. Bu örgüt cemaate
ve siyasi iktidara istikamet vermeye çalışıyor. Isparta vs.
yerlerdeki masum bir hizmet ehliyle, Ankara gibi bazı yerlerde
temsilcileri bulunan bu örgütün arasına mesafe koymazsak yanılırız.
Bu taslak metni üretenler bunlar. Bunun üzerinden cemaate atış
yapmaya başladılar. Uluslararası bağlantılarla da işbirliğini
güçlendirerek, bu olay ileride bir darbe yapma girişimi olarak
görüldü. Başbakanımız da burada ciddi bir duruş sergiledi.
Arkasından bu da yetmedi, rüşvet ve yolsuzluk operasyonu
başlatıldı. AK Parti iktidarı yasaklar, yoksulluklar ve
yolsuzluklarla mücadele etmiş bir parti. AK Parti oylarının
yükselişinde toplumun güveni var. Bir psikolojik harbe girişildi AK
Parti'yi yıpratmak için. Bunun cemaatle ne alakası var diyenler
olabilir. Doğru eğer masumane dediğim gibi insanlarsa sorun olmaz.
Ama örgüt varsa, uluslararası bağlantıları varsa, küresel sermaye
ve Türkiye'deki uzantıları var, bunların siyasi ayağı da var. Bu
ayakta cemaat ile CHP'nin birlikte bir koalisyon durumu doğdu.
Kılıçdaroğlu ABD'ye gitti, büyükelçi ile görüştü. Sağ adaylar
gösteriyorlar, oralardan oy almak için.
"BU OPERASYONUN ESAS AMACI HALK BANKASI"
E.Ç.: İçişleri Bakanı'nın oğlu gözaltına alınıyor, bakanın
haberi yok. Emniyet müdürlerinin haberi yok. Böyle bir durum
var.
Ş.T.: Devam eden bir süreç var. Kim olursa olsun
farketmez, bakan her neyse mutlaka araştırılsın. Ama meselenin
başka bir tarafı da var. Birbiriyle ilintili olmayan 3 dosyayı aynı
anda gündeme sürüyorsunuz. Oradaki polis kendisine gelen talimatı
üsttekilerle paylaşmalı. Ya ona ya şuna giderse. Herkes sahtekar,
siz dürüstsünüz. Sakatlık burada başlıyor. Kamuoyunda sanki üç
bakan çocuğu ve Fatih Belediye Başkanı aynı ekibin bir parçası
olduğu sanıldı. Halkbankası üzerinden yürütülüyor esas operasyon,
diğerleri bunu perdelemek için yapılıyor.
E.Ç.: Mesela İstanbul Emniyet Müdürü.
Ş.T.: Vali arıyor, emniyet müdürüne ulaşamıyor.
Haberi olmayabilir de.
E.Ç.: Gezi olaylarında da aynısı oldu.
Ş.T.: Hüseyin Çapkın'la ilgili bir soruşturma
açılırsa öğrenebiliriz. Hata var, idari açıdan değerlendirilebilir
bunlar. Bir ihanet olduğunu düşünüyorum.
Ergenekon, Balyoz süreci içerisinde savcıların Erdoğan’a bilgi
verildiği söyleniyor, Nedim Şener için de gidildi. Peki bu
operasyon neden gizlilikle yürütüldü. Burada ciddi bir
dezenformasyon var.
"EMNİYET İÇİNDE CİDDİ BİR PROBLEM VAR"
E.Ç.: Emniyet içinde de ciddi bir problem var.
Ş.T.: Buradakilerin hepsi cemaatle ilgili değil,
derin devletle bağlantıları var. Bir ittifak oluştu. Susurluk
sonrası oluşan derin devletin ayrıntılarıyla yeni bir işbirliği,
oluşum var. MİT vs. bunu çözemedi. Burada ciddi bir yönetim zaafı
var. Hangi bakanla, hangi bakan çocuğuyla ilgili bir iddia varsa, o
iddia ile nereye kadar gidilebiliyorsa onunla ilgili tedbirler
alınmalı. Ama birileri bu değirmene su taşımışsa onların da
hesabını vermesi gerekir. AK Parti hükümeti bunun arkasında
durmaz.
E.Ç.: Nedim Şener, Ahmet Şık da tutuklandığında şube
müdürleri görevinden alınmıştı.
Ş.T.: Sonra, bunun Müslümanlıkla izahı yok,
insanların yatak odasına gireceksiniz, sonra böyle masumane bir
talebin arkasına sığacaksınız. Bakın Rasim Ozan Kütahyalı ile
ilgili Hasan Karakaya’nın kızıyla ilgili şeyler açıklıyorsunuz.
Bunu ne ile açıklayacaksınız. İnceldiği yerden kopar.
"İÇİŞLERİ BAKANI BAŞTA OLMAK ÜZERE YENİ BİR GÖREVLENDİRME
OLMALI"
E.Ç.: Bu operasyon nereye varır, Çapkın görevinden
alındı…
Ş.T.: Nereye varacağını bilmiyoruz, sanıyorum yeni
bir görevlendirme olur. Başta sayın İçişleri Bakanı olmak üzere bir
yeniden görevlendirme olmalı. Böylesi bir kan değişimine ihtiyaç
olduğunu düşünüyorum. Emniyet müdürü haberi olduğu halde haber
vermiyorsa, valinin bilgisi yoksa, bakanın bilgi yoksa, İçişleri
Bakanı’nın haberi yoksa, bir sorun vardır. Sayın İçişleri Bakanı
olmak üzere bir görev değişikliği lazım.
"28 ŞUBAT DAVASI'NDA HİÇ TUTUKLU KALMADI, BİZİ ALACAKLAR
HERHALDE"
E.Ç.: Fezleke durumu var. Bir son dakika haberi... 28 Şubat’ta hiç
tutuklu kalmadı bu arada.
Ş.T.: Maşallah, hayırlı olsun (!)
E.Ç. : Bu dava çok önemliydi, ama gözümüzün içine baka baka
tahliye kararı verdiler.
Ş.T.: Muhtemelen bu 28 Şubat davasından biz
yargılanacağız.
E.Ç.: Beni de dinlediler bu davada. Çekirdek çıtlattılar,
bisküvü verdiler birbirlerine bu sanıklar, mahkeme hiçbir şey
yapmadı ama benim mahkeme salonunda yazdığım yazının peşine
düştüler.
Ş.T.: Mahkemenin bir kararını eleştirdiğim için
hakkımda bir şeyler yaptılar, darbecileri bugün dışarı saldınız.
Ergenekon, Balyoz gibi gerçekleşmemiş darbelerden sanıklara verilen
ağır cezalar var. 28 Şubat gibi gerçekleşmiş bir darbeden sonuç
çıkaramıyorsunuz o zaman Ergenekon ve Balyoz’u nereye koyacağız. Bu
dediğim örgütün yeni bir komplikasyonu olabilir, yeni bir anlaşma
olabilir. Balbay’ın serbest bırakılması, BDP’li vekiller içinse
aleyhte karar verilmesi bu oyunu gösteriyor. Burada çok derin bir
tezgah var. KCK’lilerin cezaevinde bulunması, borsada çöküş,
yolsuzluk operasyonu, 28 Şubat, Balbay’ın çıkarılması. Büyük bir
oyun oynanıyor, Erdoğansız Türkiye istiyorlar. Cemaat ile CHP
arasında bir koalisyon isteniyor.
"HAKAN ŞÜKÜR O YAZIYI KENDİ Mİ YAZMIŞTIR, BİLEMEM"
E.Ç: Hakan Şükür'e gelirsek “Benim yazı yazma kabiliyetim yok”
demişti benimle bir röportajında, bu yazıyı nasıl kaleme
aldı?
Ş.T.: Benim Hakan’la böyle bir anım yok ama
kamuoyunda böyle bir algı var. Bir lojistik destek almış olabilir,
tek başına yazmış olabilir mi, bilmiyorum, vekil arkadaşlarımızla
da bunu konuştuğumuzda da aynı şeyi düşünüyorlar.
"ZEKERİYA ÖZ'E GÜVENMİŞTİK AMA..."
E.Ç: Nedim Şener “Bana yapılan operasyonla bu operasyonu yapan
savcılar aynı. Emniyet içinde bir yapılanma var, bir zamanlar
askeri vesayet vardı, şimdi başka bir vesayet var”
dedi...
Ş.T.: Başında Zekeriya Öz var. Ergenekon sürecinde
gönüllerde taht kurdu. Kendisiyle ilgili kahraman sıfatı
yakıştırdım. Yazılarım da var. Fakat zaman içerisinde bazı
savcıların, Zekeriya Öz başta olmak üzere bazı gazetecilere bilgi
verdiler, yanlış işler peşinde sürüklendiler. Müyesser Yıldız bir
yazı yazmıştı, onunla ilgili kendisine dava açıldı, sonra
Ergenekon’a dahil edildi. Ergenekon davasına özel hesapların
karıştırılması nedeniyle davadan el çektirilmişti. Bunun bir
kızgınlığı mı var. Büyük bir oyun var.
E.Ç.: Zekeriya Öz Emniyet’te deniliyor, şube müdürleri
görevden alındı, bunu operasyonun üstünü kapatmak olarak mı
algılamak gerekiyor?
Ş.T. : Bunu iddia edenler, şöyle dediler, dosya
ile ilgisi olmayan bir adam da görevinden alındı. Burada görevi
kötüye kullanma var. Böylesi bir operasyon yapılıp üst amirlere
bildirilmiyorsa o zaman onları alırsınız. Sanki amirlerine
güvenmiyorlarmış gibi. Gittilerse bence onların başını yakan
güvensizlikleridir. Hiç kimse endişeye kapılmasın, boy boy
fotoğraflar yayınlanıyor.
"HOCAEFENDİ ARTIK BU YAPIYI KONTROL EDEMİYOR"
E.Ç.: Bir tarafta Fethullah Gülen Hocaefendi’nin
açıklamaları var.
Ş.T.: Bugün ve Zaman’ın manşetlerine bakın.
E.Ç.: Kimse birbirini dinlemiyor mu, Gülerce “son uyarı”
tweeti atıyor. Hocaefendi “Hükümete karşı değil diyor, itidal
istiyor” Bunları nasıl yorumlamak lazım. Hocaefendi’ye rağmen adım
mı atılıyor.
Ş.T.: Hocaefendi artık bu yapıyı kontrol edemiyor,
bilgiler Hocaefendi’ye yanlış gidiyor. Bunu etkisinde kaldığını
düşünüyorum, bir örgüt var, onun vasıtasıyla gidiyor. Hocaefendi
Türkiye’de olup biteni değerlendirirken farklı kanalları da
kullanmalı. Şu an gelen tablo bu. Bu çekirdek yapıdan yukarıya
doğru kirli bir kan pompalanıyor. Ama bunun cemaat tabanında ciddi
bir kırılmaya yol açtığı biliniyor, telefonla bizi arıyorlar. Bu
süreçten hem iktidarın, hem cemaatin sonuç çıkarması lazım.
E.Ç.: Erdoğansız bir ülke hayali kuruluyor, seçime doğru
neler olur, bu ittifakları yapanlar her kimse ne kadar zarar
verir?
Ş.T.: Eğer bir süreci iyi yönetirsek, olanı biteni
iyi anlatırsak bu süreçten iyi çıkabiliriz. Daha önce AK Parti’ye
oy vermeyen kişiler de oy vereceğini söylüyor. Ama daha önce oy
verip şimdi vermeyeceğiz diyenler de var. Bu bir süreç, devam
edecek, Başbakan’ı koltuğundan etmeyi düşünüyorlar ama biz bunu
bozacağız.
STAR