Hıncal Uluç'u küplere bindiren hata: Bakın editör efendiler, hanımefendiler...
Sabah yazarı Hıncal Uluç, kendi gazetesinin de içinde olduğu yazılı basına çok fena yüklendi.
Eklerdeki fotoğrafların neredeyse hiç birinde resim altı yazısı
olmadığını gören Uluç öyle sert cümleler kurdu ki...
İşte Uluç'un o yazısından çarpıcı bir bölüm:
Hafta sonu bir yığın eke bakıyorum ve çıldırıyorum.
En kolay ek doldurma yöntemi, ver teybi birine.. Yolla birine. O
sorsun, bu söylesin. Çöz, koy gazeteye.. Oldu bitti,
maaşallah!..
Açıyorum tam sayfa.. Hatta iki sayfa söyleşi.. Bre aman, kim bu
sayfalar dolduran önemli şahıs.
Valla kabahat bende.. Dizi izlemeyen bir gerzek olduğum için
tanımıyorum.
Adamın, ya da kadının adı başlıkta yok.. Tonla resim altı var,
onlarda da resimaltı yok.. Üşeniyor editör..
Sayfaları kimin işgal ettiği, yazının içinde sekiz puntoluk harfler
arasında.. Ara ki, bulasın..
Yahu, bir yönetici bu rezilliği görmüyor mu?. Pazartesi
toplantısında fırçayı atmıyor mu?. Bu kadar başı boş mu
meslek..
1957'de, Cihat Baban Genel Yayın Müdürümüz, biz üç günlük
gazeteciyken böyle bir halt etsek, pazartesiyi göremezdik. Mesleğin
şaşmaz ve ihmal edilmez kurallarından birini hasbel kader atlayan
yanardı.
Şimdi ne yapsan yanına kâr kalıyor.
Bakın editör efendiler, hanım efendiler..
Resimaltı gazetenin en ama gerçekten en önemli unsurudur. Çünkü iyi
yazılmış bir resimaltı, filmin fragmanı gibidir. Okumaya teşvik ve
tahrik eder. Bunu yapmaya üşenir, sayfanızdaki 10 resmin onunu da
resimaltsız yayınlar, iki satırı, hem de bu bilgisayar kolaylığı
çağında yazmaya üşenirseniz, ertesi sabah o sayfaya hangi yüzle
bakarsınız?.
Yoksa hiç bakmaz mısınız?. Eserinize bakmak gibi bir zevkiniz yok
mu?.