04 Ağu 2006 07:59 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:46

HINCAL ULUÇ,TELEVOLE'YE DÖNEN CENAZE TÖRENLERİNİ YAZDI

Hıncal Uluç, bir süre önce kaybettiğimiz Duygu Asena ile Ergil Tezerdi´nin cenaze töreninde "dua etmek" istediğini, ama bunun mümkün olmadığını belirterek kimlere çattı? Kimleri şov yapmakla suçladı? Uluç yazısında bir gazetecinin hakkını da verdi!..

YASIMIZI TUTAMAYACAK MIYIZ?

Duygu'yla Ergil!.. Yan yana uzanmışlar öyle.. Üzerlerinde sarı güller var.. İki can dostuma veda etmek istedim.. Onları tabutlarının üzerinden son defa okşamak.. Dua etmek istedim..
Ne mümkün.. Bir gazeteci ve televizyoncu ordusu çepeçevre sarmış tabutları.. Yaklaşmak mümkün değil.. Ellerinde kameraları öyle bekliyorlar.. Geleni gideni çekmek için..
Orada yas var.. Orada son bir vedalaşma.. Ama benim meslekdaşlarıma bakarsanız, Televole çekimleri..
Kızdım.. Söylendim.. "Rahat verin de yasımızı tutalım" dedim.. Bir iki adım çekildiler, gene öylesine bekliyorlar, zalim avcı gibi..
Ne Duygu'ya dokunabildim, ne Ergil'e.. Dokunduğum an deklanşörlere basılacak, kameralar çalışacak..
Hayır!.. Ben buraya şova, gösteriye, gazetelere, ekranlara çıkmaya gelmedim ki!.
Ama meslekdaşlarım haklı.. Çıkmaya gelenler var..
Bir resmi, iki saniye filmi çekilir, adı geçer diye her cenazeye koşanlar var.. Onları biliyorum, onlar da kendilerini bilirler..
Cami avlusu çoktan beri yas yeri değil zaten.. Kokteyl, happy hour (Mutlu saatler) sanki.. Buluşma yeri.. Gülüşmeleri kıkırdaşmalar..
Sonra başkalarını gördüm.. Duygu'nun cenazesini kullanmak isteyen gurupları.. Amaçları yas tutmak değil, slogan atmak, gösteri yapmak için toplananları.. Bunları iyi bilirim.. Sevgili Ahmet'in cenazesinde, tabut mezara inerken bile, etrafını çevirmiş, slogan atanları hatırladım.. Aile, yaklaşamıyorduk bu militanları aşıp mezara, bir avuç toprak atmak için..
Ağabeyimle nasıl haykırmıştık, "Yeter!.. Yeter!.. Cenazemizi bize bırakın artık" diye..
Gene ayni şov yapılacaktı.. Hissettim. Yığınla kamera uzandı bu arada.. Uzatanlar arasında çok sevdiklerim de var.. İki kelime bir şey istiyorlar, görüntülü, Duygu için.. Ergil için..
Parmağımla fermuar işareti yaptım dudaklarımda.. Bu oyununun içinde olmam mümkün değildi ki.. Kimseye konuşmadım..
Dayanamadım bu iki yüzlülüğe.. Bu çirkinliğe daha fazla..
Arkama bakmadan kaçtım cami avlusundan.. Cenaze namazını beklemeden.. Bir fatiha okumadan..
Duygu'ya, Ergil'e son kez dokunamadan.. Yasımı tüm duygularımla yaşayamadan..
Arkama bakmadan kaçtım, bu yalancı, bu sahte, bu çirkin, bu iki yüzlü dünyadan!..



İşte gazetecilik...

ÜNLÜ kişilerin özel yaşamları haberdir. Haberi yakalamak, hele fotoğrafları ile vermek, gazeteciliktir.
Bizde bunu yapan pek çıkmaz.. Bu yüzden dayarlar yalanı, dayarlar asparagası.. Dedikodu tatlı şeydir. Doğruysa tadından yenmez. Yalansa, ayıptır, çirkindir, aşağılıktır.
Bizim dedikodu medyasında müthiş gazetecilik enderdir.
Bu yıl atv kameralarının çektiği dizi oyuncusu, evli yönetmen ilişkisi, müthiş bir gazetecilik olayı idi. İkincisi gene bizim guruptan geldi..
Cem Hakko ile Ronit Gülcan'ın uzun süredir söylenen, özellikle tutucu Yahudi sosyetesinde büyük yankı uyandıran aşkını Şamdan, Göcek'te bir fotoroman gibi resimledi.. Orhan Merdivan'ı yürekten kutlarım..
Sevgili Dostum Cem, kızmıştır sanırım.. Üzülmüştür de.. Ama içinden o da takdir etmiştir, haberciliği, Şamdan'ı görünce..
Bu fotoğraflar, Cem ile Ronit'in "yalan" yaşamlarını, gerçeğe çevireceği için, belki de yararlı olmuştur, hatta..

http://www.gbradw.com/ngg