27 Tem 2012 09:25
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:57
HINCAL ULUÇ'TAN SABAH EDİTÖRLERİNE AĞIR ELEŞTİRİ!
Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, köşesinde kendi gazetesinin editörlerine gazetecilik dersi verdi.
Haberi doğru sunmak!..
Salı günü öğleden sonra NTV’de dinledim.. Perşembe sabahı da Sabah’ta manşeti gördüm.. Ayni..
"Yargıtay: Cemevi ibadethane değildir.."
Başından beri aklıma, mantığıma, aykırı.. Hukuk bilgime de.. Laik bir ülkede, kimin, nerde, nasıl ibadet edeceğine mahkeme mi karar verir?. Sabah’ta haberi dikkatle okuyunca çözdüm..
Yargıtay "Mevcut yasa ve kurallar içinde Cemevleri’nin ibadethane kabul edilmeleri mümkün değildir" demiş..
İkisi arasında Himalayalar kadar fark var. Yargıç elindeki yasalara göre karar almak zorundadır. Yargıtay’ın yaptığı bu.
Yani yanlış, Yargıtay’da değil, yasalarda ve habercilerde..
Haber şöyle olmalıydı..
"Yargıtay: ’Mevcut yasalar dahilinde Cemevleri ibadethane kabul edilemez.."
O zaman insanların inançlarını bildikleri gibi yaşama haklarına saygılı ’Laikler’ olarak Yargıtay’ı değil, yasaları hedef alırdık.
Yapılması gereken de bu.. Bu ülkede Alevi inancını dışlayan bu "Muaviye düzenlemeleri" acilen değişmeli..
***
Dün sabah Günaydın ekimizin manşetinde de "Cin Kavgası" başlığı vardı. İlk sayfada sunumu okudum. Yönetmen Hasan Karacadağ, Gülse’ye hakaret dozunda saldırmış.. Hem de nasıl öfkeyle iç sayfayı çevirdim. Okuyacağım ve gazeteye gidip Karacadağ’a cevap nasıl verilir göstereceğim..
Okudum.. İnanamadım.. Nasıl şirin, nasıl tatlı, nasıl mizah, ironi dolu, nasıl örnek bir yanıt, bu kadar olur.. Karacadağ’ı tanımam.. Yanımda olsa sarılıp öpeceğim.. Şimdi bu dünya güzeli yanıt, tam tersine bir öfke, dehşet havasında niye sunulur?. Daha çok okunur diye mi?.
Editörlerimiz, haberi sunarken, başlık çıkarırken, işin aslını, özünü yansıtmak zorundalar..
Haberi işimize geldiğince, kafamıza göre yorumlamak, ya da "Okunsun" diye çevirmek, ucuzlatmak hakkımız yok..
Gazete "Güven" demektir. Onu yitirdik mi, biteriz!..
Hıncal ULUÇ / SABAH
Salı günü öğleden sonra NTV’de dinledim.. Perşembe sabahı da Sabah’ta manşeti gördüm.. Ayni..
"Yargıtay: Cemevi ibadethane değildir.."
Başından beri aklıma, mantığıma, aykırı.. Hukuk bilgime de.. Laik bir ülkede, kimin, nerde, nasıl ibadet edeceğine mahkeme mi karar verir?. Sabah’ta haberi dikkatle okuyunca çözdüm..
Yargıtay "Mevcut yasa ve kurallar içinde Cemevleri’nin ibadethane kabul edilmeleri mümkün değildir" demiş..
İkisi arasında Himalayalar kadar fark var. Yargıç elindeki yasalara göre karar almak zorundadır. Yargıtay’ın yaptığı bu.
Yani yanlış, Yargıtay’da değil, yasalarda ve habercilerde..
Haber şöyle olmalıydı..
"Yargıtay: ’Mevcut yasalar dahilinde Cemevleri ibadethane kabul edilemez.."
O zaman insanların inançlarını bildikleri gibi yaşama haklarına saygılı ’Laikler’ olarak Yargıtay’ı değil, yasaları hedef alırdık.
Yapılması gereken de bu.. Bu ülkede Alevi inancını dışlayan bu "Muaviye düzenlemeleri" acilen değişmeli..
***
Dün sabah Günaydın ekimizin manşetinde de "Cin Kavgası" başlığı vardı. İlk sayfada sunumu okudum. Yönetmen Hasan Karacadağ, Gülse’ye hakaret dozunda saldırmış.. Hem de nasıl öfkeyle iç sayfayı çevirdim. Okuyacağım ve gazeteye gidip Karacadağ’a cevap nasıl verilir göstereceğim..
Okudum.. İnanamadım.. Nasıl şirin, nasıl tatlı, nasıl mizah, ironi dolu, nasıl örnek bir yanıt, bu kadar olur.. Karacadağ’ı tanımam.. Yanımda olsa sarılıp öpeceğim.. Şimdi bu dünya güzeli yanıt, tam tersine bir öfke, dehşet havasında niye sunulur?. Daha çok okunur diye mi?.
Editörlerimiz, haberi sunarken, başlık çıkarırken, işin aslını, özünü yansıtmak zorundalar..
Haberi işimize geldiğince, kafamıza göre yorumlamak, ya da "Okunsun" diye çevirmek, ucuzlatmak hakkımız yok..
Gazete "Güven" demektir. Onu yitirdik mi, biteriz!..
Hıncal ULUÇ / SABAH