Hıncal Uluç'tan Hürriyet'e kritik soru: "Tuba Büyüküstün olayı"nda neden geri adım atıldı?
Hıncal Uluç, Haziran ayında Hürriyet muhabirinin uğradığı gasp olayını hatırlatarak, gazeteyi eleştirdi.
Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç bugünkü köşesinde, Hürriyet ve
Takvim muhabirlerinin silah zoruyla fotoğraf makinelerinin gasp
edilmesi olayını hatırlatarak Hürriyet gazetesini eleştirdi.
Olay Haziran ayında gerçekleşti. İlişki yaşadıkları iddia edilen
oyuncu Tuba Büyüküstün ile Emirgan’daki “La Boom” ve “Gizli Kalsın”
adlı mekanların işletmecisi Umut Evirgen’in fotoğrafları Hürriyet
ve Takvim muhabirleri tarafından çekildi. Sonrasında ise Evirgen’in
korumaları, fotoğraflarını çeken Hürriyet gazetesi muhabiri İsmail
Bayrak ile Takvim gazetesi muhabiri Aydın Hamza’ın araçlarının
yolunu keserek silah zoruyla fotoğraf makinelerine el koydu.
Muhabirler şikayetçi oldular ve hukuki süreç başladı.
Bu olayı takip eden Hıncal Uluç, Hürriyet muhabirinin şikayetini
geri çekmesine tepki gösterdi. Daha önce olayın hemen ertesinde
muhabirin şikayetinden vazgeçeceğine yazdığını hatırlatan Uluç,
“Şimdi ben, Hürriyet muhabirinin davadan vazgeçeceğini nerden
bildim?. Bu işleri bilirim de ondan..” ifadelerini kullandı.
Uluç muhabirin şikayetinden vazgeçmesiyle ilgili, “O Emirgan
mekânı, hemen tüm magazin yazarlarının gözdesi.. Hemen
meslektaşlarını değil, o mekânın sahibini savunmaya başlayacaklar.
Gazete yönetiminden foto muhabirine büyük baskı gelecek. Adamcağız
ekmek parasını kaybetmemek için boyun eğecek.. Aynen öyle oldu.”
diye yazarak Hürriyet’e sert çıktı. Uluç yazısının son
bölümünde, “Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök ve akil adam Faruk
Bildirici kardeşlerim ne diyecekler çok merak ediyorum..” şeklinde
yazdı.
Sabah yazarı Hıncal Uluç’un yazısının ilgili bölümü
şöyle:
“Olayı herkes biliyor.. Hürriyet ve Takvim muhabirleri Emirgan'da
bir kafede patronun resmini çektiler diye tabancalı korumalar
tarafından kovalandı ve yakalandılar. Makineleri gasp edildi.
Birden fazla kişiyle silahlı gasp, 5 yıldan 15 yıla kadar ağır
hapsi gerektiren çok ciddi bir suçtur..
Hemen ertesi gün yazdım.. "Bu gazeteciler yarın davalarından
vazgeçerler.. Savcılık bugün, hemen kamu davası açmalı.."
Açtı da kamu davasını savcı..
Dün sabah okudum. Hürriyet muhabiri davasından vazgeçmiş.. Geçerken
de "Makinemi gasp etmediler. 'Makinemi alın' diye ben teklif ettim"
deyip, gasp suçunu bile ortadan kaldırmış. Mahkemenin yapacağı bir
şey yok. Tutuklu yargılamaya son vermiş.
Sabah'taki haberde, Takvim muhabirinden satır yok..
Şimdi ben, Hürriyet muhabirinin davadan vazgeçeceğini nerden
bildim?.
Bu işleri bilirim de ondan..
O Emirgan mekânı, hemen tüm magazin yazarlarının gözdesi.. Hemen
meslektaşlarını değil, o mekânın sahibini savunmaya başlayacaklar.
Gazete yönetiminden foto muhabirine büyük baskı gelecek. Adamcağız
ekmek parasını kaybetmemek için boyun eğecek..
Aynen öyle oldu. Adamın sıcağı sıcağına karakolda, bir de şimdi
mahkemede verdiği iki ifadeyi karşılaştırın.. Mahkemedekini Emirgan
patronunun avukatları yazdırsa, ancak o cümle kurulurdu.. "Ben
kendim teklif ettim.."
Bu cümle sadece tutukluluk halini kaldırmaz. gasp suçunu da ortadan
kaldırıp "Beraat"i de sağlar çünkü..
Sinan Çetin'i oğlu için yazmadık şey bırakmayan, hâlâ delikanlının
peşinde koşan (Üç gün önce "Taksiyle dolaşıyor" diye resimli haber
yaptılar, sıkılmadan.. Nasıl Sinan kiniyse artık), polisin ailesi
davadan vazgeçti diye kıyameti koparan Hürriyet'in kendisi bunu
yapar mı?. Yaparsa saygınlığı kalır mı?.
Ahmet Hakan, Ertuğrul Özkök ve akil adam Faruk Bildirici
kardeşlerim ne diyecekler çok merak ediyorum..”