HINCAL ULUÇ'TAN ADLİYE MUHABİRLERİNE FIRÇA; "SAVCI SADECE İDDİA EDER"
Sabah yazarı Hıncal Uluç, Ergenekon davasında mütalaanın açıklandığı gün yapılan bir hatayı kaleme aldı
Ergenekon olduğu iddia edilen..
Nerdeyse başka şey yazmıyorlar.. Tek konu "Ergenekon olduğu iddia edilen" dava.. Savcı mütalaasını verdi ya.. Sebep o..
Peki şimdi soralım..
Savcının isteklerinde sizi şaşırtan herhangi bir şey oldu mu?. Bu isteklerin geleceğini başından beri hepimiz bilmiyor muyduk?.
Başından beri durmadan yazdıklarımız bir işe yaradı mı?.
Geçin.. Bu ülke başbakanının "Kefilim" dediği Genelkurmay Başkanı hakkında en ağır ceza istenmedi mi?. Niye istendi.. O Başbakanın önce Kara Kuvvetleri Komutanı, sonra Genelkurmay Başkanı olarak bizzat atadığı, dört yıl birlikte çalıştığı ve kefil olduğu Orgeneral, ayni Başbakanı cebir ve şiddet yolu ile devirmekle suçlanarak.. Şimdi ben yazsam ne olacak, yazmasam ne olacak?.
Tam da eskilerin "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil" durumu..
Ben yazacağım ben tatmin olacağım..
Benimle ayni fikirde olan da tatmin olacak..
Birazcık..
Ama Silivri'de niye yattıklarını ve ne zamana kadar yatacaklarını bilmeyenlerin durumunda bir değişiklik olacak mı?.
Geçen ay, Adalet Bakanı gazetemizdeydi. Konu uzayan, mahkumiyete dönüşen, kamu vicdanını zedeleyen, adalete inancı sarsan, "Uzayan Tutuklamalar"a geldi.
"Adalete inancın olmadığı yerde demokrasiden söz edilemez" diyen bakan "Biz yürütme gücü olarak gerekeni yaptık, ama yargı uygulamadı" dedi..
Üçüncü Reform Paketinde yapılanı anlattı..
"Adi kontrol altına alınarak, yani belli sürelerle karakola gidip imza verme şartı ile tutuksuz yargılanma, üç yıla kadar mahkumiyeti istenenleri kapsıyordu. Bu sınırı kaldırdık. Artık mahkemeler müebbet hapsi istenenler için bile tutuksuz yargılama kararı verebilirler. Bu yolu açtık. Ama yargıçlarımız uygulamadılar" dedi.
Şimdi ortam bu, durum buyken, "Neyi" yazacaksın..
..ve de, yazdığının hiçbir işe yaramadığını, Başbakanın kefaletinin, Adalet Bakanı'nın reformlarının dahi işe yaramadığı ülkede, senin yazının suya yazılmış kadar bile etkisinin olmadığını bile bile, "Niye" yazacaksın ki?.
Ama bir şeyi yazmam gerek.. Hukuk bilgisi eksik bir meslektaşımı uyarmak için..
Savcı mütalaasını okurken, duyduğu ilk cümlede kendisini mal bulmuş magribi sanan, Silivri'de görevli olduğuna göre hukuku biraz yalamış olması gereken haber televizyonu muhabiri "Ergenekon adlı örgüt, bugün sabitleşti" dedi.. "Oysa bu konuda Yargıtay 'Ergenekon olduğu iddia edilen örgüt' denmesine karar vermişti.."
..ve sanıkları o an "Mahkum" ilan etti.
Benim cahil kardeşim.. Savcı iddia makamıdır. O sadece "İddia" eder. Hepsi o kadar. Mahkeme karar verir. Yetmez. Yargıtay da onaylar. O zaman "Sabit" olur, Ergenekon örgütü.. O zamana kadar Yargıtay'ın "Ergenekon olduğu iddia edilen" adlandırması geçerlidir. Savcı lafıyla, Yargıtay kararı değişmez.
"Sabit" savcının iddiası.. Mahkeme "Ergenekon diye bir örgüt yoktur. Tüm sanıklar beraat etmiştir" diye karar alamaz mı?. Alır. Hiçbir engel yok.. O zaman bu "Sabitleşti artık" ifadeni nasıl yalayıp yutarsın, benim "Acul" kardeşim?.
"Ergenekon" sanıkları yargısız infazla, peşinen mahkum eden bir deyiş olduğu için Yargıtay, hukuk adına bu kararı almıştı. Halen yürürlüktedir.
Hala bu ülkede hukuken "Ergenekon" diye bir örgüt yok. Savcıların "Ergenekon olduğunu iddia ettikleri" bir örgüt var. Tamam mı?.
İşte yazdım.. İşe yarayacak mı?.
Herkes "Ergenekon" demeye devam edecek, dört yıldır olduğu gibi.. Kimse de itiraz etmeyecek.. "Değil" diyen Yargıtay dahil..
O zaman ben niye yazdım bu yazıyı?.
Hıncal Uluç'un yazısının tamamı için tıklayın