Hıncal Uluç 'Sabah' ruhunu bitiren adamı yazdı: O binayı Dinç Bey'i kandırıp sattırınca...
Sabah Gazetesi köşe yazarı Hıncal Uluç, bugünkü köşesinde Sabah Grubu’na oldukça dikkat çeken eleştiriler yöneltti.
Sabah Gazetesi Yurt Haberler Müdürü Aydın Şentürk’ün ölümünden
sonra bugün oldukça dikkat çeken bir yazı kaleme alan Hıncal Uluç,
Sabah Grubu’nda artık kimsenin kimseyi tanımaz hale geldiğini dile
getirdi.
Sabahçılar’ın dağılma sürecinin İkitelli’deki binanın satılması
sonrası başladığını ifade eden Hıncal Uluç, yazısında isim vermeden
Zafer Mutlu’ya da oldukça ağır eleştiriler yöneltti.
Zafer Mutlu’nun mali kriz esnasında Dinç Bilgin’i kandırdığını
belirten Uluç, Mutlu’nun o dönem "Krizi atlatmak için bu binayı
satmamız lazım. 100 milyon dolara sahibi var” sözlerine gönderme
yaptı ve daha sonra binanın en büyük rakibe ancak 6 milyon dolara
satılabildiğini ifade etti.
İkitelli’deki binada kaynaşmak için kafeler, banklar, havuz, bar ve
birçok sosyal donatı alanı olduğunu söyleyen Uluç, devam eden
süreçte çalıştıkları yerlerde ancak çalışmak için alanlar olduğunu
ve Sabah ruhunun böylece öldüğünü söyledi.
İşte Hıncal Uluç’un dikkat çeken o yazısının
tamamı:
Genel Yayın Müdürümüz Erdal Şafak, Aydın
Şentürk kardeşimin "Veda" için geldiği gazetenin önünde tabutu
başında, hepimiz adına onu uğurlarken "Git gide artıyor
yalnızlığımız" dedi, Tarancı'dan naklen..
Keşke Erdal, keşke dediğin gibi olsaydı ve yalnızlığımız
artsaydı..
Biz Sabah'ta yıllardan beri yalnızız zaten.. Aydın geldi de üçümüz
beşimiz kapının önünde bir araya gelebildik..
O bir araya gelenlere de baktım..
Tanıdığım on kişi ya vardı, ya yoktu.
İkitelli'deki binadan taşındığımızdan beri, "Sabah Takımı,
Sabahçılar" olmak bitti.. Kimse kimseyi tanımıyor artık.
O bina, dünyanın en mükemmel gazete binasıydı. Gazete binası olsun
diye yapılmıştı.
Çalışma yerlerimiz çok güzeldi, ama o değil asıl.. Boş zamanlar
için yerler vardı, bizi bir araya getiren..
Yemek salonları.. Evet salonlar.. Tertemiz, pırıl pırıl.. Beyti'nin
hazırladığı mis kokulu yemekler.. O yemek masaları, herkesin
herkesle buluşmasını sağlar, gazetenin yarıdan fazlası orda
doğardı.. Manşetler, köşe yazısı konuları o yemek sohbetlerinde
yazılırdı adeta..
Spor salonu.. Kapalı yüzme havuzu.. Bar..
Kafe.. Bunlar hep buluşma, hep dostluklar, arkadaşlıklar,
yakınlıklar kurma yerleriydi.
Muhteşem bahçe ve banklar..
Bunlar hep Sabah Takımı, Sabahçılar olma yerleriydi..
Sonra bir mali kriz başladı. Sonradan hesaplarının çok başka
olduğunu anladığımız bir güya uzman "Krizi atlatmak için bu binayı
satmamız lazım. 100 milyon dolara sahibi var.
Ama boş olması lazım" dedi.. Dinç Bey'i kandırdı.
Binayı 31 Aralık 1999'da tahliye ettik. O sırada yanında yapılan ve
inşaatı yeni tamamlanan muhteşem ATV ek binasının
tepesinde "ATV 2000" yazıyordu.
ATV 2000 binası, 2000'e girememişti.
Elimde çantam binanın birkaç basamak dış merdivenlerinden son defa
inerken döndüm geriye baktım ve yanımdakilere "Sonun başlangıcı"
dedim. Dediğimi de yazdım.
O 100 milyon dolara müşterisi hazır binaya hiç alıcı çıkmadı, sonra
haraç mezat kaça gitti bilir misiniz?.
20'de birine.. 6 milyon dolara..
Binayı sattıran adam, en büyük rakibe kaça gitti, onu
bilmiyorum.
Nişantaşı'ndaki binayla başladı, Sabah Takımı'nın çözülmesi.. Orası
bugünkü Sofa Oteli, sadece çalışma alanlarına yeterliydi.
Birbirimizi göremez olduk. Sonra şimdiki binamız Camhan'da
ilişkiler tümden koptu.
Yönetimin ve benim tüm çabalarımıza rağmen kendi isimlerinden
utananlar yaka kartlarını takmamakta direndiler. Adını göğüslerinde
taşırlarsa, damgalı eşeğe dönüyorlarmış..
Dönmediler.. Ama tek buluşma yerimiz asansörlerde sırtlarını
döndüler.
Meslektaş, gazete arkadaşlarına bir "Günaydın.. Merhaba.. İyi
Günler" demeyi, bir gülümsemeyi çok gördüler.
Bir karış asık surat.. İşe öyle başlar, öyle bitirir olduk..
Kapıdan yapayalnız girdik, asansörden yapayalnız çıktık.
Yapayalnız odamıza kapandık.
Yazdık ettik. Sonra gene yapayalnız çıktık gittik..
Bizim yalnızlığımız 2000 yılında
başladı Erdal..
Düşünün.. Aydın 1986'da başlamış Sabah'ta..
Benden dört sene evvel.. 10 yıl, İkitellibinasında
buluşmalarımız, sohbetlerimiz, dertleşme, gülüşmelerimiz
oldu.
Taşındık ordan.. 2000 yılından bu yana 18 yıl.. Rastlaşmadık
bile..
Bir yıldır, beynindeki tümörle savaşıyormuş..
Haberim yok iyi mi?. Gazetenin tepe ekibinden, Yurt
Haberleri Müdürü Aydın, en eski
Sabahçılar'dan Aydın bir yıldır ölüm kalım
savaşı veriyor, haberim yok..
Sabah gazetede okudum ölüm haberini..
Kapının önüne koştuğumda söylediler, son bir yılını..
Biz Sabah ekibiyiz öyle mi?. Bir Sabahçılar, Sabah Takımıyız öyle
mi?.
Hadi canım sen de..
Aydın gidişi ile yalnızlığımızı arttırmadı, Erdal Müdürüm. Bu taş
binada nasıl yapayalnız yaşadığımızı bir kez daha yüzümüze vurdu,
öyle gitti.
Teşekkürler Aydın!. Giderken bile ne dersler verdin bize.. Pardon
"Bize" değil, alabilenlere!.