HINCAL ULUÇ, KURTHAN HOCA'YI NASIL GAZETECİ YAPMIŞTI?
Sabah yazarı Hıncal Uluç, dün kaybettiğimiz Kurthan Fişek'in arkasından çok dokunaklı bir yazı yazdı
Türkçeyi en güzel yazan adam.. Yok!..
Yazı İşleri Müdürümüz Faik Suad yanında genç bir
delikanlıyla geldi, spor servisine.. "Hıncal" dedi.. "Bu genç
otobüsün sahanlığında dün kırılan 100 metre rekoruyla ilgili öyle
şeyler anlatıyordu ki heyecanla.. Kulak verdim.. Müthiş biliyor
konuyu.. Tuttum kolundan getirdim sana, işine yarar belki.."
Yıl 1958.. O zamanlar yazı işleri müdürleri işe belediye
otobüsleriyle gelir, o zamanlar, spor değil, yazı müdürleri bile,
atletizmi bilir merak ederlerdi, o ayrı..
Kurthan Fişek'le öyle tanıştım.. ODTÜ Kimya Mühendisliği
öğrencisiymiş..
Ben de atletizm meraklısıyım ya.. Oturup bir konuştuk ki,
derya..
Amatör olarak atletizm yazarı yaptık, Yeni Gün'e..
İlk yazısını getirdi iki gün sonra.. Şurup.. Ertesi gün bir şurup
daha.. Bir şurup daha..
"Atletizmde sadece yazık olur" dedim.. Her spora göndermeye
başladım. Bir futbol, bir basketbol yazmaya başladı, olmaz böyle
şey..
Altı ay sonra en önemli yazıları ona vermeye başladım.. Kendi
yazacağım yazılardan vaz geçip konuyu Kurthan'ın önüne koyar
oldum.. "Sen daha iyi yazarsın" diye..
Müthiş bir gazetecilik yeteneği vardı.. Vardı da Kimya
Mühendisliğinde ne işi vardı.. Kanına girdim. Üçüncü sınıftaydı.
Bir yıl vardı mezun olmasına.. Bıraktırdım. Yeniden sınavına girdi
ODTÜ'nün gene kazandı. Bu defa İdari Bilimler Fakültesine, sil
baştan.. Annesi yıllarca affetmedi beni..
Müthiş bir adamdı ayni zamanda.. Müthiş solcuydu.. Müthiş sağcı
babamın en sevdiği arkadaşımdı.. Anlayın..
Sonunda gazeteciliği değil, Akademik Kariyeri seçti.. Siyasal
Bilgiler'in en sevilen hocası oldu. Profesör Kurthan Fişek'i bir
kez daha medyaya çektim..
1981'de Erkekçe'yi çıkarırken.. Gizli yazarımız oldu.. O okunmaya
doyulmayan yazıların hepsi, imzasız tüm yazılar Kurthan Hoca'nın
kaleminden çıktı.. Müthiş İngilizcesi ve doyulmaz Türkçesi bir
araya gelince, Erkekçe elden düşmez oldu. 150 bin sattı.
Sonra Mehmet Yılmaz'la gittiler, Hürriyet gurubunda Penthouse'ı
çıkardılar. Hürriyet'in köşe yazarı, Sıfırcı Hocası oldu..
Ama onun sevdiği yer, gazete köşesi değil, sınıfı ve
öğrencileriydi.. Mülkiye'ye döndü.. Emekli olana dek orada
kaldı..
Benim gönlümde, hala Türkçeyi en güzel yazan adamdır!..
***
Yazılarım nerdeyse bitmişti.. Yasemin girdi odama.. "Kurthan
Hoca" dedi.. Suratının halinden belliydi gerisi.. Anlamazdan
geldim.. Anlamazsam ölmezmiş gibi.. "Ne olmuş Kurthan'a" dedim..
Kız yutkunmaktan cevap veremiyor. Ben uzattıkça uzatıyorum..
"Ne olmuş.. Ne olmuş.."
"Kaybettik" dedi ve ağlayarak kaçtı..
Yazı yazacak halim kalmadı bir anda.. Yahu daha üç gün önce Bebek
Kahvede, dünyalar tatlısı eşi Neyran'la görmüşüm.. Yazları
İstanbul'a gelirler ya.. "Şef" dedi, "Biz hep burdayız.. Bir gün
yemek yiyelim.."
"Yiyelim hocam" dedim..
Buyrun.. Yemeği, artık öte yanda yeriz.. Beni de cennete
alırlarsa..
Yazı mazı yazacak halim yok.. Kurthan Hoca'ya bir "Armağan" kitabı
çıkarmak istemişlerdi Mülkiye'de.. Benden de bir yazı istemişlerdi
de, yazmıştım.. Onu buldum dosyalarımın arasında..
İşte o yazıdır, girişte okuduğunuz..
Hıncal ULUÇ / SABAH