Hıncal Uluç Kanal D'yi topa tuttu: İzleyiciyi "Eşek" yerine koymuyor,"Eşek" sanıyor, daha da ayıp!
Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, bugünkü yazısında yayınları dolayısıyla Kanal D'yi yerden yere vurdu.
Sabah yazarı Hıncal Uluç, Kanal D yöneticilerine yönelik olarak,
"Boş sokaklar, manzaralar yazıp, 30 dakikaya sığacak öyküyü, 170
dakikaya uzatmak marifet değil. Ben önce kaydedip sonra izlediğim
için, otuz, en fazla 40 dakika sürüyor 170 dakikalık bölümü hiç ama
hiçbir şey kaçırmadan izlemem" dedi. Uluç, "Ben mi üstün
zekâlıyım, yoksa siz mi, seyircilerinizi geri zekâlı sanıyorsunuz?"
ifadesini kullandı.
Hıncal Uluç'un "Seyircisini 'eşek' yerine koyan kanallar"
başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Aslında son yıllarda tek, bir tek dizi izlediğim için örneği Kanal
D üzerinden veriyorum ama, biliyorum ki, hepsi birbirinin ayni..
Yok aslında birbirlerinden farkları.. Öyle yok ki, "Ama biz Osmanlı
Bankasıyız" diyeni bile yok..
Yıllardır, LigTv hakkında yazmadık şey bırakmadım. RTÜK sonunda
"Canlı Yayın Yönetmeliği"ni değiştirdi. Bütün bu eleştirilerimi
ASpor'daki 90'a da yaparken, kanalın yönetmeni Serkan Korkmaz
yanımda oturuyordu. Şimdi bakıyorum, LigTV'de eleştirdiğim ne
varsa, bizim yayınlar ayni..
Yani, Kanal D'ciler alınmasın. Kimi izlersem örneği ordan
veriyorum. TV yazarları kardeşlerim gibi hemen hepsini takip etme
şansım yok..
Şimdi bakın.. Geçen yazımda verdim örneği..
Liselerarası basketbol maçı.. Son saniye.. Bizimkiler 1 sayı
geride.. Şut.. Top potaya yavaş çekimle inerken, saliseler de
tükeniyor. Top potaya on santim kalmışken, önce 15 dakika "Kısa bir
ara.." Sonra bu son saniyenin yavaş çekim tekrarı ve bu defa "Bölüm
sonu" yazısı..
İşin rezillik tarafı iki.. Birincisi, bizim haklarımızı korumak
için eşek yüküyle parayı bizim vergilerimizle alan RTÜK'ün göz
yumması. Yazdık..
İkincisi.. Kanal "Eşek" yerine de koymuyor.. "Eşek" sanıyor, daha
da ayıp!.
Şimdi bakın.. Koç da, öğrenciler de, ağır suçlar işlemişler,
okuldan atılacaklar. Sporsever müdüre çıkıyor, "Bizi kovma bu maçı
alacağız, sonra da şampiyon olacağız" diyorlar. Müdürün haytalara
pek aklı yatmıyor ama, "Bir denersek ne fark eder" deyip izin
veriyor..
Şimdi o top girmezse, koç kovulacak, takım oyuncuları da okuldan
sürülecek. Yani dizi bitecek.
Üçüncü haftasında iyi reyting alan dizi biter mi?. Demek ki, o top
basket olacak, maç kazanılacak.. O zaman, niye çocuk kandırır gibi,
basketin girişini bir hafta sonraya bırakıyorsun.. 170 dakikadır
ekran başında, temposuz, ritimsiz işkence ettiğin seyirci,
televizyonu keyif içinde kapasa olmaz mı?.
Neyi esirgiyorsun onlardan?. Adları gibi bildikleri sahneyi bir
hafta sonraya bırakmak, hangi yuvarlak kafada sivri zekânın
eseridir..
Bir hafta sonra da ayni şey oldu..
Mahkeme kapısında bitti bölüm.. Baba gelmezse, okula sözleşmeyi
getirmezse, çocukların velayeti tamamen teyzeye geçecek, o da
kızları alıp gidecek. Yani dizi gene bitecek.. O zaman, sözleşme
duruşmaya yetişecek, kesin, değil mi?.
Peki niye bir hafta bu aptalca ıstırap çektirme?.
Bakın Amerikan dizilerine.. Örnek aldığınız Beyaz Gölge'ye mesela..
Ana öykü dizi boyu devam ederken, bir veya iki yan öykü, her
bölümde başlar ve biter.. Tek başına bir bölüm izleseniz bile, başı
sonu belli bir yan öykü ile tatmin olursunuz.. Ya çocuklardan
birinin başı derde girer.. Esrar mesrar.. Ya bir minik aşk
hikayesi.. Bir şey işte.. O bölümde başlar, gelişir, çözülür.
Senaryo yazma sanatı, tam da budur işte..
Yoksa 10 dakika süren ve bir yere varmayan yürüyüş sahneleri.. Tek
kelime konuşmadan birbirinin yüzüne bakan iki kişi.. İkisinin de
söyleyeceğini adım gibi bildiğim onuncu tekrar diyaloglar.. Boş
sokaklar, manzaralar yazıp, 30 dakikaya sığacak öyküyü, 170dakikaya
uzatmak marifet değil..
Ben önce kaydedip sonra izlediğim için, otuz, en fazla 40 dakika
sürüyor 170 dakikalık bölümü hiç ama hiçbir şey kaçırmadan
izlemem..
Şimdi Kanal D yöneticilerine sorarım..
Ben mi üstün zekâlıyım, yoksa siz mi, seyircilerinizi geri zekâlı
sanıyorsunuz?.