Hıncal Uluç Kanal D'nin dizisini topa tuttu: Bir "Cihan Fatihi" rezilliği!...
Hıncal Uluç, Kanal D ekranlarında ilk bölümü 20 Mart Salı akşamı izleyiciyle buluşan Mehmed Bir Cihan Fatihi dizisine sert eleştirilerde bulundu.
Kenan İmirzalıoğlu, Çetin Tekindor gibi efsane isimlerin başrolünde
oynadığı Mehmed - Bir Cihan Fatihi dizisi Kanal D'de geçtiğimiz
Salı günü izleyicisiyle buluştu.
Kanal D’nin büyük emek ve bütçe ayırarak Fatih Sultan Mehmed’in
hayatını anlattığı dizisi ile ilgili hem izleyiciden hem de
yazarlardan eleştiriler gelmeye devam ediyor.
Sabah Gazetesi yazarı Hıncal Uluç da diziyle ilgili bugün çok sert
eleştirilerde bulundu.Usta yazar "Eğer bu Mehmed İstanbul'u aldıysa
şaşarım.. Bu dizideki Mehmed pazardan karpuz alamaz, yahu....’
sözleriyle diziyi olumsuz yönde eleştiren yazarlar arasında yerini
aldı.
İşte Hıncal Uluç'un "Bir "Cihan Fatihi"
rezilliği..." başlıklı o yazısı:
Salı günü öylesine yorucu oldu ki bu hafta, 90a çekiminden turşu
gibi dönünce, evden çıkamadım. Birikmiş dergi ve gazeteler de
var..
Kendime bir "Dinlenme gecesi" verdim..
Haberleri izlerken baktım.
Günlerdir devasa reklamları yapılan "Mehmed, Bir Cihan Fatihi" adlı
dizi, o gece başlıyormuş..
1951'DE İZLEDİĞİ FİLMİ ÖRNEK VERDİ
Birden anılar canlandı gözlerimin önünde.. Çocuktum daha
izlediğimde. Yıl 1951.. Kilis'te ilkokuldayım.. "İstanbul'un Fethi"
filmine, hem de iki defa gitmiştim.
Öyle güzeldi..
Fatih'i, şimdiki Bora'nın babası Sami Ayanoğlu oynuyordu. Ulubatlı
Hasan'ı da Türk sinemasının gelmiş geçmiş en büyük oyuncularından
Turhan Seyfioğlu..
Bir sahneyi hiç unutmam. Bizans zindanlarında işkence gören
Ulubatlı, gök gibi gürleyen Türk toplarının gümbürtüsü duyulmaya
başlayınca, işkenceci Bizans subayına bağırır..
"Dinle kumandan!. Bu Bizans'ı almaya yemin etmiş olanların
sesidir.. Ve yine dinle kumandan!. Bu Türk'ün sesidir!." Sahne,
1951'den beri ezberimde kalmış.
67 yıl..
O zamanın imkânlarıyla hem de nasıl nefes kesen bir film yapmıştı
Yeşilçam!.
"Anılarım canlanır.. Çoktandır dizi mizi de izlemiyorum. Hele bir
bakayım" dedim..
Bakmaz olaydım!.
Eğer bu Mehmed İstanbul'u aldıysa şaşarım.. Bu dizideki Mehmed
pazardan karpuz alamaz, yahu..
Sultan Murad ölmüş.. İki oğlundan Mehmed Manisa'da..
Orhan Bizans'ta.
İkisinden hangisi, zamanın payitahtı Edirne'ye önce gelirse padişah
olacak. Ötekinin kellesi gidecek.
"BU NE REZİLLİKTİR YAHU?"
"Zaman her şeyden kıymetli" deyip, her türlü güvenlik önlemini
kenara bırakarak fırlıyor Mehmed.. Ama salonun bir ucundan, kapıya
yarım saatte geliyor. Atına biniyor. Ok gibi fırlayan at, beş
metreyi beş saatte geçiyor..
Çünkü dizinin nerdeyse yüzde 80'i yavaş çekim.. Dizinin nerdeyse
yarısı hem de diyalogsuz, yavaş çekim..
Yavaş çekim yürüyor, yavaş çekim gidiyor ve hiç konuşmuyorlar.
Diyalog yok bütün ormanı yavaş çekim geçiyorlar ki, 10 dakikada
bitecek minnacık senaryo, üç tam üç saate uzasın.. Yönetmenin tek
amacı var, uzatmak.. Sakız ayni sakız.. Ama çekersen ucunu dişinle
ısırıp uzar.. İğrenç değil mi?. Dizi de öyle..
Bu ne rezilliktir yahu?.
Benim insanım saatlerce evde oturup bu rezilliğe tahammül mü
ediyor?.
Bağımlı mı bunlar?. Eroin, bonzai mi alıp oturuyorlar ekran başına
da, saatler boyu bu ritmsiz, temposuz, ruhsuz, hareketsiz, eylemsiz
rezilliği izliyorlar?.
Bu ülkenin TV yazarları ne yapıyor yahu?.
"Bu ne utançtır" diyen yok mu?.
"İmdaaaat!.." diyen yok mu?.
TÖVBE! BİR DAHA BAKMAM!.
Yıllar yıllar önce, TRT yeni yeniyken daha "Kartallar Yüksek Uçar"
diye bir yerli dizi, yabancı dizileri, Uzay Yolu, Kaçak gibilerini
sollayıp geçmişti.
Senaryoyu yazan Attila İlhan yakın dostum ağabeyimdi. Ona sormuştum
"Bu dizinin sırrı ne" diye..
"20 saniye kuralı" dedi.
Amerikan dizilerinde varmış bu kural..
20 saniyede bir ya sahne değişirmiş, ya da devam eden sahnede bir
değişiklik olur, biri girer, ya da çıkarmış..
Bu kural, TV dizilerine öyle bir ritm ve tempo kazandırmış ki,
Hollywood filmleri bu temponun yanında yavaş kaldıkları için,
sinema seyircisi azalır olmuş..
TV'nin hızlı temposuna alışanlar, sinemada sıkılmaya
başlamışlar.
Kalk mezarından da bak, Kaptan!. 20 saniye değil, 20 dakika kuralı
var, Fatih dizisinde..
20 dakika kimse konuşmuyor.. Ağır çekim bir yerden başka yere
gidiyor. Yol boyunca da bir şey yok. Diyalog da yok..
Ağır çekim, ağır ağır gidiyorlar işte..
Tövbe!. Bir daha bakmam!.
Bu Fatih'in, İstanbul'u almasına ömrüm yetmez, çünkü!.
Edirne'den İstanbul'a yüz yılda gidemezler yahu!.
Gemilerin karadan yürütülmesi sahnesini bir düşünün. Zaten ağır..
Bir de ağır çekimde.. En az 10 bölümde inerler, Haliç'e..