"HINCAL ULUÇ KADAR BİLE OLAMADIN!" YENİ ŞAFAK YAZARI BU KEZ BEKİR COŞKUN'A ÇATTI!
Hürriyet'te yazdığı dönemde sıklıkla "takılırdım" ona. Hatta bir defasında şekvacı sıfatıyla mahkemeye koşmuştu.
Hıncal Uluç kadar bile olamadın!
Hürriyet'te yazdığı dönemde sıklıkla "takılırdım" ona. Hatta bir defasında şekvacı sıfatıyla mahkemeye koşmuştu.
Tuhaf adamdı.
Hafif "takıldım" davacı oldu; adamakıllı "çaktım" gıkını çıkarmadı.
"Çaktım" diyorum; çünkü, Yılmaz Özdil ile birlikte Ahmet Türk'ün şivesiyle "beşbeken" veya "pırt mentö" şeklinde dalga geçince kendimi tutamamış; "Anadilde konuşmasını yasak ettiğiniz insanlardan Zeki Müren Türkçesi mi bekliyordunuz lan siz?" demiştim.
Sonra da yakasını bırakmıştım.
Neden sonra bir de baktım ki, Habertürk'e geçmiş.
Nostalji belasına (ayda bir de olsa) arşivden bulup üç-beş yazısına bakarım.
Bıraktığım yerde duruyor; hiç değişmemiş.
Lakin "değerli" olmasa da, "önemli" bir yazardır.
Zira...
"Laikçi" orta sınıfın kafa röntgenini en iyi yansıtan köşe yazarıdır. (Meramımı kestirmeden anlatacak başka bir ifade bulamadığımdan kerhen "laikçi" dedim.)
"Eksen kaymasına" ilişkin kaleme aldığı yazı bunun tipik bir örneği.
Batılılara, "Günaydın, yeni mi uyandınız!" demeye getiren tam ibretlik bir yazı!..
Diyor ki:
"Devletin tepesindeki türbanlı tesettürlü fotoğrafa bakıp..." anlamadınız mı eksen kaymasını?
Diyor ki:
"İslami yapılanma... Yeşil sermaye... Dinci medya... Türban ve imam-hatipliler için yırtınan YÖK..." de uyandırmadı mı sizi?
Diyor ki:
"Anayasa Mahkemesi, Türkiye'yi yöneten partinin 'irticai faaliyetlerin merkezi olduğuna' karar verdi..." anlamadınız mı?..
Bu öldürücü soruların karşısında Batılılar muhtemelen dut yemiş bülbüle dönmüştür beyim, bari ben cevap vereyim:
Evet, anlamadılar!
Amerika'daki düşünce kuruluşları, "neoconlar", "İsrail terör devleti"nin olanca Goebbels'leri, Heidegger'leri ve AB'nin bütün aklı evvel "liberalleri" gafil avlandılar beyim!
Mesela, YÖK'ün başörtülülerin üniversiteye gidebilme özgürlüğü için çalıştığını göremediler!
Senin gibi uyanık olamadıkları için tehlikenin farkına varamadılar!
Senin gibi cin olsaydılar, sayıp döktüklerine bile gerek kalmaz, halkımızın göbeğini kaşımasından eksenimizin kayacağını anlarlardı.
Yalnız küçük bir sorun var:
Bu kadar kör, bu kadar sağır, dahası senin bile anladığını anlayamayacak kadar beyinsiz bir Batı'nın ekseninde bizim ne işimiz var?
Hayır yani, Batı bu kadar salaksa, şimdiye değin eksenlerinde durduysak ziyan!
Bak beyim:
Batı, "irtica" tesmiye ettiğin göstergelere bakıp eksenimizin kaydığını çoktan görmeliydi diyorsun ama, (senin baktığın yerden bakınca) Suudi Arabistan baştan sona "irtica."
Efendim?
Suudi Arabistan'la Batı'nın ekseni çok güzel uyuşuyor değil mi?
Peki, mesele "irtica" falan değilse ne kaldı geriye?
"İstiklal-i tam" veya "şahsiyetli dış politika" mı?
Bir de, "Bağımsızlık benim karakterimdir" diye bir söz vardı, ha?
Ya o yere göğe sığdırmadığın "Cumhuriyet Mitingleri"ndeki, "Ne ABD ne AB, tam bağımsız Türkiye!" sloganlarını ne yapacağız?
Yoksa...
Suudi Arabistan'ın "şeriatçılığı" ne kadar sahiciyse, o sloganlar da o kadar mı sahiciydi?
"Gizli ajanda", "mahalle baskısı", "Malezyalaşmak" zamazingosu bitti, şimdi de "eksen kayması" başladı öyle mi?
Ah beyim ben sana başka ne diyiim!..
Hıncal Uluç'un "eksen kayması" hakkındaki şu satırlarını oku da utan: "Batı'nın kölesi miyiz biz?. Sömürgesi, kolonisi mi?. / Avrupa Birliği'nin bir Hıristiyan Kulübü olduğunu bilmeyen var mı?. / 'Türkiye eksen değiştirmedi. Değiştirmez' demek marifet değil, tam tersine köleliğin ilanı.. Gerekirse bal gibi değiştirir. Kölesi miyiz bize 'Önüne bir kemik at, susar' diyenlerin?.."
Bir Hıncal Uluç kadar bile olamadın ya, ben ona yanıyorum!
Salih Tuna/Hürriyet