15 Oca 2013 13:09
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:38
HINCAL ULUÇ; ''HÜRRİYET'İ OKURKEN ÖĞĞĞ DEDİM, MİLLİYET'E KOCAMAN TEBRİK''
Sabah yazarı Hıncal Uluç, Hürriyet Gazetesi ve eklerini yerden yere vururken Milliyet'ten bir ismi tebrik etti..
Ucuz gazetecilik modası..
Birisi sakın yanılıp da bana "Söyleşi" demesin.. Öğğğ.. Resmen kusacağım.. Hürriyet bu ülkede hafta sonu ilavelerini icat eden, bu sayede büyük tirajlar kazanan, yıllardır da değişmez şekilde en çok satan gazetedir..
Bir keyif hazinesiydi, Hürriyet ekleri..
Şimdi..
Geçen hafta sonu eklerde kaç "Soru-Cevap" vardı sayamadım..
Kör tuttuğunu derler ya, affedersiniz..
Hürriyetçiler de bulduklarına, akıllarına geleni soruyorlar..
"Yahu bu adamın neye ne yanıt vereceği kimin umurunda" demeden..
Neden?.
Çünkü Soru-Cevap ucuz gazetecilik..
Ayda 300- 500 lira alan bir stajyere bile yaptırabilirsin.. Herhangi bir gazetecilik yeteneği, kalem, Türkçe, mizah, yazı yazabilme gibi, maaş yükselten yeteneklere ihtiyaç yoktur.
Bir teyp yeter. Herkesin sorabileceği sorular sıralansın bedavadan tamam.. "Peki kim okur?."
Kimin umurunda.. Sayfalar bedava dolsun da..
Hürriyet’in geçen hafta sonu yayınladığı otuza yakın söyleşiden bir ama bir tanesinde bir sorunun ve yanıtının haber, merak değeri var mı?.
Pazartesi günü, işte, okulda, kahvede, restoranda, evde "Yahu Hürriyet’te okudum" diye başlayan bir cümle duydunuz mu?. Bir gazetede bu söyleşilerden alıntı, bir satıra atıf var mı?.
Yok. Çünkü hepsi palavra.. Şişirme..
Baştan savma.. Laf olsun, torba dolsun, soru cevaplar..
Tüm hafta sonunda, bir, tek bir söyleşi merakımı çekti. Her satırını merak ve heyecanla okudum..
Milliyet’te Asu Maro, Alp Buğdaycı ile yapmıştı.
Metin Kaçan’ın intiharıyla, geçmişteki bir dava gündeme geldi. Metin Kaçan ve Alp Buğdaycı, bir kadına tecavüz ve şiddet uygulamakla itham edilmiş ve mahkûm olmuşlardı.
İkisi de dava boyu "Masum" olduklarını iddia etmişlerdi.
Asu, olay sırasında ünlü bir TV spikeri olan Alp’i bulmuş ve ona, "O gece"yi anlattırmış.. "Çay içip pasta yediğimiz bir geceden söz etmiyoruz" dediği gece, Alp’in..
Hadi okumayın?.
Röportaj örneğini de bizde Sonat Bahar vermiş.. Dikkat buyrun "Röportaj!.." Soru cevap değil. Kenan Işık’ın önüne teybi koyup çözmemiş Sonat.. Koca bir sayfa "Yazı" yazmış, konuşmaları da içine yedirerek..
Röportaj bu demek.. Özel yetenek ister.. Önüne gelen yazamaz.. Teyp çözmekle bitmez, çünkü. Bir koca sayfa yazıyı okutmak "Gazetecilik" ister. "Yürek" ister, "Yazarlık" ister.. Son yılların en güzel röportajı..
"Soru- cevap" ucuzculuğu ile "Röportaj yazarlığı"nın farkını göstermiş Sonat..
Gurur duydum..
Hıncal Uluç’un yazısının tamamı için tıklayın
Birisi sakın yanılıp da bana "Söyleşi" demesin.. Öğğğ.. Resmen kusacağım.. Hürriyet bu ülkede hafta sonu ilavelerini icat eden, bu sayede büyük tirajlar kazanan, yıllardır da değişmez şekilde en çok satan gazetedir..
Bir keyif hazinesiydi, Hürriyet ekleri..
Şimdi..
Geçen hafta sonu eklerde kaç "Soru-Cevap" vardı sayamadım..
Kör tuttuğunu derler ya, affedersiniz..
Hürriyetçiler de bulduklarına, akıllarına geleni soruyorlar..
"Yahu bu adamın neye ne yanıt vereceği kimin umurunda" demeden..
Neden?.
Çünkü Soru-Cevap ucuz gazetecilik..
Ayda 300- 500 lira alan bir stajyere bile yaptırabilirsin.. Herhangi bir gazetecilik yeteneği, kalem, Türkçe, mizah, yazı yazabilme gibi, maaş yükselten yeteneklere ihtiyaç yoktur.
Bir teyp yeter. Herkesin sorabileceği sorular sıralansın bedavadan tamam.. "Peki kim okur?."
Kimin umurunda.. Sayfalar bedava dolsun da..
Hürriyet’in geçen hafta sonu yayınladığı otuza yakın söyleşiden bir ama bir tanesinde bir sorunun ve yanıtının haber, merak değeri var mı?.
Pazartesi günü, işte, okulda, kahvede, restoranda, evde "Yahu Hürriyet’te okudum" diye başlayan bir cümle duydunuz mu?. Bir gazetede bu söyleşilerden alıntı, bir satıra atıf var mı?.
Yok. Çünkü hepsi palavra.. Şişirme..
Baştan savma.. Laf olsun, torba dolsun, soru cevaplar..
Tüm hafta sonunda, bir, tek bir söyleşi merakımı çekti. Her satırını merak ve heyecanla okudum..
Milliyet’te Asu Maro, Alp Buğdaycı ile yapmıştı.
Metin Kaçan’ın intiharıyla, geçmişteki bir dava gündeme geldi. Metin Kaçan ve Alp Buğdaycı, bir kadına tecavüz ve şiddet uygulamakla itham edilmiş ve mahkûm olmuşlardı.
İkisi de dava boyu "Masum" olduklarını iddia etmişlerdi.
Asu, olay sırasında ünlü bir TV spikeri olan Alp’i bulmuş ve ona, "O gece"yi anlattırmış.. "Çay içip pasta yediğimiz bir geceden söz etmiyoruz" dediği gece, Alp’in..
Hadi okumayın?.
Röportaj örneğini de bizde Sonat Bahar vermiş.. Dikkat buyrun "Röportaj!.." Soru cevap değil. Kenan Işık’ın önüne teybi koyup çözmemiş Sonat.. Koca bir sayfa "Yazı" yazmış, konuşmaları da içine yedirerek..
Röportaj bu demek.. Özel yetenek ister.. Önüne gelen yazamaz.. Teyp çözmekle bitmez, çünkü. Bir koca sayfa yazıyı okutmak "Gazetecilik" ister. "Yürek" ister, "Yazarlık" ister.. Son yılların en güzel röportajı..
"Soru- cevap" ucuzculuğu ile "Röportaj yazarlığı"nın farkını göstermiş Sonat..
Gurur duydum..
Hıncal Uluç’un yazısının tamamı için tıklayın