15 Kas 2019 11:25 Son Güncelleme: 15 Kas 2019 12:17

Hıncal Uluç gazetesi Sabah'ı 'zirve'den vurdu: 'Bilineni ilan' sayfası yapmışlar!

Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç, başta kendi gazetesi olmak üzere basının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindeki heyetin ABD ziyaretini haberleştirme biçimini eleştirdi.

Uluç, “Eskilerin deyimi ile ‘bilineni ilan sayfası’ yapmıştık. Baştan sona, Başkan Erdoğan'ın tavrı, madde madde Erdoğan'ın söyledikleri. Peki Erdoğan daha uçağa binmeden, tavrının bu olacağını bilmiyor muyduk? O söylediği maddeler, vatanına, ülkesine meraklı her Türk'ün zaten ezberinde değil miydi? Neyi merak ediyordum ben? Neyi öğrenmek istiyordum? Trump'ın tavrı, Trump’ın söylediklerini” dedi.

Gazetelerin ABD ile saat farkından dolayı ‘rahat’ davrandıklarını ve gelişmeleri ertesi gün verdiklerini söyleyen Uluç, “Ama daha geçen hafta, Galatasaray'ın Real Madrid'le oynadığı maç, gece yarısıdan bir saat sonra bitti. Ertesi gün Sabah da, Hürriyet de, hem maçı yazdılar hem de, üçer beşer kalemden yorumunu.. Yani, konu çok önemli olduğu zaman, geç kalmanın doğuracağı engeller göze alınabiliyor ve okura "dolgun" gazete ulaştırılabiliyor” ifadesini kullandı.

İşte Hıncal Uluç'un "Erdoğan-Trump! Diplomasi'nin Zaferi!.." başlıklı bugünkü yazısından ilgili bölüm:

Dün sabah erkenden aldım gazetemi kapımdan. Birinci sayfaya baktım hemen..
Erdoğan-Trump görüşmesini nasıl vermişiz diye..
En önde gelen uluslararası haber kanallarını izlemiştim bir gece evvel.. Trump dünyanın gündemindeydi o gün, iki şeyle..
Birincisi.. Başkanın "Azil süreci" Amerikan Kongresi'nde, o sabah ifade almalarla başlamıştı. İkincisi, Türk lider Erdoğan'la görüşecekti.
Bir Sabah okuru olarak baktım sayfamıza..
Eskilerin deyimi ile "Bilineni ilan" sayfası yapmıştık.
Baştan sona, Başkan Erdoğan'ın tavrı.. Madde madde Erdoğan'ın söyledikleri..
Peki Erdoğan daha uçağa binmeden, tavrının bu olacağını bilmiyor muyduk?.
O söylediği maddeler, vatanına, ülkesine meraklı her Türk'ün zaten ezberinde değil miydi?.
Neyi merak ediyordum ben?. Neyi öğrenmek istiyordum?.
Trump'ın tavrı!.
Trump'ın söyledikleri!.
Önce Trump'la ikili, sonra Kongre üyelerinin katılımı ile toplu yapılan görüşmelerden çıkan, diplomatik, ekonomik sonuçlar!.
Birinci sayfamızın başlık ve sunumlarında bunlarla ilgili kelime yoktu.
Gazeteye gelir gelmez, Caner'e "Bana bir Hürriyet bul" dedim..
O da, tıpkısının aynisi Sabah'tı..
Türkiye'nin iki lider gazetesi, daha o görüşmeler başlamadan, sabahın onunda rahatça yapabilecekleri gazete hazırlamışlardı, adeta..
Doğrudur. İki ülke arasındaki saat farkı dolayısı ile, iki lider medyanın karşısına gece yarısında çıktılar..
Ama daha geçen hafta, Galatasaray'ın Real Madrid'le oynadığı maç, gece yarısıdan bir saat sonra bitti. Ertesi gün Sabah da, Hürriyet de, hem maçı yazdılar hem de, üçer beşer kalemden yorumunu..
Yani, konu çok önemli olduğu zaman, geç kalmanın doğuracağı engeller göze alınabiliyor ve okura "dolgun" gazete ulaştırılabiliyor..
Efendim bu geç baskı, sadece İstanbul'un o da sadece merkezi semtlerine ulaşabiliyormuş..
O eskidendi. Şimdi, gazete, matbaada basılırken, internete de konuyor. Yani o saatte Hakkâri'deki değil, Sydney'deki, Los Angeles, Tokyo, Alaska'daki okura da ulaşıyor, Sabah artık!.
O zaman?..
Kim bu gazetenin baş yazarı?.
Mehmet Barlas!.
Kim özellikle Trump ve Ortadoğu konusunda uzman diplomat?.
Mesela, başından beri ekranlarda harika Erdoğan/ Trump/ Ortadoğu yorumları yapan eski Büyükelçi Uluç Özülker.
Kim, vücut dili okuma uzmanı ruh bilimci?.
Mesela Dr. Acar Baltaş!.
Hepsiyle anlaşırsın..
Saat birde spor yorumcuların nasıl yazıyor ve yetiştiriyorlarsa, onlar da yazarlar.
Barlas, gazetenin görüşüne tercüman olur. Özilker, diplomatik sonuçları yorumlar.
Baltaş da iki liderin vücut dillerinden, ilginç notlar çıkarır.
Söyleyin bakalım bunları kim heyecanla okumaz!.
Cuma sabahı bunları bin kişi yazıp söyleyecek. O zaman yazsan ne olur, yazmasan ne olacak!.
Önemli olan, perşembe gazetesine bunları yazmak için hazır olmaktı. Önemli olan öne geçmek, fark yaratmaktı.

***


Ben mi ne diyorum!.
"Erdoğan gitmesin" diye samimi fikrini söyleyenler vardı.
Erdoğan'ın nasılsa gideceğini kesin bildikleri için "Erdoğan gitmesin" diye onu zor duruma düşürmek isteyenler vardı.
Erdoğan-Trump görüşmeleri, samimi, ya da politik sebeplerle "Gitmesin" diyenleri yanılttı.
Görüşme "diplomasi"nin zaferi ile bitti.
Diplomasi "Ne olursa olsun görüşmeyi sürdürme" demektir.
Savaş ilan etsen bile, görüşmeyi kesmeyecek, "Anlaşma, barış" imkan, fırsat ve şansını asla yitirmeyeceksin.
Çünkü halk, iki tarafın, herkesin halkı bunu istiyor.
Barış, anlaşma ve huzur!.