Hıncal Uluç, Ahlat Ağacı’nı topa tuttu: Tahammül mülkünü yıktın, Nuri Bilge!
Sabah yazarı Hıncal Uluç, ünlü yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın gösterime giren yeni filmi Ahlat Ağacı'na sert eleştirilerde bulundu.
Altın Palmiye ödüllü yönetmen Nuri Bilge Ceylan'ın son filmi Ahlat
Ağacı, Cannes Film Festivali'nde büyük beğeni almasına ve festival
gösteriminde 15 dakika boyunca ayakta alkışlanmasına rağmen
herhangi bir ödüle layık görülmemişti.
Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç Ahlat Ağacı’nı yerden yere
vurarak, "Bıraksın herkes palavrayı.. Cannes'da 15 dakika
alkışlanmış da.. "Film bitti" diye sevinçlerinden alkışlamışlardır.
Ya da "Helal olsun bana. Bu işkenceye sonuna dek tahammül ettim"
diye kendilerine alkış tutmuşlardır” diye yazdı.
İşte Hıncal Uluç'un bugünkü yazısından ilgili
bölüm:
Hemen en başta söyleyeyim ki, eğer "Ahlat Ağacı" adlı filmi(!)
görmek niyetinde iseniz, bu yazıyı okumayı buracıkta bırakın. Ötesi
sizi bu kararınızdan vaz geçirebilir. Ötesi hani Spoiler derler ya,
filmin sonu hakkında bilgiler, onu içerir.
***
"Tahammül mülkü" Nedim'in en güzel şiirlerinden birinden günümüze
kalan bir deyimdir. İstila ettiği her kenti yakıp yıkan barbar
Hülagü Han'a benzetir sevgilisini Nedim, yaptığı artık çekilmez,
dayanılmaz nazları, bitmez tükenmez niyazları yüzünden..
Nuri Bilge Ceylan da, Ahlat Ağacı ile Tahammül mülkümüzü yıktı. Üç
arkadaş gitmiştik.. Birimiz öyle darmadağın oldu ki, 1.5 saat
dolarken kalktı çıktı. 1.5 demeyin. Filmin daha yarısı.. Nuri Bilge
3 saat 10 dakika çekmiş ki, herkesin Tahammül mülkü yıkılsın..
Ama kalan ikimiz dayandık. Sinemadakiler de bayağı dayandı
hani..Helal olsun.. Bu ülke insanlarının tahammül mülkü öyle yüksek
ki, Hülagü mezarından kalkıp gelse yıkamaz öyle yani..
Bıraksın herkes palavrayı.. Cannes'da 15 dakika alkışlanmış
da..
"Film bitti" diye sevinçlerinden alkışlamışlardır. Ya da "Helal
olsun bana. Bu işkenceye sonuna dek tahammül ettim" diye
kendilerine alkış tutmuşlardır. Tabii hiçbir şey anlamadıkları için
"Bu ne büyük film yahu" diyen entel eleştirmenler de vardır
aralarında.. ("Film o kadar büyük ki, ben bile anlamadım" diyen en
ünlü eleştirmenimizi hatırlayın.)
Yani MİT ve Polis, bu filmi kiralamalı. İki kere izletsinler bir
şüpheliye adam bülbül kesilir. Tabii Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
"İnsanlık dışı" diye itiraz etmezse..
Ortada "Film" diye bir şey var mı, o da tartışılır..
Bir yığın bitmez tükenmez Nuri Bilge sahneleri.. Bu defa dalından
kopup on dakika yuvarlanan elmalar yerine, yürüyen durmadan yürüyen
insanlar koymuş filme.. Öyle ki, Çan ilçesi civarında yürümediğimiz
yol kalmadı. Sadece yol olsa iyi.. Ormanların içinden, kırların
tarlaların arasından geçen patikalar hepsinde yürüdük. Hele o uzun
uzun köprüler boyu yürümeler.. İnsanın kendini aşağı atası
geliyor.
Bir sahnede bir yol varsa, bilin ki o yolu sonuna dek
yürüyeceksiniz.. Yahu oyuncu bir okula giriyor.. Upuzun bir
koridorun en başından. Gittiği sınıf en sonunda.. O koridoru bile
yürüyorsunuz başından sonuna yahu.. Anlayın..
Bu filmde "Dünya Yürüme Rekoru" kırılmıştır.
Niye yürüyor herkes peki?.
Aksiyon olsun diye.. Yani hareket olsun, bir şey kıpırdasın için.
Çünkü film başından sonuna ya Fatih Altaylı'nın "Teke Tek"i, ya
Ahmet Hakan'ın "Tarafsız Bölge"si.. Bu ikisi konukları ile masa
başında değil, yolda yürüyerek konuşuyorlar. "Açık Oturum" değil,
"Açık Yürüyüş!."
İki kişi, üç kişi yan yana geldiler mi, başlıyorlar konuşmaya.. Siz
deyin on dakika, ben diyim yarım saat.. Einstein gibi izafi
bakarsanız, insana "saatler" gibi geliyor. Film zaten 3 saat..
İçinde kırk tane "saatler" var.. Tahammül mülkü yıkılmaz da ne
olur?.
Peki ne konuşuyorlar?.
Nuri Bilge'nin fikirlerini.. Bizim delikanlı öğretmen ya.. Eğitim
hakkında ne düşünüyor Nuri Bilge, onu konuşuyorlar. İki imamla bir
araya geliyor. Din ve bilimi tartışıyorlar. Anası ve bacısı ile,
aile sorunlarını konuşuyorlar.. Oğlan kitap yazmış, bastırmaya
çalışıyor. Bir yazarla tanışıyor, edebiyat konuşuyorlar.
Hem de nasıl konuşuyorlar..
Nuri Bilge, her konuda ermiş.. Atalar sözü gibi laflar ediyor..
Onları yerleştirmek için bir edebiyat parçalatıyor konuşmacılara..
Sanırsınız ki, Çan kasabası ve civar köylerinde yaşayanların hepsi,
Falih Rıfkı, Yakup Kadri, Orhan Pamuk..
Şu farkla.. Bu müthiş edebiyatı parçalayanlar, her cümle sonuna
nokta değil, affınıza sığınarak "A. ına koyum" koyuyorlar... Hani
ünlü fıkra vardır. İmam mezar başında yarım saat duasını ettikten
sonra "Gömün a. ına koyum" der ya. Bu filmde herkes o küfürbaz
imam.. İmam rolündekiler dahil. Dakka başı küfür..
Efendim filmde sembolizm varmış. Nuri Bilge asıl söylemek
istediklerini öyle ifade etmiş..
Yahu 3 saat 10 dakika boyu durmadan konuşan, durmadan gevezelik
eden adamlar hala Nuri Bilge'nin amacını anlatmaktan aciz kalıyor
da, sembolizme baş vuruyorsa, anlayın halimizi..
Durmadan sinemanın giriş kapısına baktım, "Hülagü Han girsin de
bizi kurtarsın" diye..
Efendim film şöyle..
Çan kasabasında fevkalade itibarlı bir öğretmen var. Hele küçük
yerlerde öğretmenlerin itibarını çok iyi bilirim. Yaşadım. Oğlunu
da öğretmen okuluna yolluyor. Ama kendini at yarışı, loto, toto
diye kumara kaptırınca, evini, barkını, arabasını satıyor.
Karısı ve çocuklarıyla arasına uçurumlar giriyor. Oğlan da öğretmen
okulunu bitirip eve dönünce başlıyor film.. Ya da bitmez tükenmez
gevezelikler..
Oğlan sadece babasından değil, Ömür Gedik gibi insanların tümünden
nefret ediyor.
Sonra..
Sonra bu yazıyı başa alın.. Bir daha okuyun.. Sonra 10 defa, 40
defa, tahammül mülkünüz yıkılana kadar okuyun.. Gazeteden
okuyorsanız kolay. Hülagü Han gelince, içinizi rahatlatmak için
hatta gazeteyi parçalayabilirsiniz. Ama telefondan, ipadden okuma
meraklısıysanız dikkat edin, elinizdeki alet pahalı.. Nuri Bilge'ye
kızıp, masrafa girmeyin..
Şimdi spoilere geliyoruz..
Hani Işıl Yücesoy, Hümeyra ve Farah Zeynep Abdullah'ın harika
oynadıkları "Unutursam Fısılda" adlı harika film vardı ya, size
"Mutlak görün" dediğim.. Final ondan fena halde ilham almış.. Sanat
dilince siz buna "İntihal" bile diyebilirsiniz.
Ama nerde Çağan Irmak finali, nerde Nuri Bilge'nin ki..
Çağan da final göz yaşartan muhteşemlikte ve çarpıcıydı. Çok etkili
ve inandırıcıydı. Nuri Bilge'de ise "Himalayalar'ın en derin
uçurumunu kapatmak bu kadarcık şeyle mi" dedirtecek kadar aceleye
gelmiş.
O sadece babasından değil, insanlıktan, insanlardan nefret eden
oğlan bir saniyede "Püf!." Gidiyor. Yerine bir melek geliyor.
Masallarda bile olmaz da, üç saat boyu çektiğimiz işkence masal
değil. Keşke olsaydı!.
***
Filmde hiç mi iyi şey yok?.
Var.. Hem de çok iyi iki şey var.. Doğu Demirkol ve Murat Cemcir'in
olağanüstü oyunculukları.. Murat'ı zaten biliyorum da, ilk defa
izlediğim Doğu Demirkol!.
O herkesten ve her şeyden nefret eden, "nefreti" tipi 3 saat boyu
durmadan yürüyerek ve durmadan konuşarak, yüzündeki o nefret eden
ve ettiren ifadesini her türlü olaya rağmen değiştirmeden oynamak
kolay iş değil..
Onu değişik bir rolde izlemek için sabırsızlanıyorum. Esas
oyunculuk mertebesi o zaman ortaya çıkacak çünkü.