Hilal Kaplan'dan Davutoğlu'nun fahri danışmanına sert yanıt: "Utanmadan..."
AKP için olağanüstü kongre tarihi olan 22 Mayıs’ın “ulusal bayram” olarak kutlanmasını öneren Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun fahri başdanışmanı Etyen Mahçupyan'a, Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan'dan yanıt geldi.
AKP için olağanüstü kongre tarihi olan 22 Mayıs’ın “ulusal
bayram” olarak kutlanmasını öneren Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun
fahri başdanışmanı Etyen Mahçupyan'a, Sabah gazetesi yazarı Hilal
Kaplan'dan yanıt geldi.
Mahçupyan'ın 22 Mayıs kongre gününü bayram ilan etmek gerektiğini,
çünkü halkın benimseyemediği 'gayri meşru' işlerin yapıldığı
günlerin devlet tarafından ancak 'bayram' olarak ilan edilince
kanıksamaya yol açacağını sözlediğini hatırlatan Hilal Kaplan,
Mahçupyan için "Utanmadan, Başbakan ve bakanların asılmasına yol
açan 27 Mayıs darbesi ile 4 Mayıs gününü kıyaslamayı da ihmal
etmedi." ifadelerini kullandı.
Davutoğlu'nun gidişinin "meşru" olduğunu söyleyen Kaplan şöyle
devam etti:
"Öncelikle Davutoğlu'nun gidişini imleyecek bir gün varsa, bu kendi
partisinin yönetici kademesinin genel başkanlarını 'yetkisiz'
bıraktıkları 29 Nisan günü olmalıdır. Yapılan iş de gayrimeşru
değildir. Bilakis partinin seçilmiş kadroları meşru biçimde
verdikleri yetkiyi, yine meşru yollarla geri almışlardır. Ancak
belli ki, işlerine gelince parti içi demokrasiye methiye düzenler,
bunu 'darbe' olarak nitelemekten de, darbe kavramının içini
sulandırmaktan da, olmayan bir 'güven krizi' oluşturmaya
çalışmaktan da geri durmayacaklar."
Mahçupyan'ın Davutoğlu'nun gidişine kimlerin üzüldüğü ile ilgili
söylediği "Çoğunlukla iyi eğitimli, kentli, orta üst sınıf, yeni
kuşak, küresel niteliklere haiz muhafazakarlar. Toplam nüfusun en
fazla yüzde 5’i, pek pek 7-8’i…” sözlerine de yanıt veren Hilal
Kaplan, "Bu durumda evrenseli değil millî olanı, küresel değil
yerli olanı önceleyen, az eğitimli, köylü, alt sınıf olan 'Hasolar,
Memolar' Erdoğan'a daha yakınlar, geri kalanlar Davutoğlu'na... Bu
ayrımın AK Parti'de somut bir karşılığı yok." ifadelerini
kullandı.
İktidara gelen her partide olduğu gibi AKP'de de son dönemde "yeni
muhafazakâr elitizmi" denilebilecek bir azınlığın mevcut olduğunu
söyleyen Kaplan şöyle devam etti:
"Ancak ayırt edici olan, fahri danışmanın burda mevcut elitizmi
teşhis etmesi değil, bilakis olumluyor olmasıdır.
Bir toplumun tarihsel çıkarının, toplumun o anki tercihleri ve
ideolojik eğilimleri ile örtüşmediğini savunan, o yüzden 'halk
için, halka rağmen' tavrıyla 'biz daha iyisini biliriz'
üstenciliğiyle millete balans ayarı vermeye çalışan bir
jakobenizmin AK Parti'de yeri olmamalıdır.
Evet, AK Parti zaman içerisinde kendi elit sınıfını oluşturdu,
oluşturuyor. Ancak bu elit sınıfın elitizm taslayarak taban ile
tavanın arasını açmasına izin verilirse, karşımıza çıkacak olan bir
hüsran tablosudur. Çünkü elitizmin, her koşulda yozlaşmadan başka
bir sonuç getirmeyeceği tarihi tecrübelerle sabittir.
Şayet bu elitist ve jakoben tavır galip olursa, halkla teması olan
insanlar dışlanır, merkeze 'en okumuş benim, benden iyi mi
bileceksin' diyen kerameti kendinden menkuller yerleşir. Liderin
etrafı da üç-beş kişiden müteşekkil elit milislerle çevrelenir ve
partiyle de halkla da temas erozyona uğratılır. Yönetememe sorunu
da tam bu noktadan baş gösterir. Böyle bir tehlike, neyse ki şu
anda yok..."
Başbakan eski Yardımcısı Bülent Arınç, Hilal Kaplan için "troliçe"
sözünü kullanmıştı.