Hilal Kaplan'dan Ahmet Taşgetiren'in yazısına sert tepki: Yürüyüşü övmüş yetinmemiş bir de...
Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan, Star gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren'in Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşüyle ilgili yazdığı yazıya tepki gösterdi.
Ahmet Taşgetiren, Kemal Kılıçdaroğlu'nun "adalet" yürüyüşüyle
ilgili bir yazı yazmış ve bu yürüyüşü 28 Şubat'daki "el ele"
eylemine benzetmişti.
Taşgetiren'e tepki Sabah gazetesi yazarı Hilal Kaplan'dan geldi.
Hilal Kaplan Twitter'dan Taşgetiren'in yazısı için "KK'nın
yürüyüşünü övmüş,yetinmemiş bir de 28 Şubatçılara karşı yaptığımız
el ele eylemine benzetmiş. Bu benzetmede Erdoğan kim oluyor peki?"
dedi.
TAŞGETİREN "YÜRÜYÜŞ" İÇİN NE YAZMIŞTI?
Şu yürüyüş.
Nasıl bakmalı ona?
İktidarın küçümsemesi, medyada kimi köşelerin alaya almaları,
yıpratmaya yönelmeleri tabii.
Ama bir toplumsal birikime tekabül etme amacı taşıdığını görmezden
gelmemek gerekiyor.
“Adalet talebi.”
FETÖ büyük bela. 15 Temmuz ülkeye karşı cinayet teşebbüsü. 15
Temmuz'a gelirken yaşananlar FETÖ belasının başka yansıma
türleri.
Kimse “FETÖ ile mücadele”nin akamete uğraması gibi bir tavır içine
giremez.
Ancak bu mücadele ile “bağlantılı” alanlarda yaşananlar, bana göre
CHP'nin tabii tabanının çok dışında bir toplumsal zemini “Adalet
arayışı” içine sürüklemiş bulunuyor. Yukarıda verdiğim örnek bunun
için ve benzeri binlerce örnekten birkaçı.
İsterseniz Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşünü aşağılama eğilimi
çerçevesinde “siyasal istismar” olarak görebilirsiniz. Ama
istismarın da bir toplumsal karşılığının olması gerektiği açıktır.
Zemini olmayan şeyin neyini istismar edeceksiniz?
CHP bugüne kadar Meclis'te muhalefet yaptı. Ve herkes bu
muhalefetin hiçbir kıymet-i harbiyesinin bulunmadığı noktasında hem
fikir. Hatta bizzat iktidar adına konuşanlar, “CHP muhalefetini Ak
Parti için Allah'ın lütfu” olarak değerlendirdiler.
Yürüyüş farklı bir eylem türü.
“Adalet için”yürüyüş ise bir süredir dünya platformlarında
“Türkiye'ye, Erdoğan'ın yönetim tarzına, hukuk ihlallerine yönelik
sorgulamalar”a tekabül eden bir pankart.
Hatırlayalım, 11 Ekim 1998 Pazar. 28 Şubat'ın en civcivli günleri.
“Özgürlükler İçin El ele” eylemi gerçekleşiyor. Bütün Türkiye, el
ele tutuşuyor. Bence 28 Şubat'a karşı en sarsıcı eylem olmuştu o.
Son derece barışçıl, milyonlarca insan katılmış ve tek kişinin
burnu kanamamış. Ertesi günkü o günün merkez medyası, “Türkiye
ayağa kalkmış gözaltına alınan kimse yok” diye haberlerle çıkıyor
ve Pazartesi gecesi, polis harekete geçip, eylemde önde görünen
yazarları, sivil toplum kuruluşu temsilcilerini evlerden topluyor.
Toplananlar arasında eyleme Beyazıt Meydanı'nda katılan ve
görüntülenen Dilipak ve ben de varım.
Demirel“Yollar yürümekle aşınmaz” demişti 1968'li yılların yol
eylemleri için. Bazen umursamazlık, bazen demokrasi standardı
olarak okundu bu söz.
Kılıçdaroğlu'nunki bir “Uzun yürüyüş.” Uzun yürüyüşlerinayrı bir
anlamı var. Kılıçdaroğlu'nun “Bıçak kemiğe dayandı” ifadesi, bu
yürüyüşün mantığını anlatıyor.
Bir siyaset gözlemi olarak şunu söyleyeyim:
- Kılıçdaroğlu'nun eylemi klasik CHP tabanının ötesinde karşılık
bulur.
En kötü şey, eylemin provoke edilmesi olacaktır. Eğer buna mani
olabilirlerse, yürüyüşün her safhasında medyada “sempatik” haberler
çıkması kaçınılmazdır. 69 yaşında bir direnç yürüyüşüdür bu. Genç
olsa bile her insan tükenebilir. Ama o tükenme halleri bile
etkinliği artırır.