Hiç Olmadı Fatih Altaylı!.. Canan Karatay ve Mengele Ne Alaka?..

Medyaradar medya analisti Atilla Akar, Fatih Altaylı’nın Prof. Canan Karatay’ı Nazi döneminin “Ölüm Meleği” Dr. Josef Mengele ile kıyaslamasına tepkisini koydu…

En sonda söyleyeceğimi –maalesef- en başta söylemeden duramayacağım... Çok ayıp etmişsin Fatih Altaylı. Hiç yakışık almamış!.. Canan Karatay ve Josef Mengele ne alaka? Hemen söyleyeyim kelalaka!.. Olmadı, kadıncağızı bir de çarmıha gerseydin ya da ortaçağ “cadı”larına yapıldığı gibi engizisyon kurup, ateşlere atsaydın bari. Bir konuyu “Egzajere etmek” için elinden geleni göstermişsin ki doğrusu bravo!..

Böyle düşünmeme rağmen hemen söyleyeyim. Fatih Altaylı karşıtlarından değilim. Kişisel bir derdim ise hiç yok. Kimi yazılarını takdirle okumuşluğum, övmüşlüğüm dahi vardır. (Hatta geçmişte onu gene bu sitede cansiperane savunmuşumdur. Vaktiyle kendisine yapılan linçe de karşı çıktım. Aslında onu değil inandığımı savundum. Doğrusu da buydu. Şu anda da bir başka benzerini bu sefer ona karşı yapmaya çalışıyorum.) Dolayısıyla bu yazı sadece yadırgadığım bir tanımlamaya duyduğum bir tepkiden ibarettir o kadar. Kimse bu konuda ses çıkarmadığına göre anlaşılan iş gene bana düştü!..

Kıyaslama İnsaf Sınırını Aşarsa!..

Tarihsel veya güncel kişilerle ilgili elbette kıyaslama yahut benzetmeler yapılabilir. Ancak bunun belli kriterleri olmak zorundadır. Sırf hoşlanmıyorum ya da zararını gördüğüme inanıyorum diye sübjektif, abartıya dayalı, somut bağlardan uzak, olgularla örtüşmeyen kıyaslamalar yapılamaz. Olursa bu bir “zorlama” ve “insaf” sınırlarını aşan bir tavır olur. Öyle de olmuş!..

İşte Fatih Altaylı’nın Prof. Dr. Canan Karatay’a yönelik Nazi döneminin “Ölüm Meleği” Dr. Josef Mengele’ye benzeten ithamı da bu türden bir itham bana göre. Doğrusu, Karatay’ın Nazi dönemi toplama kamplarında yaptığı deneylerle çok sayıda kişinin ölümünden sorumlu tutulan, önce Arjantin’e, ardından Paraguay’a, sonra da Brezilya’ya kaçıp orada 1979’da ölen “Ölüm meleği” lakaplı Dr. Josef Mengele ile bir tutulması biraz “haksızlık” olmuş.. “İftira” ya da “hakaret” kategorisine girer mi bilmem?

Altaylı, kendi internet sitesinde “Karatay’ın tek rakibi Mengele” başlıklı yazısında ona dair “Diyeceksiniz ki, şimdi Doktor Mengele nereden çıktı. Canan Karatay aklıma getirdi. Zannederim, ünlü doktor Canan Karatay hanımefendi de, Dr. Mengele kadar olmasa da, bilerek veya bilmeyerek çok sayıda hastanın ölümüne doğrudan ya da dolaylı yoldan sebep olmuştur.” demiş. Hadi elinde “Karatay’ın yol açtığı ölümler istatistiği diye bir istatistik mi var?” diye sormayalım ama bu kadar “kesin hüküm” nedir Allah aşkına?

“Canan Karatay, kendi uzmanlık alanı olmayan konularda hiçbir somut bilgiye ya da araştırmaya dayanmayan önerileri ile insanlara kullandıkları ilaçları terk ettirerek, tanımadığı görmediği hastalara medya üzerinden çeşitli gıdaları kullanmalarını ve kullanmamalarını önererek, dinleyenlerin hoşuna gidecek ama asla bilimselliği olmayan ve kanıtlanmamış rejimler ve gıdalar hakkında güzellemeler yaparak milyonlarca insanın hastalanmasına, sağlığını yitirmesine ve hatta muhtemelen ölümüne sebebiyet vermiştir.”

Doğru mu okuyorum diye bir daha bakıyorum. Evet, doğru okuyorum. Karatay, “…milyonlarca insanın hastalanmasına, sağlığını yitirmesine ve hatta muhtemelen ölümüne sebebiyet vermiş” miş. ( Başka bir yerde “Bir hekim hiçbir delile, veriye, araştırmaya dayanmayan böyle bir lafı etmez.” demiş ama bir gazetecinin de “hiçbir delile, veriye, araştırmaya dayanmayan böyle bir lafı” etmeyeceğini unutmuş herhalde!) Daha başka şeylerde söylemiş ama oralara girmeyeceğim. Yazı uzayacak. Benim derdim Mengele benzetmesi. “Mengele’nin yerli rakibesi” diyerek, doktorluk yapmasının engellenmemesinden ve basının onun sözlerine yer vermesinden şikâyet etmiş.

Bu Kadar Öfke Niye?..

Bilemiyorum: son zamanlarda bilhassa Altaylı’yı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik, ''Onun başındaki iki harf zaten durumu özetliyor. K K, kaka. Yani s.çtın." demesinden ve öncesinde de "Kemal Bey'in bir köpeği olsaydı, sahibi eve geldiğinde o bile heyecanlanmazdı" açıklamasından dolayı hayli asabi bulmuş ve bu ifadeler bana en hafifinden “yakışıksız” gelmişti. Hatta acaba şekeri mi yükseldi bu aralar diye düşünmüştüm. Fakat şimdi varsayıyorum ki bilhassa kalp ile ilgili operasyon geçiren hastalarda gerilime dayalı çıkışlar, kişilik etkileşimleri olabiliyor. Burada tam öyle mi ya da “fıtratı” mı böyle bilemiyorum…

İtiraf etmeliyim ki, bende jeton geç düştü. Unutmuştum. Bu tartışma aslında yeni değil. Sadece suçlamaların dozu daha da artmış o kadar. Tartışma 2019’da başlamış. O esnada iki damarı tıkanan ve anjiyo olmak zorunda kalan Altaylı bundan dolayı Canan Karatay’ın önerdiği diyetleri göstermiş ve bir yazısında da “Canan Karatay Hanımefendi’nin önerdiği diyetleri uygulamayın. Bu diyetler kulağınıza hoş ya da işinize gelebilir. Belki birkaç kişiye de yaramış olabilir. Ama çok daha fazla insanın başına dert açtığından ve hatta ölümüne neden olduğundan şüpheniz olmasın” demişti. Ancak o zaman tartışma biraz daha, sakin seyretmişe benziyordu. En azından böylesi ifadeler kullanılmamıştı.

Anlaşılan Altaylı, Canan Karatay’ın önerdiği diyeti kendi tercihiyle uygulamış ve sonunda geçirdiği kalp sorununu buraya bağlamış. (Odatv’de o esnadaki Gülümser Heper imzalı yazı da bu yönde) Ve anlaşılan geçen zaman onu sakinleştireceği yerde öfkesi giderek katlanmış ve işi “Mengele” benzetmesine kadar vardırmış. (Kendisinin tersi bir açıklaması olursa bu sütunlarda yer vermeye hazırım) Altaylı’nın Karatay’a çok kızdığı her halinden anlaşılıyor.

Canan Karatay “Günah Keçisi” mi Oldu?..

Size ya da kendisine garip gelebilir ama Fatih Altaylı’yı bizim medya camiasında anlayabilecek belki de tek insan benim. Burada ayrıntısına girmeyeceğim ama benimde bir süredir süren ve ilerleyen ciddi bir kalp rahatsızlığım var. Konusu ve muhatabı farklı ve somut ama bende bundan dolayı birilerini sorumlu tutuyorum. (İnanın elime fırsat geçse onlara neler yapabileceğimi en iyisi burada yazmayayım.) Bu anlamda Altaylı’nın öfkesini anlıyorum. Ancak Canan Karatay’ı “günah keçisi” mertebesine çıkarmasına ve “Mengele” benzetmesini de doğru bulmuyorum. Lakin kendisine samimi olarak geçmiş olsun diyor ve şifalar diliyorum.

İnsanın bu konuda sorunu olduğunda iyi-kötü –bir kardiyolog hekim kadar olmasa da- biraz bilgi sahibi olabiliyor. Görebildiğim bu tip sorunların tek bir kaynağı yahut nedeni yok. Bir nedenler skalası var. Herkesin durumuna göre farklı şekilde kendini dışa vurabiliyor. (Hele de 60’ını geçmişseniz –ki ben 63’üm- artık her şeyi bekleyin.) Tetikleyici faktörler değişebiliyor. Modern toplumun hırs dolu, stresli ortamını, insan ve iş ilişkilerini de unutmayın. Asıl hırpalayıcı bunlar…

“Bilim Rahipleri”nin Dogmaları Sorgulanamayacak mı?..

Öte yandan tıp dünyasının da dogmaları, “Bilim engizisyoncuları”, bilim kisveli “rahipler sınıfı”, muhtelif hesaplar içindeki ilaç şirketleri, ticarileşmiş bir tıp sektörü, en son pandemi ve aşı (?) olaylarında gördüğümüz gibi süreci yönlendirenleri, vb var. Bazı şeylerin en ufak şekilde sorgulanmasından, tersinin söylenmesinden hiç haz etmiyorlar ve hemen belli infaz mekanizmaları çalışıyor. (Hemen “komplo teorisi” damgası vuruluyor!) Öte yandan elbette “şarlatanlar” da var. Lakin Canan Hoca’nın onlardan olabileceğine imkân ve ihtimal vermiyorum. Sezdiğim o sadece “aykırı” görüşleri olan bir tıp mensubu. Kimse ezberletilenleri tekrarlamak zorunda değil!

Dolayısıyla Altaylı kusuruma bakmasın: Karatay’a yönelik “Mengele” benzetmesinin epey ağır ve haksız kaçtığını (Ayrıca ayıp) düşünüyorum. Altaylı’nın yerinde olsam tepkimi ve tanımımı bir daha düşünürdüm. Elbette ki Karatay’ın da tutumu da eleştirilebilir ve belki de bazı açılardan Altaylı’nında haklı olduğu yanlar vardır. Ancak bu şekilde ifade ettiğinizde “öfkesine yenik düşmüş biri” imajı oluşuyor. İlaveten benzer dertten mustarip biri olarak, kendisine tavsiyem öfke kalbe zararlıdır. Biraz daha sakin olmasında yarar var…

Altaylı’ya dair intibaım zeki ve kalemi güçlü biri olmasıdır. Niçin bu kadar kestirme ve kaba bir yolu seçti bilmiyorum. Aynı eleştiriyi daha olgun yapabilirdi sanırım. Kısaca pek “şık” kaçmamış ve hiç “uymamış” diyebilirim…

22. 08. 2023

NOT: Merak eden olursa diye belirteyim. Ne Fatih Altaylı’yı ne de Canan Karatay’ı tanımam. Karşı karşıya gelmişliğim bile yoktur.