''HER YERDE KARŞINIZA ÇIKIYORUM YA, ASLINDA HEPSİ BEN DEĞİLİM, BAZILARI BENİM KLONUM"!..FEHMİ KORU, HEM HASAN PULUR İLE HEM DE AHMET HAKAN'LA DALGA GEÇTİ!..
TRT için Ahmet Hakan'ın adaylar arasında gösterdiği Fehmi Koru, Taha Kıvanç mahlasıyla bugün hem Ahmet Hakan'a de Hasan Pulur'a öyle bir dokundurdu ki...
Ben ve kopyalarım
Yalçın Doğan'ın yazısını okuyunca "Eyvah" dedim, "Sonunda Yalçın Doğan sırrımı anladı galiba?"
Dünkü yazısında, Yalçın Doğan, Avustralya'da yapılan bir toplantıdan söz ediyor. Ankara'da, üç cumhurbaşkanı onuruna TOBB tarafından verilen yemekte yan yana oturduk Hürriyet yazarıyla... İki gün önce... Avustralya'nın Türkiye'ye uzaklığını düşünürseniz, aynı anda iki ayrı yerde olmak gibi bir şey bu... Hürriyet yazarı, öyle anlaşılıyor ki, 'sırrımı' yakalamış...
Bu durumda benim de sırrı açıklamamın zamanı geldi. Hayır, itiraf edeceğim şey, vaktiyle üst düzey görevler üstlenmiş komutanlar gibi "Bize 'yok' diye öğretmişlerdi, meğer 'var' imiş" gibi yakın tarihimize bütünüyle farklı bakmayı gerektirecek türden değil. Benim açıklamam kendimle ilgili...
Nicedir dikkat çekecek hale geldiğinin ben de farkındayım: Pek çok yerde karşınıza çıkıyorum. Bu gazetede günde iki yazı, İngilizce bir gazetede haftada iki yazı, bir kanalda haftalık bir program, bir diğer kanalda hafta içi her gün siyasi yorum... Bir süreliğine ara verdiğim 'Acaba' programını yeniden başlatmak da sırada...
Ahmet Hakan saymış, "Yedi yayın organı arasında kendini parçalıyor" diyordu dün benim için... İtirafım şu: Her yerde karşınıza ben çıkıyorum ya, aslında hepsi ben değilim, bazıları benim klonum...
'Klon', biliyorsunuz, aslından çoğaltılmış, örneğinin tıpa tıp aynısı kopya bir varlık demek... Ben de, baktım her yere yetişemiyorum, bu işlerde ustalaşmış bir laboratuara dört adet klon siparişi verdim. Şimdi bir yere ben koşarken, diğer dört yeri kopyalarım idare etmekte. Ahmet Hakan 'yedi yer' dediğine göre bir bildiği olmalı; ya bir yerlerden daha teklif alacağım, ya da usta seri üretim yaptı, ortada benden habersiz dolaşan kopyalarım da var.
Yazısını okumuşsanız, Hürriyet yazarının beni 'TRT Genel Müdürlüğü' makamına lâyık gördüğünü biliyorsunuz demektir. Sağolsun. En şerefli makamlardan biridir TRT Genel Müdürlüğü; RTÜK ve hükümet o makama en lâyık olanı bulacaktır. Bana gelince, ustama bir adet daha klon sipariş etmeyi düşünmüyorum...
Madem ortalıkta birden fazla 'ben' bulunduğunu, daha doğrusu karşınıza çıkanların bazısının 'kopyalarım' olduğunu itiraf ettim, o halde bundan sonraki açıklamalarımı herhalde hoşgörüyle karşılarsınız. Efendim, bazıları, "Katıldığım seyahatler ve davetler bir yana, her öğle ve akşam birileriyle restoran köşelerinde fısıldaşmayı, öğle sonralarında yerli-yabancı gazetecilere mülâkat vermeyi nasıl beceriyorsun, yazılarında kullandığın malzemeyi ne zaman derliyorsun?" diye soruyorlar.
Cevabımı sunuyorum: Sizler beni ekranlarda izlerken, ben evde oturmuş ertesi günün dersine çalışıyorum. Harıl harıl kitaplar okuyor, yerli-yabancı gazeteleri didikliyor, eski-yeni filmler izliyor, dizilere göz atıyorum. Bu arada, öyle her hafta değilse de, fasıl heyetlerine iştirak ettiğim de oluyor.
Aksi halde Milliyet'te Hasan Pulur'un sütununda üç gün önce çıkmış, bugüne kadar kimse takılmadığına göre herkesin dikkatinden kaçmış bir yanlıştan nasıl haberdar olabilirdim?
Hasan Pulur da okuyor, ama okuduklarını köşesine aktarmaya kalktığında artık sorun çıkıyor. Yoksa Cemal Paşa'nın hatıraları bile var elinin altında, ama o Osmanlı'ya isyan eden Şerif Hüseyin'i şimdiki Suudi Arabistan kralının dedesi sanıyor...
Milliyet okurları 'kıdemli yazar' Hasan Pulur'un Suud Kralı Abdullah'ın ziyaretini değ