Her şey Fatih Portakal’a verilen 14 milyon lirayla başladı! Sözcü’deki yıkımın perde arkası...
Medyaradar yazarı Varol Ersoy, Burak Akbay'ın sahibi olduğu Sözcü Gazetesi'nde yaşanan depremin sebeplerini, Metin Yılmaz ve ekibinin ayrılmasının ardından gazetede yaşanabilecek senaryoları kaleme aldı.
Hangi gazete yıllardır “Türkiye’nin en çok satan gazetesi?”
Eminim çoğunuz bir çırpıda “Sözcü” dediniz…
Doğru.
“Bu gazetenin yazarlarını söyleyin” desem, başlarsınız saymaya:
“Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Necati Doğru, Rahmi Turan, Saygı Öztürk, Soner Yalçın, Deniz Zeyrek, Ege Cansen, Murat Muratoğlu (Rahmi Turan’ın oğlu), Bekir Coşkun’u kaybettik, Yılmaz Özdil ayrıldı.”
Son bir soru:
Peki, bu gazetenin Genel Yayın Yönetmeni kim?
Bu sorunun yanıtını sadece Medyaradar’da son dönemde çıkan “İstifa etti” haberlerini okuyanlarınız bilir, o kadar…
Çünkü o medyanın “görünmez adam”ı…
Evet; Metin Yılmaz’dan söz ediyorum.
Tam 17 yıl boyunca Sözcü gibi bir gazeteyi yönetti, medyanın amiral gemisi yaptı ama gazete çalışanları ve medya sektöründe olanlar dışında kimse onu görmedi, tanımadı.
Davetlere, gezilere katılmadı, televizyonlara çıkıp ahkam kesmedi. Bazı internet sitelerinde yer alan sözde özgeçmişinde onun “Sözcü Gazetesi’nin en çok takip edilen yazarı” olduğu bilgisi yer alsa da mecbur kalmadığı sürece eline kalemi almadı.
Sadece işini yaptı!
Gazeteyi yönetti.
*
Sözcü’nün sahibi Burak Akbay'ın’ın babası Ertuğrul Akbay’ın sadece en yakın arkadaşı değil aynı zamanda sırdaşıydı.
İlk yıllarda doğrudan Ertuğrul Akbay’a bağlı olarak çalıştı. O ne dediyse onu yaptı.
“İşe alalım” dediği gazetecileri işe aldı, “Olmadı, vazgeçelim” dedikleriyle yollarını ayırdı.
Ertuğrul Akbay’ın onayı ve bilgisi olmadan bir kuruş bile harcamadı.
Onun ölümünden sonra, yurtdışında yaşayan oğlu Burak Akbay’la da benzer bir ilişki kurdu.
Bu ilişki yaklaşık on yıl boyunca bir iki olay dışında sorunsuz bir şekilde sürdü.
*
Sözcü’yü yönetmenin iki zor tarafı vardı:
Yüksek yazar egosu ve düşük ücret politikası…
En büyük şansı, Doğan Grubu gazetelerinin iktidarın baskısıyla Emin Çölaşan, rahmetli Bekir Coşkun, Yılmaz Özdil, Necati Doğru gibi dev isimlerle yollarını ayırması oldu.
Bu yazarların hepsini Babıali’ye göre oldukça düşük sayılabilecek ücretlerle Sözcü’ye almayı başardı.
Gazeteyi kısa bir sürede deyim yerindeyse “yazar gazetesi” yaptı.
Ama onca yüksek egolu isim aynı gazetede yazmaya başlayınca, ister istemez aralarında bir tür “güç çatışması” da başladı.
Birinci sayfanın tepesinde kimin yazısının hangi sırayla anons edileceği bile kavga konusu oldu.
Ama o, bu kavgaların yüzde 90’ına hep bir çözüm buldu.
*
Asıl sorun, düşük ücret politikasıydı.
Cem Uzan’ın sahipliğinde yayınlanan muhalif Star’ın başarılı ve yaratıcı kadrosunu, işlerinden ayrılmak zorunda kalınca neredeyse karın tokluğuna hem de “toptan” transfer etti.
Uzun yıllar Genel Yayın Koordinatörlüğü yapan Ferda Öngün, Genel Yayın Yönetmen Yardımcıları Neşet Şenizel ve Serdal Saraç, Yazıişleri Müdürü Kenan Kurtkaya bu isimlerdendi.
Uzun bir süre neredeyse “muhabirsiz” yayın hayatına devam eden Sözcü, bu deneyimli isimlerin ajans haberlerine takla attırmalarıyla ve “slogan başlık” formülüyle kısa sürede en çok satan gazeteler arasına girdi.
*
Metin Yılmaz’ın yönettiği Sözcü, yukarıda da belirttiğim gibi doğru dürüst muhabir kadrosu bile olmayan bir yazar gazetesiydi.
Diğer gazetelerin yüzlerce kişiye yaptırdığı işi Metin Yılmaz Sözcü’de en fazla 40 bilemediniz 50 kişilik bir “gazeteci” kadrosuyla yaptı.
Buna en fazla 30 kişilik de idari kadroyu eklediğinizde en fazla 70-80 kişiyle “mucizeler” yarattı ve patronuna milyarlarca lira kazandırdı.
Bunu yaparken kendisi de sektördeki diğer genel yayın yönetmenlerinden çok daha düşük bir paraya çalışmayı dert etmedi.
*
Ta ki… Patron Burak Akbay’ın, Sözcü TV’nin ana haber bültenini sunan Fatih Portakal’la yıllık 14 milyon liraya anlaştığını duyana kadar!
Burak Akbay ayrıca Fatih Portakal’ın otel ve tüm kişisel harcamalarını da üstlenmişti.
İşte; bu haber, yıllardır mütevazı ücretlerle çalışan Sözcü kadrosunu çileden çıkardı.
Öyle ya; Sözcü’yü onlar yaratmıştı ama yarattıkları markanın parsasını şimdi başkaları topluyordu.
Başta Neşet Şenizel ve Serdal Saraç olmak üzere yazı işleri kadrosu Metin Yılmaz’la tek tek görüşerek zam istemeye başladı.
Metin Yılmaz da kadrosunun bu talebini haklı bularak Burak Akbay’a iletti. Ancak talep reddedilince Metin Yılmaz, kurup yönettiği 17 yıllık gazetesinden ayrılmak zorunda kaldı.
*
Peki; şimdi ne olacak?
Burak Akbay yeni bir “Metin Abi” bulmaya ve ucuz emek politikasını onunla sürdürerek Sözcü’den milyarlar kazanmaya devam edecek.
En azından bunu yapmayı deneyecek!
Peki; bu, o kadar kolay mı?
İşsiz ve sarı basın kartlı gazeteci sayısının 10 bini geçtiği bir dönemde, çok da zor olacağını sanmıyorum.
*
İkinci bir formül ise gazetenin başına Yılmaz Özdil gibi hırslı ve “yüksek ücretli” birinin getirilmesi…
Burak Akbay böyle bir seçim yaparsa, hem elindeki ekibi para için kaçırmış olması anlamsızlaşacak; çünkü yeni bir kadro kurmanın maliyeti çok daha yüksek olacak, hem de başlayan fırtına yüksek egolu yazarlara sıçrayacak.
İlk istifanın da yıllarca “kardeşim” dediği Yılmaz Özdil’le bir süre önce kanlı bıçaklı olan ve “Ne ölüme, ne ölüsüne” diye yolları ayıran Uğur Dündar’dan geleceğini şimdiden duyurmak isterim.
*
Metin Yılmaz ve onunla birlikte ayrılan ekibine gelince…
Kulağıma gelen ilk duyumlara göre, Sözcü’nün ezeli rakibi Halk TV’nin patronu Cafer Mahiroğlu, bir gazete çıkarmak için çoktan devreye girmiş bile…
Ayrıca bir başka sermaye grubu da Metin Yılmaz ve ekibini yeni gazete çıkarmak için iknaya çalışıyor…
Ne diyelim; herkes için hayırlısı olsun!