04 Kas 2010 12:28 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:46

HEM YANLI HEM YALAN BİR 'KAHRAMAN'! ÜNLÜ ŞAİR SABAH YAZARINA FENA GİYDİRDİ!

'Toplumculuk'la 'toplumsallık' arasındaki farktan bîhaber bu kişi, üstüne üstlük, bir üniversitede siyaset bilimi hocalığı yapıyor! Hem kel, hem fodul! İyi mi?

Zaman gazetesinde haftada iki gün yazdığı yazılar ile okurlarını entelektüel dünyanın sınırlarında gezdiren Hilmi Yavuz, dün yazdığı yazı ile Sabah gazetesi yazarı Hasan Bülent Kahraman'ı yerden yere vurdu.

Hem yanlı hem yalan bir 'kahraman'


Arif Damar'ın ölümü üzerine 'Sabah' gazetesinde Hasan Bülent Kahraman, Attila İlhan'ın Orhan Veli ve 'Garip' kuşağı hakkındaki, ne yazık ki, aslı astarı olmayan görüşlerini tekrarlıyor. Kahraman'a göre, "Orhan Veli ve arkadaşları şiiri anlamdan, toplumsaldan soyutlayan şiirler yazıyordu.

Bunların bazısı da 'anlamsızlığı' şiirleştiren verimlerdi", diyor ve "Orhan Veli'nin meşhur 'cımbız-ayna' şiiri[nin] 'bir de rakı şişesinde balık olsam' mısraı[nın], 'yazık oldu Süleyman efendiye' dizesi[nin] hep bu minval yapıtlar diye düşünüldü[ğünü]" öne sürdükten sonra, 'bu değerlendirmenin ne yalan ne de yanlı' olduğunu söylüyor.

Hasan Bülent Kahraman'ın sözünü ettiği değerlendirme, hem yalan hem de yanlıdır. Orhan Veli ve arkadaşlarının 'anlamsız' şiir yazdıklarını söyleyebilmek için, insanın gerçekten cehaletle malül olması gerekir. 'Cehalet', evet, çünkü 'Garip'çiler ya da 'Birinci Yeni'ciler, tam tersine, Ahmet Haşim'in şiirde 'mana' ve 'vuzuh' konusunda öne sürdüğü görüşlerin tastamam karşısında yer almışlardır. 'Garip' önsözü, Haşim'in 'Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar' başlıklı ve Türk edebiyatında ilk modern şiir manifestosu sayılabilecek olan metninde öne sürülen düşüncelerin tam tersini savunurlar. Haşim, mana düzyazıya aittir, diye anlamı geriye iterken, 'Garip' önsözü'nde Orhan Veli, tastamam şunları söylemekteydi: 'Şiir, bütün hususiyeti edasında olan bir söz sanatıdır. Yani, tamamıyla manadan ibarettir. Mana insanın beş duyusuna değil, kafasına hitap eder. Binaenaleyh, doğrudan doğruya insanın ruhiyatına hitap eden ve bütün kıymeti manasında olan hakiki şiir unsurunun, musıkî gibi, bilmem ne gibi tâlî hokkabazlıklar yüzünden dikkatimizden kaçacağını da hatırdan çıkarmamalı...'

Hani, 'Orhan Veli ve arkadaşları şiiri anlamdan, toplumsaldan soyutlayan şiir yazıyorlardı?' Orhan Veli, şiirde anlamı ve toplumsalı (Hasan Bülent Kahraman'ın zannettiğinin aksine) o kadar önemsemekte idi ki, 'Garip' önsözü'nde, '[b]ugüne kadar burjuvazinin malı olmaktan, yüksek sanayi devrinin başlamasından evvel de dinin ve feodal zümrenin köleliğini yapmaktan başka bir işe yaramamış olan şiirde bu değişmeyen taraf, müreffeh sınıfların zevkine hitap etmiş olmak şeklinde tecelli ediyor (vurgu, Orhan Veli'nin, H.Y.)' demekle yetinmemiş ve şunları da eklemişti: 'Ama yeni şiirin istinat edeceği zevk artık ekalliyeti (azınlığı) teşkil eden o sınıfın zevki değil. Bugünkü dünyayı dolduran insanlar, yaşamak hakkını mütemadi bir didişmenin sonunda buluyorlar. Her şey gibi şiir de onların hakkıdır, onların zevkine hitap edecektir.'

Orhan Veli'nin, şiirsel söylem yerine, şiirde konuşma dilini öne çıkarmasının nedeni de budur: Orhan Veli, şiirinin bugünün 'müreffeh sınıfı' olan burjuvazinin oluşturduğu azınlığın değil, 'yaşamak hakkını mütemadi bir didişmenin sonunda bulan' emekçi sınıfın zevkine tekabül eden şiirin, ancak konuşma diliyle yazılabileceği kanısındadır. Modernleşme ve Türk Şiiri üzerine 'kahraman'ca ahkâm kesen bu kişinin, Orhan Veli'yi anlamsız şiir yazmak ve toplumsalı dışlamakla itham etmesi, en azından, gülünçtür.

Şu da var: Orhan Veli'nin emekçi sınıf yandaşlığının, Marksist teori bağlamında sosyalist bir yandaşlık olduğunu söylemek, elbette mümkün değildir. Kahraman'ımız bunu söylemiyor;- Orhan Veli ve arkadaşlarının 'şiiri anlamdan, toplumsaldan soyutlayan şiirler yaz[dıklarını]' öne sürüyor!

Sosyalist değiller diye, Garipçi'lerin toplumsaldan ve anlamdan soyutla[nmış] şiirler yazdığını söylemek, düpedüz 'toplumsal'lık ile 'toplumculuk'u birbirine karıştırmak anlamına gelir. Orhan Veli ve arkadaşları 'Garip' döneminde 'toplumcu' ('sosyalist') değil, 'toplumsalcı' şiirler yazmışlardır. Nitekim Orhan Veli, üstü kapalı bir şekilde, şiirinin 'toplumcu' bir şiir olmadığını da bildirme ihtiyacını da duymuştur: 'Mesele bir sınıfın [işçi sınıfının H.Y.] ihtiyaçlarının müdafaasını yapmak olmayıp, sadece zevkini aramak, bulmak, sanata onu hâkim kılmaktır' ['Garip' önsözü]

'Toplumculuk'la 'toplumsallık' arasındaki farktan bîhaber bu kişi, üstüne üstlük, bir üniversitede siyaset bilimi hocalığı yapıyor! Hem kel, hem fodul! İyi mi?

Hilmi Yavuz/Zaman