Hem İktidarı, Hem De Medya Patronlarını Rahatlatacak Müthiş Formülü Açıklıyoruz!
Son beş gündür medyada ilginç gelişmeler yaşanıyor:
İlk bomba Akşam Gazetesi’nden geldi. Gazete yönetimi sürpriz bir kararla çok sayıda köşe yazarıyla yollarını ayırdı.
Tam bunun hangi ihtiyaçtan kaynaklandığı konuşuluyordu ki Başbakan’ın gazeteci Cüneyt Özdemir’le ilgili sözleri gündemin tepesine oturdu.
Başbakan, eşi Emine Erdoğan ve Kızı Sümeyye Erdoğan’la birlikte Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun Myanmar’a gitmesini eleştiren Cüneyt Özdemir’i yerden aşağıdaki sözlerle yerden yere vurdu:
“Şehitlerimizin gittiği, şehitlerimizin defnedildiği bir yer Myanmar. Biz, oralara gitmekle mükellefiz, biz buna zorunluyuz, bundan sorumluyuz. Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, bizim yüzlerce, binlerce kardeşimiz esir olarak Myanmar’a götürüldü ve birçoğu orada şehit olarak Myanmar topraklarına defnedildi. Şu anda bizim orada bir şehitliğimiz var ve inşallah TİKA eliyle bu şehitliğimizi de ihya ediyoruz, edeceğiz. Şimdi çıkmış birileri köşesinde yazıyor. Ne diyor; ‘Dışişleri Bakanı’nın Myanmar’da ne işi var?’ ‘Başbakan’ın kızının, hanımının gidişini anlıyorum da Dışişleri Bakanı oraya niye gidiyor’. Ben buradan o medya patronuna ‘yazıklar olsun’ diyorum. Bu adamları köşe yazarı olarak nasıl tutuyorsunuz? Bu tür hedefi olmayan, bu tür aşkı, heyecanı olmayan insanların eline kalem vermişsin, köşe teslim etmişsin. Bunlar bu millete yabancı, bu milletin tarihine yabancı, bu milletin derdiyle dertlenen kalemler değil bunlar... ”
Ve bu sabah ilginç bir istifayla güne başladık:
Radikal yazarı Yıldırım Türker, Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan’ın Suriye Devlet Başkanı’nın eşi ile ilgili sözlerinin Pazar günkü Hürriyet’te manşet olmasını eleştirince, Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Eyüp Can bu yazıyı gazeteye koymadı.
Bunun üzerine Yıldırım Türker, yazılarına müdahale edilmesini protesto ederek gazeteden istifa etti…
***
Manzara açık…
Bu ülkede artık gazetecilik, özellikle de köşe yazarlığı yapmanın tek şartı var:
İktidarı hiçbir şekilde eleştirmemek…
Eleştirince; ya Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Soner Yalçın gibi cezaevine tıkılıyorsun…
Ya işten atılıyorsun…
Ya da istifa etmek zorunda bırakılıyorsun!
Çünkü Başbakan, asli işi olan “ülkeyi yönetmeyi” bir kenara bırakarak, kendisini ya da kabinesini eleştiren yazarları acımasızca hedef haline getiriyor, ekmekleriyle ve hatta özgürlükleriyle oynuyor.
Ve işin ilginci; gerçek anlamda demokrasiyle yönetilen ülkelerde tek başlarına bile büyük ses getirecek bu gelişmeler, bizde artık kimse tarafından umursanmıyor.
Okur, yazarına sahip çıkmıyor!
Eskiden bu gibi durumlarda, yazara baskı uğrayan gazete yönetimlerini protesto ve boykot eden okur kitlesi, artık bu olayların “sıradan”laştığını görüp, parmağını bile kıpırdatmıyor.
Neden biliyor musunuz?
Çünkü alıştı artık…
Son on yılda bu yöntemle onlarca gazetecinin saf dışı edilmesini kanıksadı…
***
Bu durumda yapacak tek şey var:
İktidar bir yasa çıkarmalı ve köşe yazarlığını yasaklamalı!
Böylece hem kendileri rahat eder, hem de onlara saygıda kusur etmekten korkan medya patronları…
Ha; bu arada, halk bazı gerçekleri öğrenme hakkından yoksun kalırmış…
Boş verin Allah aşkına; gerçekleri öğrenmek, halkın çok da umurunda sanki!
VAROL ERSOY