"Hazreti Adem’den son insana kadar esas olan özgürlüktür"
- İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Korkusuz:- "Özgürlükle beraber cezalar da bir toplumun olmazsa olmazıdır. Ancak bütün bunları değerlendirirken temel insan haklarına, yaşama hakkına, şüpheden sanığın yararlanma hakkına ve diğer evrensel haklara uygun olarak yorumlanması...
İSTANBUL (AA) - İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Refik Korkusuz, özgürlükle beraber cezaların da bir toplumun olmazsa olmazı olduğunu belirterek, "Ancak bütün bunları değerlendirirken temel insan haklarına, yaşama hakkına, şüpheden sanığın yararlanma hakkına ve diğer evrensel haklara uygun olarak yorumlanması gerekir. Hazreti Adem’den son insana kadar esas olan özgürlüktür." dedi.
Uluslararası Hukukçular Birliği’nin (UHUB) 2015 yılında Antalya’da 32 ülkeden akademisyen ve hukukçunun katılımıyla düzenlediği Uluslararası İslam Ceza Hukuku Konferansının tebliğleri kitaplaştırıldı.
İki ciltlik İslam Ceza Hukuku adlı eserde İslam ceza hukukunun genel ilkeleri, ceza hukuku kurallarının çelişmesi ve neshi gibi konuların yanı sıra klasik ve modern dönemin tartışmaları yer alıyor.
Eserle ilgili olarak İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nde bir tanıtım toplantısı ve panel düzenlendi.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İhsan Karaman ve İbn Haldun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Recep Şentürk'ün açılış konuşmasını yaptığı panelin oturum başkanlığını Türkiye Hukuk Platformu Genel Sekreteri Ahmet Akcan yaparken konuşmacı olarak ise Haliç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdurrahman Eren, Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Refik Korkusuz, Uluslararası Hukukçular Birliği Genel Sekreteri Necati Ceylan ve Elbeyoğlu Hukuk Bürosu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Elbeyoğlu katıldı.
- "Dünyada İslam hukukunu tutarlı ve bütüncül uygulayan bir ülke yok"
Haliç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Eren, hukuk sistemlerinin bir ideolojiye dayandığını belirterek, dünyada liberal, sosyalist hukuk sistemlerinin bulunduğunu söyledi.
Bir devlette İslam ideolojisinden bahsedilecekse İslam'ın resmi olarak bir hukuk sisteminin temel dayanağı haline gelmesi gerektiğini dile getiren Eren, şöyle konuştu:
"Dünyada İslam hukukunu tutarlı ve bütüncül uygulayan bir ülke yok. İslam İşbirliği Teşkilatı'na üye 57 ülkeden 28 tanesinin anayasasında İslam'a referans bulunuyor. 29 tanesinde İslam'a referans yok. Tamamen liberal hukuk sistemini benimsemiş. Laikliği, dini hukukun kaynağı olarak görmüyor. Bu 28 ülke içerisinde ise İslam'ı devletin resmi ideolojisi haline getirmiş olanlar var. İran, 'Yasamanın, hukukun kaynağı şeriattır ve medeni ceza ile hiçbir hukuk sistemi İslam hukukuna aykırı olamaz' diyor. Bunu denetleyecek mekanizmayı da oluşturmuş. 10 kadar ülkede İslam ülkesinde de ‘yasamanın kaynağı İslam’dır’ deniliyor. Yedi Türk Cumhuriyeti’nde İslam hukuku ve İslam’a referans bulunmuyor. Bunlar liberal Batı hukuk sistemine entegre olmuş. İslam'ı yasamanın kaynağı yapan ülkelerde ise mezhepsel bir sorun bulunuyor."
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Korkusuz ise Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçerken içtihat siteminden kanun sistemine geçişle problemlerin çıkmaya başladığını kaydederek, “O tarihte hukukçular kanun sistemine hazır olmayınca Batı kanunlarını tercümeye başladılar. Bu sefer yüzlerce yıllık müktesebat rafa kalktı. Çünkü aynen iktibas ettiler.” dedi.
- “Esas olan özgürlüktür”
Esas olanın özgürlük olduğunu ve temel akideye aykırı olmayan her şeyin İslam hukuku tarafından kabul edilebileceğini dile getiren Korkusuz, şunları aktardı:
“Özgürlükle beraber cezalar da bir toplumun olmazsa olmazıdır. Ancak bütün bunları değerlendirirken temel insan haklarına, yaşama hakkına, şüpheden sanığın yararlanma hakkına ve diğer evrensel haklara uygun olarak yorumlanması gerekir. Hazreti Adem’den son insana kadar esas olan özgürlüktür. Esas olan sanığın şüpheden yararlanmasıdır. Esas olan insan haklarına uygun olarak davranmaktır. Ama bütün bunları yaparken toplumun istikrarlı bir şekilde hayata devam edebilmesi için toplumun kurallarını ihlal eden, başkasının yaşantısına doğrudan ya da dolaylı yoldan müdahale edip toplumda huzursuzluğa neden olan kural dışı tutum ve davranışlar cezalandırılır. İslam ceza hukuku da bu partnerlerden sadece bir tanesidir.”
- FETÖ’nün kadrolarının bu kuruluşa engel olduğunu öğrendik"
UHUB Genel Sekreteri Ceylan ise birliği 1996 yılında 23 ülkeden hukukçu ve insan hakları savunucusuyla kurma kararı aldıklarını ancak 28 Şubat sürecinde bu girişimlerinin aksadığını dile getirdi.
2006 yılında yeniden bir araya geldiklerini, ancak bu kez de çalışmalarının bürokrasi tarafından engellendiğini ifade eden Ceylan, "Şimdi daha iyi anlaşılıyor ki, FETÖ’nün kadrolarının bu kuruluşa engel olduğunu öğrendik. 2009'da Bakanlar Kurulu'nun kararı ve Cumhurbaşkanı’nın onayı ile birliğimiz oluştu." ifadelerini kullandı.
- "İçtihat kapısı kapalı diye İslam hukukunu toplumdan koparmışız"
Elbeyoğlu Hukuk Bürosu Yönetim Kurulu Başkanı Elbeyoğlu ise İslam hukuku alanında kaynak bulmanın zor olduğuna işaret ederek bu alanın tamamen ilahiyatçılara bırakıldığını söyledi. Elbeyoğlu, bu konuda kaynak arayanların mezheplerin mutlak doğru kabul ettiği bölük pörçük, sistematiği olmayan görüşleri bulabileceğini savunarak şunları söyledi:
"İçtihat kapısı kapalı diye İslam hukukunu toplumdan koparmışız. İçtihat kapısının açılmasını beklerken toplumlar son 100 yılda her alanda inanılmaz değişti. Yeni suç türleri, yeni şirket şekilleri, yeni devlet anlayışları çıktı. İnsan hakları anlayışı, mülkiyet hakkına bakış dahil birçok şey değişti. Ekonomiden hukuka birçok alanda yeni kuralların vaaz edilmesi gerekiyor."