26 Şub 2015 13:31
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:05
Hayrettin Karaman'dan Gezi ve 17 Aralık göndermesi: Ağaçlar ve yolsuzluk bahane!
'Yalnızca anarşiste, teröriste, huzur ve güvenlik düşmanlarına özgürlük talebi...'
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve AKP çevrelerinde
görüşleri dikkatle dinlenen ilahiyat profesörü Hayrettin
Karaman, muhalefetin tepki gösterdiği
Meclis’te büyük tartışma ve kavgalara sahne olan iç güvenlik paketi
görüşmelerini değerlendirdi. Ülkede asayişin sağlanması için
“caydırıcı, engelleyici mevzuat ve yürütmenin elinin
güçlendirilmesi gerektiğini” savunan Karaman, Gezi olayları ve 17
Aralık’a gönderme yaparak, “Gezi olaylarında ağaç ve çevrenin, bazı
darbelerde irticanın, 17 ve 25 Aralık’ta yolsuzluğun samimi olmayan
birer bahane olarak kullanıldığını biliyoruz” dedi.
“Şimdi de insan hak ve özgürlükleri istismar ediliyor” diyen Karaman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yalnızca anarşiste, teröriste, huzur ve güvenlik düşmanlarına özgürlük talebi ve onlara yönelik mevcut özgürlüğün kısıtlanmasına karşı çıkış bütün çirkinliği ve çıplaklığı ile karşımızdadır ve milletçe bunu ibretle izliyoruz.”
Karaman’ın Yeni Şafak’ta “Güven asayiş ve huzur nasıl sağlanır?” başlığıyla yayımlanan (26 Şubat 2015) yazısı şöyle:
Güven asayiş ve huzur nasıl sağlanır?
Önce bu ülkede herhangi bir bakımdan farklı olanların, insan haklarından yararlanarak birlikte, yanyana, zorunlu olan ortak hayatı paylaşarak yaşama haklarının bulunduğuna bütün vatandaşların karar vermesi gerekiyor.
İkinci olarak bu kararı tanımayanlara karşı yine “olması gerekeni temsil eden” büyük kitlenin ortak olarak itiraz etmeleri ve onların düzeni bozmaya yönelik faaliyetlerine birlikte karşı durmaları kaçınılmaz oluyor.
Bir yandan bu ortak iradenin ve kararın oluşması, diğer yandan kararın uygulanabilmesi için de şu maddelerin gerçekleşmesi bize zaruri görünüyor:
1. Farklılığa tahammül ederek birlikte yaşama terbiyesi
2. Dış tuzak ve tahriklere kapılmama uyanıklığı/bilinci
3. Caydırıcı ve engelleyici mevzuat
4. Yürütmenin elinin güçlendirilmesi
Şimdi bu maddeleri biraz açalım:
1. “Ülkede yalnızca bizim dediğimiz olmalı, ötekiler ya ülkeyi terk etmeli veya bize tabi olarak yaşamalı” diyenler (bu zihniyet) mevcut olduğu sürece huzur ve güven tehlikede demektir. Çare: Çocukluk döneminden başlayarak her farklı ferdin ve grubun, insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde farklı olma ve farklı değerlerin eşit derecede korunma ve saygı görme hakkının bulunduğu zihinlere yerleştirilmeli, sosyal hayatta da bu zihniyetin uygulaması hakim olmalıdır.
2. Dünyada insanca, adil, evrensel değerlerin hakim bulunduğu bir düzen kurulmadığı sürece zulüm, güçlünün zayıfı ezmesi ve sömürmesi, ulusal çıkar uğruna ahlaki ve hukuki değerlerin çiğnenmesi hep olacaktır.
Bir ülkeye haksız olarak hakim olmak veya orayı sömürmek isteyenler, içerideki işbirlikçilerini /taşeronlarını da kullanarak –aslında tabîî ve bir zenginlik olan- farklılıkları düşmanlık ve nefret vesilesi yapmak üzere bütün imkanları kullanırlar; bir de bakarsınız ki, asırlarca bu farklılıklar içinde birlik ve beraberliğini korumuş olanlar birbirine düşman olmuşlar, düşmanı bırakıp dosta savaş açmışlardır. Bu oyuna gelmemek için kanaat önderlerinin devamlı olarak uyarı vazifelerini yapmaları gerekir.
3. Her şeye rağmen huzuru, birliği ve beraberliği, can ve mal güvenliğini ortadan kaldırmak isteyenler olacaktır; bunlar için hem teşebbüsten önce caydırıcı hem de teşebbüs halinde engelleyici mevzuata ihtiyaç vardır. Bu nitelikte mevzuat yoksa insan şeytanlarının ortalıkta cirit atma ve mel’anetlerini rahatlıkla uygulamaya koyabilme kapısı açık demektir.
4. Son olarak mevzuat kendi başına bir iş görmez, onu uygulayacak olan yürütmenin gerektiği kadar yetki ile donatılmış olması da ayrı bir zorunluluktur. Bu yetki iki amacı gerçekleştirecek ölçüde olmak durumundadır: 1. Huzur ve güven bozucu eylemleri kesin olarak engelleyebilmek. 2. Suçluları asgari zarar durumunda yakalayarak adalete teslim edebilmek.
Kendilerine ülkeyi yönetme yetkisi verilmiş bulunan iktidar, vatandaşların huzur ve güvenini sağlamak için zaruri gördüğü bir “İç Güvenlik Paketi"ni Meclis'e sunmuş bulunuyor. Bu paketin şu veya bu maddesine usulüne göre itiraz etme ve kendi tercihi olan maddeyi teklif etme hakkını kullanmak var iken toptan karşı çıkmak ve paketin kanunlaşmaması için sokak eylemlerini Meclis'e taşımak iyi niyetle bağdaştırılamaz.
Gezi olaylarında ağaç ve çevrenin, bazı darbelerde irticanın, 15 ve 27 Aralık’ta yolsuzluğun samimi olmayan birer bahane olarak kullanıldığını biliyoruz. Şimdi de insan hak ve özgürlükleri istismar ediliyor. Yalnızca anarşiste, teröriste, huzur ve güvenlik düşmanlarına özgürlük talebi ve onlara yönelik mevcut özgürlüğün kısıtlanmasına karşı çıkış bütün çirkinliği ve çıplaklığı ile karşımızdadır ve milletçe bunu ibretle izliyoruz.
“Şimdi de insan hak ve özgürlükleri istismar ediliyor” diyen Karaman, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yalnızca anarşiste, teröriste, huzur ve güvenlik düşmanlarına özgürlük talebi ve onlara yönelik mevcut özgürlüğün kısıtlanmasına karşı çıkış bütün çirkinliği ve çıplaklığı ile karşımızdadır ve milletçe bunu ibretle izliyoruz.”
Karaman’ın Yeni Şafak’ta “Güven asayiş ve huzur nasıl sağlanır?” başlığıyla yayımlanan (26 Şubat 2015) yazısı şöyle:
Güven asayiş ve huzur nasıl sağlanır?
Önce bu ülkede herhangi bir bakımdan farklı olanların, insan haklarından yararlanarak birlikte, yanyana, zorunlu olan ortak hayatı paylaşarak yaşama haklarının bulunduğuna bütün vatandaşların karar vermesi gerekiyor.
İkinci olarak bu kararı tanımayanlara karşı yine “olması gerekeni temsil eden” büyük kitlenin ortak olarak itiraz etmeleri ve onların düzeni bozmaya yönelik faaliyetlerine birlikte karşı durmaları kaçınılmaz oluyor.
Bir yandan bu ortak iradenin ve kararın oluşması, diğer yandan kararın uygulanabilmesi için de şu maddelerin gerçekleşmesi bize zaruri görünüyor:
1. Farklılığa tahammül ederek birlikte yaşama terbiyesi
2. Dış tuzak ve tahriklere kapılmama uyanıklığı/bilinci
3. Caydırıcı ve engelleyici mevzuat
4. Yürütmenin elinin güçlendirilmesi
Şimdi bu maddeleri biraz açalım:
1. “Ülkede yalnızca bizim dediğimiz olmalı, ötekiler ya ülkeyi terk etmeli veya bize tabi olarak yaşamalı” diyenler (bu zihniyet) mevcut olduğu sürece huzur ve güven tehlikede demektir. Çare: Çocukluk döneminden başlayarak her farklı ferdin ve grubun, insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde farklı olma ve farklı değerlerin eşit derecede korunma ve saygı görme hakkının bulunduğu zihinlere yerleştirilmeli, sosyal hayatta da bu zihniyetin uygulaması hakim olmalıdır.
2. Dünyada insanca, adil, evrensel değerlerin hakim bulunduğu bir düzen kurulmadığı sürece zulüm, güçlünün zayıfı ezmesi ve sömürmesi, ulusal çıkar uğruna ahlaki ve hukuki değerlerin çiğnenmesi hep olacaktır.
Bir ülkeye haksız olarak hakim olmak veya orayı sömürmek isteyenler, içerideki işbirlikçilerini /taşeronlarını da kullanarak –aslında tabîî ve bir zenginlik olan- farklılıkları düşmanlık ve nefret vesilesi yapmak üzere bütün imkanları kullanırlar; bir de bakarsınız ki, asırlarca bu farklılıklar içinde birlik ve beraberliğini korumuş olanlar birbirine düşman olmuşlar, düşmanı bırakıp dosta savaş açmışlardır. Bu oyuna gelmemek için kanaat önderlerinin devamlı olarak uyarı vazifelerini yapmaları gerekir.
3. Her şeye rağmen huzuru, birliği ve beraberliği, can ve mal güvenliğini ortadan kaldırmak isteyenler olacaktır; bunlar için hem teşebbüsten önce caydırıcı hem de teşebbüs halinde engelleyici mevzuata ihtiyaç vardır. Bu nitelikte mevzuat yoksa insan şeytanlarının ortalıkta cirit atma ve mel’anetlerini rahatlıkla uygulamaya koyabilme kapısı açık demektir.
4. Son olarak mevzuat kendi başına bir iş görmez, onu uygulayacak olan yürütmenin gerektiği kadar yetki ile donatılmış olması da ayrı bir zorunluluktur. Bu yetki iki amacı gerçekleştirecek ölçüde olmak durumundadır: 1. Huzur ve güven bozucu eylemleri kesin olarak engelleyebilmek. 2. Suçluları asgari zarar durumunda yakalayarak adalete teslim edebilmek.
Kendilerine ülkeyi yönetme yetkisi verilmiş bulunan iktidar, vatandaşların huzur ve güvenini sağlamak için zaruri gördüğü bir “İç Güvenlik Paketi"ni Meclis'e sunmuş bulunuyor. Bu paketin şu veya bu maddesine usulüne göre itiraz etme ve kendi tercihi olan maddeyi teklif etme hakkını kullanmak var iken toptan karşı çıkmak ve paketin kanunlaşmaması için sokak eylemlerini Meclis'e taşımak iyi niyetle bağdaştırılamaz.
Gezi olaylarında ağaç ve çevrenin, bazı darbelerde irticanın, 15 ve 27 Aralık’ta yolsuzluğun samimi olmayan birer bahane olarak kullanıldığını biliyoruz. Şimdi de insan hak ve özgürlükleri istismar ediliyor. Yalnızca anarşiste, teröriste, huzur ve güvenlik düşmanlarına özgürlük talebi ve onlara yönelik mevcut özgürlüğün kısıtlanmasına karşı çıkış bütün çirkinliği ve çıplaklığı ile karşımızdadır ve milletçe bunu ibretle izliyoruz.