15 Mayıs 2015 09:23 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:33

Hayrettin Karaman'dan Demirtaş'a şoke eden ima: Anlayamazlar!

Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman Davutoğlu'nun Başkanlık sistemi istemesini eleştiren HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'a cevap verdi.

Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman "Şâkilesi benzer olmayanlar anlayamazlar" başlıklı yazısı ile Başbakan Davutoğlu'nun Başkanlık sistemini istemesini kendisi ile çelişme olarak yorumlayan HDP eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'a, isim vermeden, oldukça faklı bir yanıt verdi.

İsra Suresindeki "De ki, herkes şâkilesine göre davranır..." ayetinde sözü geçen "şâkile" sözcüğünün "din ve yol" anlamına geldiğini açıklayan Karaman, şâkilesinin farklı olduğunu ima ettiği Demirtaş'a rağmen aynı şakileye sahip millet ile AK Parti'nin birbirini anladığını ileri sürdü.

Karaman, "Milletin dinine, değerlerine, yoluna ve yöntemine yabancılaşmış kimseler anlamasalar da biz "şâkiledaşlarımızı" çok şükür anlıyoruz; millet de anlayacak ve kararını buna göre verecektir." yazdı.

İşte Karaman'ın yazısından dikkat çeken bölümler:

"Faziletli Başbakanımız gece gündüz demeden, adeta sağlığına kastederek ülkeyi dolaşıyor, halkı ile kaynaşıyor, yalana dolana, hayale yer vermeksizin AK Parti iktidarının yaptıklarını ve yapacaklarını anlatıyor, bu meyanda eğer halkımız yeterli imkan ve iktidar verirse yeni bir anayasa yapacaklarını, başkanlık sisteminin de düşünülebileceğini, hatta mevcut şartlarda tercih edilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Bir muhalefet konuşmacısı bunu diline dolamış ikide bir şunu söylüyor: "Bu Başbakan ne dediğini bilmiyor, bindiği dalı kesiyor, başkanlık olursa başbakanlık olmaz, şu halde kendisinin olmayacağı bir sistemi savunarak çelişkiye düşüyor..."

(...)
Öyle ya, saiki Allah rızası olmayan, ahirete inanmayan, hayatı bu dünyadakinden ibaret bilen, bu sebeple sınırlı dünya hayatında sınırsız haz ve menfaat peşinde koşan, menfaat kendine yönelik değilse onu ancak istismar için dile getiren ve "başkası cehennem" diyen... ahlaki değerleri bu çerçevede oluşmuş bulunan kimselerin, "ülke ve millet menfaatine kendi menfaatini ve makamını feda edenlerini" anlamaları mümkün değildir.

Oldukça yakından tanıdığım sevgili başbakanımızı, çok sevdiği kitaplarını ve öğrencilerini bırakarak siyaset alanına zorlayan tek saik "millet menfaati, Hakk rızası"dır. O, makamın mahkûmu değil, hâkimidir ve onu davası için kullanandır. Ülkenin ve milletin menfaati başkanlık sistemine geçmeyi gerektiriyorsa onu savunmakta ve gerçekleştirmek için çaba göstermekte bir an tereddüt etmez ve kaybedeceği makam onun önünde gölge kadar bile engel teşkil etmez.

Bir âyet (İsra: 17/84) şöyle diyor: "De ki, herkes şâkilesine göre davranır ve Rabbiniz kimin en doğru yolu seçtiğini çok iyi bilmektedir".

Meallerde bu "şâkile" kelimesi "yapı, mizac, karakter" gibi kelimelerle tercüme edilmektedir. Ehl-i Sünnet'in büyük imamı Ebu Mansûr Mâtürîdî ise tefsirinde bu kelimeyi "din ve yol" olarak tefsir etmiştir.

Bu tefsire göre insanlar ya dinli veya dinsiz olurlar. Dinli olanlar da ya hak dine veya hak ve gerçek olmayan (Allah tarafından vahyedilmemiş veya beşer eliyle değiştirilmiş) bir dine tabi olurlar. İşte bu aidiyetler insanların kendilerine bir hayat yolu çizmelerinde, dünya hayatında takip edecekleri yol ve yöntemi belirlemelerinde birinci derecede amil olur.

Milletin dinine, değerlerine, yoluna ve yöntemine yabancılaşmış kimseler anlamasalar da biz "şâkiledaşlarımızı" çok şükür anlıyoruz; millet de anlayacak ve kararını buna göre verecektir.