Hayrettin Karaman, o yazısını tekrar yayımladı: Yolsuzluk başka, hırsızlık başkadır!
Karaman, 17-25 Aralık operasyonunun ardından kaleme aldığı yazısında 'yolsuzluğu aklamakla' eleştirilmişti.
2013'te düzenlenen 17-25 Aralık operasyonlarının 1. yıl dönümünde
yazdığı "Yolsuzluk başka hırsızlık başkadır" başlıklı yazısı
nedeniyle eleştirilen hedefi olan ilahiyat profesörü Hayrettin
Karaman, “Başörtülü sigara" yazısıyla yeniden gündeme geldi. Sosyal
medyada yapılan eleştirilerde 21 Aralık 2014 tarihli yazısında
'yolsuzluğu aklamakla' eleştirilen Karaman söz konusu yazıyı bugün
tekrar yayımladı.Karaman "Aşağıdaki yazıyı, Fethullah Gülen
taifesinin Erdoğan ve AK Parti'yi yıpratmak için kampanya
başlattığı günlerde ve özellikle 17 ve 25 Aralık hadisesinin önünde
ve sonunda devamlı olarak iktidarın başına 'hırsız' dedikleri
zamanda yazmıştım. Bu adamlar hem takvalı Müslüman olduklarını
iddia ediyorlar (böyle görünüyorlar) hem de iftira ediyorlardı"
dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından da görüşleri dikkate alınan
Karaman, 'örtünen' kadın için sigara içmenin 'edebe de aykırı'
olduğunu öne sürerek "Bizim geleneğimizde kadın sigara içmez,
erkeklerin de küçükleri büyüklerinin yanında, öğrenciler
hocalarının yanında… sigara içmezler; çünkü bu davranış ayıptır,
edebe aykırıdır. Edep insanın zinetidir; edepten mahrum olanlar
insanı güzelleştiren özelliklerden da mahrum olarak gittikçe
çirkinleşir, hatta iğrenç hale gelirler" diye yazmıştı.
Yeni Şafak'ta Hayrettin Karaman'ın "Yolsuzluk başka
hırsızlık başkadır" başlığıyla tekrar yayımlanan yazısı
şöyle:
Aşağıdaki yazıyı, Fethullah Gülen taifesinin Erdoğan ve Ak Parti'yi
yıpratmak için kampanya başlattığı günlerde ve özellikle 17 ve 25
Aralık hadisesinin önünde ve sonunda devamlı olarak iktidarın
başına “hırsız” dedikleri zamanda yazmıştım. Bu adamlar hem takvalı
Müslüman olduklarını iddia ediyorlar (böyle görünüyorlar) hem de
iftira ediyorlardı.
Bu yazı bugünlerde bile aleyhimde kullanılıyor ve benim
“yolsuzluğa, rüşvete fetva verdiğim” iftirası yayılıyor.
Şimdi bu yazıyı lütfen bir daha okuyun ve hükmü siz verin:
Muhalif siyasetçilerin hedefi, her vasıtayı kullanarak iktidarı
düşürmek olursa gerekli gördüklerinde abartıyı, yalanı, iftirayı,
kumpası... kullanırlar. Onlar, yolsuzluk yapan için bu kelimeyi
kullanmak amaca hizmet etmezse daha yıpratıcı olan “hırsızlık”
kelimesini kullanmakta sakınca görmezler.
Ama dindar bir Müslümanın ağzından çıkan her sözün hesabının
sorulacağı şuurunda olması ve buna göre davranması gerekir. Bu
sebeple mesela yolsuzluk yapana “hırsız”, alkol alana “zânî: zina
yapan”, gıybet edene “müfteri: iftira eden”, “kumpas düzenlemekten
sorgulanan kimseye rüşvetçi” diyemez. Derse yalan söylemiş, iftira
etmiş olur.
Şimdi yolsuzluk ile hırsızlığın hem laik-seküler sistemlerde hem de
İslam hukukundaki tariflerine bakalım:
Seküler sistemlerde yolsuzluk şu ifadelerle tanımlanmıştır:
“Kamu görevinin özel çıkar sağlamak için kötüye kullanılması”
(Dünya Bankası),
“Kamu güç, görev ve yetkisinin rüşvet, irtikap, kayırmacılık,
sahtekarlık ve zimmet yoluyla özel çıkar elde etmek için kötüye
kullanılması” (Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı),
“...doğrudan doğruya ya da dolaylı yollardan rüşvet ve yasadışı bir
menfaat temin eden kişinin yürüttüğü görevlerin veya gerekli
davranışların yasalara uygun bir şekilde yerine getirilmesinde
sapmalara yol açan rüşvet veya başka her türlü yasadışı menfaatin
talep edilmesi, teklif edilmesi, verilmesi ya da kabul edilmesi” (4
Ocak 2009 tarihli Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Özel Hukuk
Sözleşmesi’nin 2. Maddesi)
Uluslararası Şeffaflık Örgütü, yolsuzluğu sadece “kamu gücüyle”
sınırlı olmayan herhangi bir görevin özel çıkarlar için kötüye
kullanılması olarak tanımlar.
Hırsızlık:
Türk Ceza Kanunu (5237 sayılı kanun) Madde 141 - (1) Zilyedinin
rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya
başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan
kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de, taşınır mal
sayılır.
Fıkıhta hırsızlık:
“Bir malın veya mal ile değeri ölçülen şeyin, korunan yerden -kötü
niyetle, alan kendine mal etmek üzere- gizlice alınmasıdır”.
Yolsuzluk hakkında yukarıda verilen tarifler fıkıhta da
geçerlidir.
Şu halde yolsuzluk da ayıp, günah ve suç olduğu halde tarifi ve
hükmü bakımından hırsızlık değildir, hukuki sonuçları ve cezası
farklıdır.
Siyasetçiler birbirine, aslında öyle olmadıkları halde “hırsız,
hain, şerefsiz vb.” diyorlar, keşke demeseler; ama ağzından çıkan
her sözün hesabını vereceğine iman eden dindarlar ancak, hüküm
giymiş hırsıza hırsız ve hüküm giymiş yolsuza yolsuz demek
durumundadırlar. Aksi halde yalan söylemiş ve iftira etmiş
olurlar.
Sözü kasten yanlış yere çekenler için bir daha tekrar edeyim: Ben
asla yolsuzluğa ve bunun bir çeşidi olan rüşvete fetva vermedim ve
veremem; yolsuzlukla mücadele başta devlet olmak üzere herkesin
vazifesidir. Ama sorumluluk duygusuna sahip müminler insanlara,
yapmadıkları bir günahı ve suçu isnad ederlerse günaha girerler;
maksadım bunu hatırlatmaktır.