Hayko Bağdat, Can Dündar ile yollarını ayırdı: Emek sömürüsü var!
Hayko Bağdat, Almanya'da Can Dündar'la sürdürdüğü beraberliği Alman patronu yüzünden devam ettiremeyerek istifa etti.
Yazar Hayko Bağdat, Can Dündar’la birlikte kurduğu, Almanya’dan
yayın yapan “Özgürüz” adlı siteden ayrıldığını açıkladı.
GEREKÇE EMEK SÖMÜRÜSÜ
Odatv'nin haberine göre ayrılığının gerekçesinin Özgürüz'de yaşanan
emek sömürüsü olduğunu iddia eden Bağdat, ayrılığın fitilini
ateşleyen olayı Facebook sayfasından yayımladığı açıklamasında şu
sözlerle anlattı:
"Selam Millet, Bu kadar dert içinde nolur başınız ağrımasın benim
yüzümden. Ama ben, Can Dündar ile birlikte kurduğumuz Özgürüz
macerasından ayrılıyorum. 10 gün önce yazdığım istifa gerekçem,
sitedeki mektup serisi formunda aşağıdadır. Bana yardımcı olup
metni Almanca, Alman kamuoyuyla da paylaşırsanız makbule geçer.
Emeği geçen herkese sonsuz teşekkür. İzleyen herkese de öyle.
Haberleşiriz...
"Ulaş, Elif ve David...
Canım Kardeşim selam; Burada her sabah İsa Mesih’ten memleketimdeki
tüm insanlar için sağlık, adalet ve huzur diliyorum. Elbette senin
adını özellikle geçiriyorum dualarımda. Dile kolay 27 yıllık
arkadaşız neticede.
Çok fena haber. Ofisten Dersimli Ulaş büyük bir kaza atlattı.
"ALMAN PATRONDAN İT MUAMELESİ GÖR, OFİSTE
BAYIL"
Sen 6 aydır 7/24 çalış, Kürdistan’daki ailene para göndermenin
hatırına Alman patrondan it muamelesi gör, kendine et alma, sonra
ofiste bayıl... Üstelik bayılırken stüdyodaki 350 ekran TV’ye
tutun, yuvarlan, altında kal 350 kilonun. Öldü zannettim birden.
Bir “aaaahhh” dedi önce, sonra yine bayıldı yattığı yerde. Ambulans
çağırdı hemen ofis arkadaşlarımız. 10 dakika sonra geldiler.
"AMBULANS İÇİN SİGORTA EVRAKLARI NEREDE"
Sedyeye koydular, bir türlü ambulansa gidemiyoruz. “Sigorta
evrakları nerede” diyor doktor herif. “Hastanede konuşuruz be, hadi
bindirin ambulansa yoksa taksiyle götüreceğim” deyince ancak
bindirdiler.
Hastaneye vardık. Aldılar, Ulaş’ı acile koydular, bizi de kapının
önüne, bahçeye...
Hemen Can Abi’yi aradım. Çok üzüldü. Ofise geçti... O sırada bizim
Alman patron David gelmiş ofise. Yerlerde koca TV, TV’nin düşerken
yanında götürdüğü pahalı kameralar, ışıklar, kırık bir IKEA
masası...“Alllaahımmmm” diye bağırmış David kendi dilinde. İyi
Hıristiyandır, paskalyada hem Can Abi’ye hem bana misyoner misali
Watsaplar attıydı, oradan biliyorum.
ALMAN PATRON: ÇOK PAHALIYDI BU ALETLER
Ofistekiler “kimse ölmedi sakin ol” diye teskin ettiler mi bilemem
ama “Alllaahımmmm” diye bağırmış David kendi dilinde.
“Alllaaaaahımmm, çok pahalıydı bu aletler...
Hastanemizdeki 150. Dakikamız dolmak üzereyken hala sedyede
oturuyormuş çocuk. Selam bile vermemişler. Ben acilin kapısından
girmeye çalışarak tam “ya omurgası kırıldıysa ulan, bir doktor
bulsanıza s..tiğim hastanesinde” diye bağırırken Can Abi yetişti
imdadımıza.
"SORARLARSA FREELANCE ÇALIŞIYOR DEYİN"
“Abi” dedim, “bu David denen herif aramış Margarita’yı. Çocuk nasıl
diye sormadan ‘sorarlarsa freelans çalışıyor deyin. Sigortası öder
masrafları zaten’ deyip kapatmış. Bu çocuk altı aydır 7/24
çalışıyor biliyorsun. Alman işçi olsa ayda 8.000 alır bu kadar
mesaiye.
"SİGORTASI ÜÇ KURUŞLUK DIŞARIDAN SİGORTA"
Sigortası da üç kuruşluk dışarıdan sigorta. Belki ödemez
masrafları. Üstelik hepimizin durumu bu. Bir şey sorunca da küfür
kafir “fuck” diye geziniyor ortalıkta. Gidip o televizyonu
kıracağım ben, demedi olmasın sonra” dedim. “Çok haklısın” dedi Can
Abi. “Anam takside bekliyor. Eve bırakayım da geleyim.
"HANİ SOSYAL DEVLET FALAN YA BUNLAR"
”20 Dakika sonra David mesaj atmış Margarita’ya. “Ulaş iyi mi”
demiş. Ah be Can Abi ben ne diyorum, sen ne yapıyorsun. Belki dava
açacak Ulaş? Belki hakkını arayacak? Niye herife tüyo veriyorsun?
Sorun çıkmasa iyi olur elbet ama çıktı artık? Ulaş ölüyordu ya?
Altı saat sonra röntgen dahi çektiremeden çıktık hastaneden.
“Gazeteciyim ulan ben, yazacağım” sizi diye bağırdım bahçede.
Yazıyorum işte, hastanenin adı “Klinikum im Friedrichsain”. Alman
Sağlık Bakanı David’in ruh eşi değilse müdahale etsin. Hani sosyal
devlet falan ya buralar...
"ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI DA OKUSUN BU
YAZIYI"
Ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı da okusun bu yazıyı. Belki
muhteşem kalemime aşık olur da kitap imzalatmaya gelir bana. Ben de
ona bizim ortak kuruluş Correctiv nasıl taşeron işçi çalıştırıyor,
nasıl emek sömürüyor, iş cinayeti konusunda ne kadar hassas,
sigorta neden önemli falan anlatırım arada.
"ULAŞ BİRAZ ET YESE İYİ OLURMUŞ"
Ertesi gün ofisten Elif, Ulaş’ı tanıdığı bir doktora götürdü. 182
Euro ödemiş Ulaş. Allah korumuş, ölebilirmiş ama ölmemiş. Biraz et
yese iyi olurmuş...
"DAVİD'İN İNSANLIK İÇİN ETTİĞİ DUALAR KORUMUŞTUR ÇOCUĞU
(!)"
Sonra ofise geldiler. Ulaş fırsatını bulup TV’nin yanına gitti
bakmaya. Kırılmışsa parasını falan isterler belki. TV, Ulaş’tan
daha az hasarlıymış Allahtan. Paskalya’nın 40’ı idi kaza günü.
Belki David’in insanlık için ettiği dualar korumuştur çocuğu...
"BÜROKRASİ FALAN DEDİNİZ 2 AY MAAŞ
YATIRMADINIZ"
Ofiste Elif, David’i çekti köşeye sonra. Dünden beri olan
yabanilikleri söylememek için dudağını ısırıp “Bak David” dedi.
“Ben burada tam mesai çalışıyorum. Son 2 ay bana maaş yatırmadınız.
Bürokrasi falan dediniz. Daha önce de eksik yatırmıştınız. Ayrıca
sadece burada çalıştığım için %30 civarı vergi çıkıyormuş bana.
Herkese de böyle. Niye bizi uyarmadınız? Üstelik zaten....”
ALMAN PATRON: FREELANS ÇALIŞMAK NEDİR BİLMEN
LAZIM
“Yeter yahu” demiş David, ağzından tükürükler saçarak. “Freelans
çalışmak ne demek bilmen lazım. Üstelik 3-4 gün çalış burada, git
başka yerlere de fatura kes, vergin çıkmasın. Elif, ağlayarak ofisi
terk ederken göz göze geldik. Üç vakte kalmaz aradım Elif’i. “Evet
Elif” dedim, “evet, sabah 9’da işe gelmedin diye iki kere kızdım
sana. Ulaş daha çok çalışıyor sen gelmeyince diye kızdım. Ve evet
Elif, sen başka yerde çalışamazdın, vaktin yoktu. Dava açarsan bu
herife, beni şahit yaz.
"KEŞKE BENİ DİNLESEYDİ DE KIRSAYDIK DEV TV'Yİ"
Can Abi iyi bir insan ama emekçiler kurda kuşa yem olurken
çalışanlarının hakkını koruyamadı David’e karşı. Keşke beni
dinleseydi de kırsaydık o gece Dev Ekran TV’yi... Gece Ulaş’ın
evinde toplanıp gülerdik yaptığımıza. Bir kahkaha bir biftek
derlerdi eskiler. İyi gelirdi çocuğun acılarına...
”Can Abi David’i aramış, durumu anlatmış sağ olsun. İstifa sonrası
işçi haklarını almaya çalışacakmış Elif’in. Elif’e de “keşke kapıyı
çarpıp çıkmasaydın, oturup konuşur bir yol bulurduk” demiş. Güney
Afrika’dan iki hafta sonra geleceği için mail ile yazabilmiş
bunları Elif’e.
"BU BENİM FUCK DİYE BAĞIRANDAN ÜÇÜNCÜ BALGAM
YİYİŞİM"
Elif “bu benim ‘fuck’ diye bağırandan üçüncü balgam yiyişim.
Çözeydiniz ya şimdiye kadar” dedi mi bilmiyorum. Dese hakkı var
çünkü. Neticede ofiste iki kişiyiz şu anda. Ulaş ve ben. David
geçenlerde “Para bitti, bağış bulmazsanız bu ay sonu işiniz biter”
dediği için Ulaş mail havuzu oluşturuyor. Bağış için mail
atılacakmış. Ben hem muhabirlerimiz işsiz kalmasın, iki çocukla
benim gelirim kesilmesin, Ulaş ilticaya başvurup kampa gitmesin
diye ekmek parası kovalıyorum, hem de Elif’in davasında vereceğim
ifadenin provasını yazıyorum sana.
“Oğlum bütün bunlar olurken TV kırma arabeskliğinden başka ne
yaptın yoldaşların için” diye sorsana bana? Sor ama cevabını
buradan yazmayacağım. Duruşmada Elif ve başka yiğit davacılar
olursa onların ifadesinde geçer mutlaka adım. Beyan esastır, onlar
ne derse kabulümdür...
"CAN ABİ DAVİD'E YETER LAN DİYEMEDİĞİ İÇİN AYIP
ETMİŞTİR"
Kısaca kardeşim, Özgürüz hikayesi bitiyor galiba. Can Abi’den Allah
razı olsun. Hanımı çocukları buraya güvenle getirmeme vesiledir.
Sağa sola muhtaç olmadan mesleğimi icra ederek ekmek kazanmama
vesiledir. En az 15 kişiye ekmek veren kurumun kurucusudur. David’e
“yeter lan” diyemediği için ayıp etmiştir.
“Biz senin gibi adamlarla mı AKP’yi devireceğiz, sen önce
çalışanının canına üzül yabani” diyemediği ve bana da dedirtmediği
için kabahatlidir. Benim de 1001 kabahatim vardır elbet. Can Abi
isterse o da benimkileri yazar. Anacığı çok şeker bir ihtiyar ama.
Ona bir Türk kahvesi yapamadım ofiste diye içimde kaldı...
Şimdi ne olacak bilmiyorum. Köln’deki Artı TV program istiyordu
benden. Belki onu yaparım. Erk Acarer de burada. Çok seviyorum onu
ve ailesini. Ailem de seviyor onları. Belki beraber yaparız
programı. David ile kitap anlaşması imzalamadım tabi. Bu mektuplara
ne numaralar ekleyip, taklalar attırıp kitap yapacağım ya, bir
yayınevi bulmalıyım burada. Kimden termin istesen 15 gün sonraya
gün veriyor, bakalım.
"BENİ DE CAN ABİ GİBİ TV'LERE ÇAĞIRMAYA
BAŞLADILAR"
Beni de Can Abi gibi TV’lere çağırmaya başladılar. Burada da meşhur
olursam iyi olur. Para kazanırsam Ulaş mülteci kampına gitmez.
Elif’e de yeni iş imkanı yaratırım. Ama Ulaş gibi 9’da gelecek işe.
Hem arada et yemeği yapsın evde. Ulaş’ın bir kız kardeşe ihtiyacı
var. Bakamıyor kendine böyle. Başka çok isim var kafamda meşhur
olup para kazanırsam parayı paylaşacağım.
Teo çok mutlu burada. Paso park istiyor canavar. Park için direnen
yoldaşlarımız el vermiş ruhuna. Aras da youtuber olacakmış. 11
yaşına gelmeden bu kadar olgunlaşması garibime gidiyor. Şımarıklık
yapsa, sorun çıkarsa sevineceğim sanki. Onunla gurur duyuyorum hep.
Sebepsiz yere değil ama. Belma desen ikinci balayımızı yaşıyoruz
çok şükür. Belma o kadar güzel ki...
Köpeğimiz Alis desen yılın şanslı köpeği seçilecek neredeyse.
Topkapı Hayvan Barınağı’ndan Berlin Hayvan Hakları Şehri’ne geldi
resmen. Bir kitap da onun ağzından yazsam olur yani...
Bende şimdilik havadisler böyle kardeşim. Kendine çok dikkat et.
Haftaya yine yazacağım. Hacı anne, hacı babaya çok selam. Abilerine
çok selam. Ufaklığı öp benim için.
Not: Bu mektup nerede yayınlanacak bilmiyorum. Özgürüz’de
yayınlansa Can Abi ile David’in arası bozulur şimdi. Ben yine de
Elif’e ve Ulaş’a gönderiyorum mektubu. Ölümlü dünya, başıma bir iş
gelir, hak davasında şahitlik edemeden gideriz ahirete."