20 Eki 2010 10:28
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:43
HAYATIN YÜKÜ AĞIR GELDİ, KALBİ TEKLEDİ! HASTANEDE ''REHİN'' KALAN BİR GAZETECİNİN DRAMI!
Güneş Yazarı Nurettin Soydan, en zor mesleklerden biri olan gazeteciliğin dramını, bir başka gazetecinin hikayesi üzerinden kaleme aldı.
İşte o yazı;
Gazetecinin dramı
Gazetecilik halaa en geçerli ve popüler mesleklerin başında... Cazip, ama insan ömrünün de en kısa olduğu meslek gruplarında biri...
Mesleki açıdan uzun ömürlü olmasının dışında, futbolculuk hayatıyla benzer yönleri o kadar çoktur ki!
Hayata hergün yeni bir haberle, yeni bir yarışa dahil olmak için mücadele edersiniz hep.
Bu yoğunluk ve telaş içinde geriye dönüp baktığınızda ’nelerin farkında bile olmadığınızı’, hesap bile edemezsiniz.
’Formayı giydiğiniz sürece’, mesleki deyimle ’Haber yaptığınız’, sayfalarda varlığınız kabul gördüğü sürece varsınız!
’Kadrosuzluk’ ve dolayısıyla ’sosyal güvenceden’ yoksunluk, gazetecilik mesleğinin bir türlü çözülemeyen kangrenidir.
Hastalanmadığınız, başınıza bir şey gelmediği sürece anlamazsınız, fark etmezsiniz!
Stresli bir hayatın içinde bu nasıl olunmayacaksa!
İçimizden birinin yürek burkan dramından söz edeceğim. Gazetecinin dramından...
Gazetecilik mesleğinin çilesini, gece muhabirliğinin kahrını büyük gazetelerde çekmiş Sinan Doker’den.
Kırklı yaşlardaki Sinan Doker bir kaç yıl önce kalp krizi geçirdi.
Önce sağlığını, sonra ’işini’ kaybetti.
Arkadaşlarının çabasıyla yeniden hayata tutundu. Uzun bir işsizlik döneminden sonra TİM’de basın danışmanı olarak görev yapmaya başladı Sinan.
Yaşadığı sıkıntılar, hayatın ağır yükü bir kez daha Sinan Doker’e ’ağır geldi’, kalbi bir kez daha tekledi genç yaşta.
Bir gazeteci arkadaşı önce özel bir hastaneye kaldırdı. ’Sosyal güvencesi yok’ diye kabul edilmedi.
Hastane hastane dolaştırıldı sırasıyla.
SSK Okmeydanı Hastanesi, ’bu yoklukta 5 yıldızlı hastane’ gibi geldi ona.
Doktorları hiç bir çabayı esirgemedi ondan. Ve bir kez daha ’hayata tutunmaya’ karar verdi Sinan...
Ama...
Aması vardı. Acil Vaka olarak girmesi kolay olsa da, ’çıkması’ zordu hastaneden!.
Orda da ’sosyal güvencesizlik’ çıktı gazetecinin karşısına...
660 TL’lik faturayı ödeyemediği için ’rehin’ kaldı. Çıkamadı hastaneden... Bir kez daha yutkundu...
Yine bir avuç arkadaşı seferber oldu.
Borcu ’taksitlendirdiler’ zoraki çabalarla.
Yürüdü yine bu mesleğin çilesini çekmiş biri olarak.
Elindeki kredi kartlarına baktı, bir de kalbine.
Kartları da ’patlamıştı!’ Sinan Doker’in...
Onca yıl çalıştığına mı, çalıştığı kurumlara mı yansıdı. Derin bir iç geçirdi, hayıflandı derinden.
Kalbi yine teklemesin diye, usul usul yalnızlığına doğru yürüdü. Geride kocaman bir yalnızlıktı kalan. Ya yine ’ansızın gelirse’ bu kalp krizi.
Ya yine kabul edilmezse hastanelere, diyerek yürüdü.
Bağcılar Kaymakamlığı’nın yolunu tuttu...
O bir gazeteciydi. Hem de ’sosyal güvencesiz!’
O artık, ’Yeşil Kart’a umudunu bağlamış, ’belki gelir’ umuduyla bekleyen... Bizden biri.
Ne acı değil mi?
Nurettin Soydan
Gazetecinin dramı
Gazetecilik halaa en geçerli ve popüler mesleklerin başında... Cazip, ama insan ömrünün de en kısa olduğu meslek gruplarında biri...
Mesleki açıdan uzun ömürlü olmasının dışında, futbolculuk hayatıyla benzer yönleri o kadar çoktur ki!
Hayata hergün yeni bir haberle, yeni bir yarışa dahil olmak için mücadele edersiniz hep.
Bu yoğunluk ve telaş içinde geriye dönüp baktığınızda ’nelerin farkında bile olmadığınızı’, hesap bile edemezsiniz.
’Formayı giydiğiniz sürece’, mesleki deyimle ’Haber yaptığınız’, sayfalarda varlığınız kabul gördüğü sürece varsınız!
’Kadrosuzluk’ ve dolayısıyla ’sosyal güvenceden’ yoksunluk, gazetecilik mesleğinin bir türlü çözülemeyen kangrenidir.
Hastalanmadığınız, başınıza bir şey gelmediği sürece anlamazsınız, fark etmezsiniz!
Stresli bir hayatın içinde bu nasıl olunmayacaksa!
İçimizden birinin yürek burkan dramından söz edeceğim. Gazetecinin dramından...
Gazetecilik mesleğinin çilesini, gece muhabirliğinin kahrını büyük gazetelerde çekmiş Sinan Doker’den.
Kırklı yaşlardaki Sinan Doker bir kaç yıl önce kalp krizi geçirdi.
Önce sağlığını, sonra ’işini’ kaybetti.
Arkadaşlarının çabasıyla yeniden hayata tutundu. Uzun bir işsizlik döneminden sonra TİM’de basın danışmanı olarak görev yapmaya başladı Sinan.
Yaşadığı sıkıntılar, hayatın ağır yükü bir kez daha Sinan Doker’e ’ağır geldi’, kalbi bir kez daha tekledi genç yaşta.
Bir gazeteci arkadaşı önce özel bir hastaneye kaldırdı. ’Sosyal güvencesi yok’ diye kabul edilmedi.
Hastane hastane dolaştırıldı sırasıyla.
SSK Okmeydanı Hastanesi, ’bu yoklukta 5 yıldızlı hastane’ gibi geldi ona.
Doktorları hiç bir çabayı esirgemedi ondan. Ve bir kez daha ’hayata tutunmaya’ karar verdi Sinan...
Ama...
Aması vardı. Acil Vaka olarak girmesi kolay olsa da, ’çıkması’ zordu hastaneden!.
Orda da ’sosyal güvencesizlik’ çıktı gazetecinin karşısına...
660 TL’lik faturayı ödeyemediği için ’rehin’ kaldı. Çıkamadı hastaneden... Bir kez daha yutkundu...
Yine bir avuç arkadaşı seferber oldu.
Borcu ’taksitlendirdiler’ zoraki çabalarla.
Yürüdü yine bu mesleğin çilesini çekmiş biri olarak.
Elindeki kredi kartlarına baktı, bir de kalbine.
Kartları da ’patlamıştı!’ Sinan Doker’in...
Onca yıl çalıştığına mı, çalıştığı kurumlara mı yansıdı. Derin bir iç geçirdi, hayıflandı derinden.
Kalbi yine teklemesin diye, usul usul yalnızlığına doğru yürüdü. Geride kocaman bir yalnızlıktı kalan. Ya yine ’ansızın gelirse’ bu kalp krizi.
Ya yine kabul edilmezse hastanelere, diyerek yürüdü.
Bağcılar Kaymakamlığı’nın yolunu tuttu...
O bir gazeteciydi. Hem de ’sosyal güvencesiz!’
O artık, ’Yeşil Kart’a umudunu bağlamış, ’belki gelir’ umuduyla bekleyen... Bizden biri.
Ne acı değil mi?
Nurettin Soydan