Hayat öyküsü kitap oldu: Ömrümce ağladım... - Sayfa 4

NE ANNESİNİ TANIDI NE BABASINI

Nur ne annesini tanıdı ne babasını hayatı boyunca. Babasını da hiç merak etmediğini o röportajda şöyle anlatmıştı: " Ben dünyaya doğmakla hata yapmışım. Veya beni doğuran hata yapmış. Annem okul zamanında hocasıyla bir arkadaşlık kuruyor. Evli bir adammış. Ben onun resmini bile görmedim. Babamı hiç merak etmedim. ünkü annem 16 yaşında onun yüzünden ölmüş. Eğer anneme sahip çıksaymış, “Ben evliyim, çocuğum var” diye doğruyu söyleseymiş annem ölmeyecekmiş. Kim olsa o yaşta âşık olur. Bir de üstelik hamile kalmış. 

413
Hayat öyküsü kitap oldu: Ömrümce ağladım... - Sayfa 5

AL BUNU KARLARIN ORTASINA BIRAK!

Muhterem Nur kendi dünyaya gelişini ve ölümden dönüşünü de şöyle anlatmıştı: "Evet, düşünün. Camı penceresi olmayan, hava almayan bir yere. O günden sonra annem Şira, mahzenin soğuğuna mahkûm oluyor. Ablalarının gizli gizli verdiği yemekler dışında boğazından tek bir lokma geçmiyor. Altı ayı doldurmak üzereyken sancısı tutuyor. Çığlıkları mahzeni inletiyor. Evdekiler yılbaşı gecesi olduğu için sofradalar. Teyzem Şivga şarap alma bahanesiyle kardeşine bakmak için mahzene iniyor. Annem yerde yatıyor, ben doğuyorum. Ailenin ebesi Raziye’yi çağırıyorlar. Büyükbabam ona diyor ki, “Al bunu, karların ortasına bırak”. 

513
Hayat öyküsü kitap oldu: Ömrümce ağladım... - Sayfa 6

ÇOCUKLUĞU DA ZORDU

Muhterem Nur, çocukluğunun bir kısmını Makedonda'ya geçirdi. O henüz küçükken teyzeleri Türkiye'ye göç etti. Onun Türkiye'ye gelmesi için ise birkaç yıl daha geçmesi gerekti. İkinci Dünya Savaşı'nın en yoğun günlerinde bir kamyonda Türkiye'ye kaçırıldı ünlü oyuncu. Gelin o günleri yine onun verdiği röportajdan kendi anlatımıyla dinleyelim: Türkiye'ye geldiğinde Muhterem Kısa adıyla nüfusa kaydettirildi. Okul hayatı da zorlu geçti, dışlandı. Teyzesinin arkadaşına gittiği bir gün sokakta saklambaç oynarken tecavüze uğradı.

613
Hayat öyküsü kitap oldu: Ömrümce ağladım... - Sayfa 7

Nur şöyle anlatmıştı o dönemi de: “Saklambaç oynuyorduk. İnşa edilmekte olan duvara yüzümü dönüp saymaya başladım: “1-2-3…” Bir sessizlik oldu. Yavaşça arkama döndüm. Karşımda dev gibi bir adam gördüm. Tam bağıracakken, yüzüme sert bir tokat indirdi. Elleriyle ağzımı kapattı. Ne kadar çırpınsam da fayda etmedi. Henüz 12 yaşındaydım ve evet tecavüze uğradım. Balat hastanesinde gözümü açtım. Beni gecekonduları için toprak almaya gelen kadınlar bulmuş. Bir bakıyorlar, iki tane ayak, belden aşağı bir çocuk. Bayılmışım, herhalde kafamı taşa vurmuşum. Kendime geldiğimde çok utandım. Okula gidemedim.”

713