07 Mar 2008 08:07 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:00

"HAYAT KALİTEM AÇISINDAN ENGİN'LE İLİŞKİMİ KESMEYE KARAR VERDİM!...." SERDAR TURGUT ENGİN ARDIÇ'A NE CEVAP VERDİ?....

Engin Ardıç'ın dünkü zehir zemberek yazısına Serdar Turgut'un cevabı gecikmedi; 'gölge boksör'

Serdar Turgut bugünkü yazısında Engin Ardıç'ın sürekli mağduriyet psikolojisinde olduğunu ve bu kızgınlıktan bahsettiğni belirtti. Turgut, Engin Ardıç'la kendisinin zaten ilk yazısından sonra hayat kalitesi açısında selamı sabahı kesmeye karar verdiğini yazdı.


Turgut'un bugünkü yazısı...


Gölge boksörü olarak yazarın portresi

Bu yazının ne olmayacağını baştan söyleyeyim de dost düşman herkes rahatlasın.

Engin Ardıç ile süren tartışmamızı, 'kim daha iyi geçirdi, öf be nasıl da yazmış adam' tezahüratlarından, yorumlarından, daha iyi puan kazanmak yarışı haline getirmeyeceğim.

Çünkü hayatımın bu aşamasında ben hâlâ daha huzursuzluklardan besleniyor olmayı kendime yakıştıramıyorum. 53 yaşıma gelmemin de bunda etkisi mutlaka vardır tabii ki.

Engin kardeş bana kendisinin benden üç yaş daha büyük olduğunu söylediğine göre bunun bir işe yarayabileceğini katiyen düşünmemekle birlikte, huzur aramaya çalışmasını ona da tavsiye ediyorum.

İşe yaramayacak diyorum, çünkü ben Engin kadar huzursuzluktan, kızgınlıktan beslenen insana bugüne kadar rastlamadım. Bundan sonra da rastlayacağımı zannetmiyorum.

Huzursuzluk duyacağı bazı somut meseleler olursa iyi tabii ki, olmazsa da sorun değil, sorunu kendi yaratır sonra da ona kızmaya başlar. Sadece yazabilmesi için değil, gündelik rutinde var olabilmesi için huzursuzluk duyması gerekiyor.

Bunların tabii ki beni fazla alakadar etmemesi gerekiyor da o, kendisine en son huzursuzluk kaynağı olarak bizleri buldu.

Ben tamamım da, istediğini söylesin, benim de elimde kalemim ve yazacağım köşem var, veririm cevabını olur biter.

Ama bu yetmiyor ona, bir de kendi kafasında canlandırdığı AKŞAM düşüncesi var, bununla da kavga etmeye çalışıyor.

Dahası, mesleği gereği yazı yazacak konumda olmayan insanlara da laf etmiş dünkü yazısında. İnsanın içinde huzursuzluk yerleşmiş olunca gayet tabii ki kimseyle empati yapamaz, karşısındaki insanlardan katiyen olumlu bir sinyal alamaz.

Örneğin, benim bir insan olarak 'en belirgin özelliği nedir' diye sorulduğunda 'verdiği sözün eridir', 'kontratlarına bağlıdır' diye tanımlayacağım insana çok da ayıp yaparak, 'sözünün eri değildir' diye karalama yapabiliyor.

Ben o insanın bu özelliğine o kadar güvenirim ki, kendim için değil oğlum için çalıştığım halde sadece onun sözüne güvenerek bazı taahhütler altına girdim ve yine girerim de... Çünkü hayal kırıklığına uğratmadı beni.

Bu kara çalma işi aslında çok da şaşırtıcı değil. Engin, hayalinde canlandırdığı bu hayali düşmanlarla işi bitince kafasında yeni düşmanlar yaratmak zorunda yine.

Ona haksızlık yapılmış olmak zorunda hep. Ona hep yanlış davranan bazı insanların olması gerekiyor mutlaka. Olsun bunlar da Engin tanımlayabilsin kendisini.

En son olarak, geçmiş olduğu gazetedeki AKP propagandacılarından etkilendiğinden olacak, bizi 'ulusalcı' olarak damgaladı ve kendisinin bu gazetede ne kadar da yalnız kalmış olduğu masalını anlatmaya başladı.

Daha önce söyledim; 'getir göster bir birinci sayfa manşetini ve buyur ulusalcılık de' diye ama o başka yazarların köşe yazılarıyla münakaşa ediyor kendi kafasında.

Kim ulusalcı anlamıyorum; ben mi, Oray Eğin mi, Mansur Forutan mı, Ali Saydam mı, Sevim Gözay mı, Nagehan Alçı mı, Deniz Gökçe mi, Mehveş Evin mi?..

Gördüğünüz